Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


tarihteki ilkler

İLK TELGRAF HATTI
.
İlk telgraf hattı 9 Eylül 1855 yılında Edirne-Varna-Kırım arasında kuruldu. Kırım'dan İstanbul'a çekilen ilk telgrafta Kırım şehri olan Sivastopol'un Rus işgalinden kurtarıldığı bildirilmekteydi.

İLK DEMİRYOLU HATTI

.
9 Eylül 1855 yılında İzmir-Turgutlu arasında demiryolu inşaatına başlanmıştı.

DÜNYA'DA İLK STANDART KANUN
.
“Kanunname-i İhtisab-ı Bursa” (Bursa Belediyesi Kanunu), dünyanın ilk standart kanunudur. Sulan II. Bayezid zamanında, 1502 yılında yürürlüğe giren kanun o günün ilk, bugünün hala eskimemiş kanunudur.

Bu fermanda; hayvan ürünleri, türlü sebze-meyve, tuz, ekmek, sanayi ürünleri, tekstil ürünleri, tarım-tahıl ürünleri, orman ürünleri, deri ürünlerinin satışları, konulacak fiyatlar ve kaliteleri bir standarda bağlanmıştır.

Bu standartlardan bazılar şunlardır :

Çörekler :
Ekmek ağırlığının yarısı olup ak undan olacak ve unun bir kilesine bir okka (400 dirhem) yağ konulacak.

Meyvalar :
Kaplı (yeşil kabuklu) fındığın kaplı olarak bir okkası bir akçeye olacak. Kapsızın 200 dirhemi bir akçeye olacak. Ve mevsimi geçtikten sonra 125 dirhemi bir akçeye olacaktır.

Sebzeler :
Aş kabağına (taze kabak) 3 gün narh olmayacak. Üç günden sonra üç okka bir akçeye olacak. Haftasında 4 okka, ikinci haftasında 5 okka, üçüncü haftasında 6 okka, dördüncü haftada 8 okka bir akçeye olacak.

Kuyumcular :
Kullanılan gümüş 80 ayardan düşük olmayacak. Altının miskali de 60 akçelikten aşağı olmayacak.


. AVRUPALILARIN KAHVE İLE TANIŞMASI
.
1683 yılında Viyana önlerine gelen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, şehri alacağından o kadar emindi ki, Viyana'yı aldıktan sonra şehirde yapacağı geçit törenini planlıyordu. Bu nedenle, bu büyük merasimde kullanılacak eşyaları Topkapı Sarayı'ndan çıkarttırmış ve yanına almıştı. Müttefik ordusunun başına Polonya Kralı Jean Sobiesky'nin geçmesiyle, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın bütün hayalleri yıkılmış oldu. Bunun üzerine herşeyini Viyana surlarının önünde bırakan Kara Mustafa Paşa, askerleriyle beraber Belgrad'a doğru çekildi. Geride kalan ne varsa Viyana'yı kurtaran Polonya Kralı Sobiesky'nin oldu. (bugün Topkapı'da bile bulunmayan bazı parçalar Polonya müzelerinde sergilenmektedir.)

Bu sırada ilginç bir olay yaşandı :

Hazinelerin yanında çuvallar dolusu çekilmemiş kahve bulunmaktaydı. Kahve çekirdeklerini gören Avusturyalılar, gördükleri çekirdekleri başka bir şey zannederek, "Türkler meğerse keçi pisliği yerlermiş" dediler ve kahve çekirdeklerini imha etmeye çalıştırlar. Daha önce Osmanlı topraklarında yaşamış bir Viyanalı'nın kahve çekirdeklerini farketmesi ve Avusturyalılara tanelerin ne işe yaradığını anlatması sonucunda Avrupalılar kahveyle tanışmış oldular.


TAKVİM-İ VEKAYİ
.
İstanbul'da önceleri haftalık, daha sonra düzensiz aralıklarla yayımlanan ilk Türkçe resmi gazetedir. Umur-u dahiliye, umur-u hariciye, mevad-ı askeriye, fünun, tevcihat-ı ilmiye, ticaret ve es'ar olarak altı bölümden oluşan gazete Fransızca, Arapça, Rumca ve Ermanice dillerine çevriliyordu. Halkı eğitmek ve devlet kararlarını duyurmak amacıyla çıkarılmıştır (1 Kasım 1831 - 4 Kasım 1922).

1808 yılında Sultan II. Mahmud'un emriyle, Beyazıt'ta bugünkü İstanbul Üniversitesi'nin merkez binasında (Bab-ı Seraskeri) askasındaki bir konakta kurulan Takvim-i Amire'de basılmaya başlandı. Gazete, Vakanüvis Esad Efendi'nin yönetiminde, Babıali'den çeşitli kamu görevlilerinin yazar kadrosunu oluşturmasıyla çalışmalarına başladı. 26 Ekim 1831'de gazeteyi tanımak amacıyla yayımlanan iki sayfalık bir broşüre göre Takvim-i Vekayi habercilik yapacak, halkı eğitecek ve devletin uygulalamalrını duyurarak bunlara uyulmasını sağlayacaktı.

Önceleri haftada bir yayınlanması öngörülen Takvim-i Vekayi ilk aylarda düzenli olarak, daha sonraları ise uzun bir süre düzensiz olarak çıktı. Osmanlı Devleti'nin çokuluslu olması nedeniyle Fransızca, Arapça, Farsça, Rumca ve Ermenice olarak çıkan gazeteUmur-ı Dahiliye (iç haberler), umur-ı hariciye (dış haberler), mevad-ı askeriye (askeri işler), fünun (bilimler), tevcihat-ı ilmiye (din adamlarının atanmaları) ile ticaret ve es'ar (ticaret ve fiyatlar) olmak üzere altı bölümden oluşmaktaydı.

1860'dan sonra yalnızca resmi belge, tüzük ve duyuruları yayımlanan, 1878'de 2119. sayısından sonra yayımına ara veren gazete, 1891-92'de yeniden yayımlanmaya başladı. Ama padişahın nişan vermesini konu alan bir resmi bildirimde "nişan itası" ifadesi yerine "nişan hatası" olarak dizilince, II. Abdülhamid'in buyruğuyla kapatılmıştır. II. Meşrutiyet'in ilanından (1908) kısa bir süre sonra yeniden yayımlanmaya başladı ve Kurtuluş Savaşı (1919-1922) sonuna kadar İstanbul hükümetinin varlığı sona erinceye kadar yayımını sürdürdü.


. TAŞKIZAK TERSANESİ .
1455 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun Yükselme Devri'nde hızla gelişen tersane, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Hasköy'den Azapkapı'ya kadar uzanan sahada yaklaşık 300 gemi inşa gözü ile dünyanın en büyük tersanesi haline gelmiş, Akdeniz'i bir Türk Gölü haline getiren güçlü Osmanlı Donanması bu tersanede inşa edilmiştir. Beş asır boyunca birçok atılımlar yapılan tersanede stimli makina teknolojisinin gemilere uygulanması ve çelik gemilerin inşaatına çağdaşlarıyla aynı zamanda geçilmiştir.
Taşkızak Tersanesi'nde 1827'de ilk yüzer havuz, 1827'de ilk buharlı gemi, 1886 yılında Abdülhamid ve Abdülmecid adı verilen ilk denizaltı gemileri inşa edilmiştir.

I. Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul'un işgali ve askerden arındırılması Taşkızak Tersanesi'nin kapatılmasına yol açmış, mevcut tezgah ve makinalar Gölcük'e nakledilerek orada yeni bri tersane kurulması sağlanmıştır.

Boğazlar hakkındaki antlaşmadan sonra, Taşkızak Tersanesi 1941 yılında yeniden faaliyete geçmiş, çok az sayıda mühendis ve işçisiyle çalışmaya başlayarak daha ziyade havuzlama ve onarım amaçlarıyla kullanılmış, küçük tonajlı gemiler de inşa edilmiştir.

1960 yılından itibaren gelişmesini hızlandırarak yeni atölyeler, kapalı çalışma alanları yapılmış, eski binalardan bir bölümü restore edilerek Türk Deniz Kuvvetleri'nin modern gemi ihtiyacının bir bölümünü karşılayan bugünkü seviyesine ulaşmıştır.

İLK TÜRK UÇAĞININ UÇUŞU

İlk Türk uçağının uçuşu, Sultan Mehmed Reşad'ın 27 Nisan 1912 tarihindeki cülus töreninde yapılmıştır.

Bir Fransız Okulu olan Bleriot uçuş okulundan 1912 yılında mezun olan Yüzbaşı Feza ve Teğmen Kenan Bey, Tayyare mektebinde göreve başlamışlardı. Bu iki pilotun, Fransa'dan yeni alınan Deperdessin marka iki adet çift kişilik bir uçakla deneme uçuşu yapmalarına karar verilmişti. Fakat şiddetli bir fırtına sonucu Yeşilköy'de bulunan uçakların üzerindeki sundurmalar yıkılarak, uçaklar kullanılmayacak hale gelmişti. Bu nedenle alınan bu ilk uçaklar uçurulamamış, bunun üzerine birkaç ay sonra, Fransız uçak fabrikasıyla yapılan sözleşmeyle 30.000 franka yeni bir uçak satın alınmıştı. Uçağın 27 Nisan'da yapılacak olan cülus törenindeki şenliklere katılması isteniyordu. 26 Nisan'da pilot Gordon Bell idaresinde İstanbul'a gelen uçak, Yeşilköy'den havalanarak İstanbul üzerinde 45 dakikalık bir deneme uçuşu yaptı. Cülus törenine katılmak için gelen Mehmed Reşad, törenin yapılacağı yer olan Hürriyet-i Ebediye tepesine (Okmeydanı) ulaştığında Gordon Bell tarafından kullanılan uçak da 13.20'de Yeşilköy'den havalanmış, 13.30'da tören alanına ulaşarak tören kıtaları üzerinde resmi geçite katılmıştır.


.

kaynak.osmanli700.gen

teşekkürler emeğine sağlık..

ilginize ben tşk ederim...

teşekkürler emeğine sağlık...


ilginize ben tşk ederim...

Tesekkürler kardesim


ilginize ben tşk ederim...


Osmanlı Tarihi

MollaCami.Com