Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Peygamber efendimiz(s.a.v)'in azla yetinip,sıkıntılara sabretmesi

Cenabı Hak kendine mahluka tın en şe­reflisi ve en sevimlisi olan kulu ve Resulü Muhammed (s.a.v.)'e dünyayı ve dünya hazinelerinin anahtarlarını arzetmiş fakat Resulü bunları istememiştir. Şayet bunları İstemiş olsaydı, dün­yadan almış olduğu şeylere karşı insanların en çok şükredeni olur, ve onlann hepsini kesin olarak Allah'ın rızası yolunda sarf ederdi, fakat dünyadan azla yetinmeyi tercih edip geçim sıkıntısına sabretmiştir.

İmam Ahmed, Aişe (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, Aişe (r.a.) şöyle demiştir, «Ensardan bir kadın benim yanıma geldi Resululbh (s.a.v.)'ın döşeğinin iki kat bir adaban ibaret oldu­ğunu gördü. Evine dönünce bana bir yün döşek gönderdi. Re-suluîlah (s.a.v.) gelince, «Bu nedir?» diye sordu. Ben de «En­sardan filan kadın benim yanıma geldi, senin döşeğini gördü ve bunu bana gönderdi» dedim..Bunun üzerine Resulullah (s. a.v.), «Ey Aişe! Bu döşeği geri ver» buyurdu. Fakat ben o dö­şeği geri vermedim, çünkü o döşeğin evimde bulunması hoşu­ma gidiyordu. Nihayet Resulullah (s.a.v.) bana bunu üç defa söyledi ve «Ya Aişe! bu döşeği geri ver. Allah'a yemin ederim ki, ben isteseydim Allah Teala benimle beraber altın ve gümüş dağlarını yürütürdü» buyurdu. Bunun üzerine ben de o döşeği geri verdim.» Resulullah'a dünya hazinelerinin anahtarları ve­rildi, fakat Resulullah onları almıyarak, «Rabbim! Bir gün aç, bir gün de tok olarak yaşarım, aç olduğum vakit tazarru ve niyazda bulunup seni zikrederim. Tok olduğum vakit ise sana hamdeder ve şükrederim» dedi. Resulullah (s.a.v.) Rab-' binden ehlinin rızkını yetecek kadar vermesini istemiştir. Ni­tekim Buhcri ile Müslim'de Ebu Hüreyre (r.a.)dcn rivayet edildiğine göre ,Resulullah (s.a.v.), «Allah'ım Muhammed âli­nin rızkını yetecek kadar ver» diye dua ederlerdi.» Yine Bu­harı ile Müslim'de rivayet edildiğine göre, Ebu Hüreyre (r.a.), «Ebu Hüreyre'nin nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Resulullah ve onun ehli dünyadan ayrılıncaya ka­dar üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden doya doya yeme­mişlerdir» demiştir. Buhari'den rivayet edildiğine göre, Enes (r.a.), «Ben, Resulullah'ın, Rabbine kavuşuncaya kadar yufka bir ekmek ve kızartılmış bir kuzu kebabı yediğini bilmiyorum» demiştir. Yine Sahih-i Buhari'de rivayet edildiğine göre, Ebu Hüreyre (r.a.), «Resulullah dünyadan çıkıncaya kadar arpa ek­meğinden doya doya yememiştir» demiştir.

Buharı ile Müslim'de rivayet edildiğine göre, Aişe (ı.v ) validemiz «Muhammed âli Medine'ye geleliden vefatına kadar üç gece arka arkaya buğday yemeğinden doya doya yememiş­lerdir» demiştir.

Müslim'de rivayet edildiğine göre, Ömer (r.a), «Gerçekten ben Resulullah (s.a.v.)'ı karnını doyuracak kadar adi bîr hurma bulamadığını gördüm» demiştir.

Müsned'in ve Tirmizi'nin rivayetine göre, İbn-i Abbas (r.a.), «Resulullah (s.a.v.) ehli ile birlikte arka arkaya birkaç gece akşam yemeği bulamayarak aç yatarlardı. Ekseriyetle ek­mekleri de arpa ekmeğiydi» demiştir. Tirmizİ bu hadis hasen-dir, sahihdir demiştir.

Yine Tirmizi'nin rivayet ettiğine göre, Ebu Ümame (r.a ), «Resulullah'ın ehlibeytinin arpa ekmeği (sofradan) artmıyor-du.» demiştir.

İmam Ahmed Müsned'inde rivayet ettiğine göre, Aİşe (r.a.) «Muhammed'i hak olarak gönderen Allah'a yemin ede­rim ki, Cenab-ı Hak, Resulullah (s.a.v.)'ı peygamber olarak gönderdiği zamandan ölünceye kadar eleği görmedi »elenmiş undan yapılmış ekmeği yemedi» dedi. Urve, «Ben Aişe (r.a.)' ye arpayı nasıl yiyordunuz? diye sordum. O da, «Üf derdik Yanı (kabuğu gitsin diye) üflerdik. Uçan uçardı ,geri kalanı jsc hamur yoğumrduk» demiştir.

BuharCnin rivayet ettiğine göre, Enes (r.a.) «Resulullah (s.a.v.) zırhını rehin olarak verip arpa almıştı, (o sırada) Resu­lullah (s.a.v.), «Muhammed (s.a.v.) ehli beyti İçin bir ölçek ne sabahladı ne de akşamladı» buyurduğunu İşittim. Gerçekten onlar (al-i Muhammed (s.a.v.)) dokuz hane idi» demiştir. Mih-ned'ül-Haris'de rivayet edildiğine göre, Enes (r.a.) demiştir ki, «Fatıma, Resulullah (s.a.v.)'a bir parça ekmek getirdi. Bunun üzerine Resuîullah (s.a.v.), «Bu ekmek parçası nedir Ya Fa­tıma!» diye sordu. O da «bir ekmek yaptım. Bu parçayı sar.j getirmedikçe, gönlüm razı olmadı» dedi. Resulullah (s.a v.) Bilmiş ol ki, bu üç günden beri babanın ağzına giren ilk ye­mektir» buyurdu.







Ebu'l Heysem b. et-Teyyihan kıssasında, Ebu Hüreyre' nin hadisinde geçtiği üzere, «Resulullah (s.a.v.) evinden çıktı. Ebu Bekir (r.a.) ile Ömer (r.a.)'i gördü. Resulullah (s.a.v.), «Sizi dışarı çıkaran nedir?» dedi. Onlar da, «açlıktır» dediler. Resulullah (s.a.v.), «Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a ye­min ederim ki, sizi çıkarmaya mecbur eden hal beni de çı­kardı» buyurdu.

İmam Ahmed'in zikrettiğine göre, Meşruk demiştir ki, «Ben, Aişe (r.a.)'nin yanına gittim. Beni yemeğe davet etti ve, «Yemekten doya doya yiyemiyorum, ağlamak isteyince ağlı­yorum» dedi. Ben, «Niçin» diye sordum. O da, «Resulullah (s.a.v.)'ın dünyadan ayrıldığı hali düşünüyorum. Vallahi Resu­lullah (s.a.v.) ölünceye kadar bir günde iki defa buğday ek­meğinden doya doya yememiştir» dedi.

Yine İmam Ahmed'in Müsned'inds rivayet edildiğine gö­re, Aişe (r.a.), «Resulullah (s.a.v.) ölünceye kadar iki gün ard arda arpa ekmeğinden doya doya yememiştir» demiştir. Bu iki hadîs sahihdir.

Yİnc İmam Ahmed'in Müsned'mde rivayet edildiğine gö­re, Aişe (r.a.) «Resulullah (s.a.v.) Allah'a kavuşuncaya kadar onun ailesi efradı üç gün katıkla ekmekten karınlarını doyur-mamıştir» demiştir. Buharı İle Müslim'de rivayet edildiğine göre, Ebu Hüreyre (r.a.), «Resulullah (s.a.v.) dünyadan ayrı­lıncaya kadar kendisi ve ailesi ard arda üç gün buğday ekme­ğinden doya doya yememişlerdir» demiştir.

Tirmizi'nin rivayet ettiğine göre, İbn-i Abbas (r.a.), «Re­sulullah (s.a.v.) arka arkaya bir kaç geceyi aç geçirdi de ailesi yiyecek akşam yemeğini bulamazlardı. Onların ekmekleri de ekseriye arpa ekmeği idi» demiştir. Yine Tirmizinin rivayet ettiğine göre, Enes (r.a.) demiştir ki, «Resulullah (s.a.v.),' «Al­lah yolunda kimsenin korkutulmadığı şekilde korkutuldum. Allah yolunda kimsenin eza görmediği şekilde eza gördüm. Otuzgün ve otuz gece olmuştur ki, benim ve Bilal'in koltuğu altından bulunan az bir azıktan başka, canlı hayvanın yiyebile­ceği bir şeyimiz yoktu» buyurmuştur.

Yine Tirmizi'nin rivayet ettiğine göre, Ebu Talha (r.a.), «Resulullah (s.a.v.)'a açlıktan şikayet ettik ve karnımızdan bi­rer birer taşlan çıkardık. Resulullah (s.a.v.) ise mübarek kar­nından iki taş çıkardı» demiştir.

Yine Tirmizi'nin rivayet ettiğine göre, Abdullah b. Mes' ud (r.a.), «Resulullah (s.a.v.) bir hasır üzerinde uyumuşlardı, uykudan kalktı, fakat hasır vücudunda iz bırakmıştı. Bunun üzerine, «Ya Resulullah! Sizin için yatak tedarik etsek olmaz mı?» dediler. «Benim dünya ile ne İşim var. Ben dünyada bir ağaç altında gölgelenip de sonra bırakıp giden bir yolcu gibi­yim» buyurdu» demiştir.

Tirmizi'den rivayet edildiğine göre, Ali (r.a.) demiştir ki, «Bİr kış günü Resulullah (s.a.v.)'m evinden çıktım. Tabak­lanmış bir deri alıp ortasından delip boynuma geçirdim, beli­mi hurma yaprağıyla bağladım. Çok açtım, Resulullah (s.a. v)'ın evinde yiyecek bir şey olsaydı ondan yiyecektim. Olma­yınca bîr şeyler aramaya çıktım. O sırada çıkrıklı kuyusundan su çekip hayvanlarını sulayan bir Yahudinin yanından geçi­yordum, duvarındaki gedikten ona baktım. Bunun üzerine Yahudi, «Ey Arabi! ne istiyorsun? Sana (kuyudan çekeceğin) her kova başına bir hurma vereyim, razı mısın?» dedi. Ben de, «Razıyım, kapıyı aç gireyim» dedim. Bunun üzerine kapı­yı açtı, içeri girdim. Kovasını bana verdi. Her çektiğim kova karşılığında bana bir hurma veriyordu. Nihayet avucum (hur­ma ile) dolunca, kovasını verip «Bu bana yeter».dedim. Hur­maları yedim, sonra kana kana su içtim, sonra mescide gel­dim, Resulullah (s.a.v.)' orada buldum.» Sa'd b. ebi Vakkas (r.a.)'dan rivayete göre, şöyle demiştir. «Allah yolunda ok atan Araplardan birincisi bulunuyorum. Resuîullah (s.a.v.)'ın maiyetinde harbettiğim vakit, ağaç yapraklarından başka yiye­cek bulamadığımız zamanlar oluyordu. Scmür denilen ağaç yaprağını yediğimizden, koyun ve keçinin gibi kaza-yt hacet ederdik.» Buharı, Müslim..

Resulullah (s.a.v.) gecenin bir kısmında namaz kılarken üzerindeki yün elbisenin bir kısmı kendi üzerinde bir kısmı da Aİşe (r.a.)'nin üzerinde bulunurdu. Hasan-ı Basri «Bu elbise­nin kıymeti altı veya yedi dirhemdi» demiştir.

İmam Ahmed'in rivayet ettiğine göre, Ali (r.a.) demiştir ki, «Resulullah (s.a.v.) Hz. Falıma (r.a.)'ya çeyiz olarak b'r elbise, bir kap, bir de içi lif dolu, deriden bir yastık vermişti.»

İmam Ahmed'in rivayet ettiğine göre, Ebu Bürde demiş­tir ki, «Aişe (r.a.)'nin yanma girdim de, bize Ycmen'de yapı­lan kaîın bir peştemal ile keçelenmiş omuz örtüsü çıkardı ve 'Resulullah (s.a.v.) şu iki elbisenin içinde vefat etti', dedi».

Sabreden fakirin üstün olduğunu iddia edenler demişlerdir ki, «Şayet sabreden fakirden şükreden zengin daha üstün ol­saydı, Genab-i Hak Resulüne ilmin artırılmasını istemesini em­rettiği gibi zenginliği istemesini de emrederdi. Resulullah (s. a.v.) kendisi için, ancak Allah'ın seçtiğini seçmiştir. Cenabı Hak İse Resulü için en üstün olanım seçmiştir. Çünkü Resu­lullah (s.a.v.) mahlukatın en faziletlisi ve en mükemmelidir. Resulullah (s.a.v.), «Rızkın en hayırlısı kula yetecek kadar olan, onu başkasına muhtaç etmeyen, onu azdırıp, Allah'dan ve ahiretten alıkoymayan rıziktır» diye haber vermiştir.

allah(c.c) razı olsun kardeşim...


Sevgili Peygamberimiz

MollaCami.Com