Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Verdiğimiz Sözlere Sadık Kalamadık...

Verdiğimiz Sözlere Sadık Kalamadık...



Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adıyla…
Ey Nebiyy-i Zîşân! Sana ne yazabileceğim ki, ellerim titremeye, gözlerim dolmaya, kalbim atışlarını hızlandırmaya başladı. Sana arz-ı hâl yazmak, Sen'in eline geçecek olan küçücük sözcükleri kaleme almak… Belki Sana, Sen'i; belki Sana beni anlatmak…
Sana yazmak, Yâ Rasûlallah!


Cümleler taşır mı Sen'i? Kelimelere sığar mı bu âcizliğim, ya heceler dayanır mı bu ağır yüke?
Sen'in isminle bir nokta aynı cümlede olur mu? Adının geçtiği cümleye nokta konur mu ki…
Kelimeler kalemim, dilim, sadrım arasında gidip geliyor. Ama yok, sadrımın içindekileri kalemimin ucuna aksettirmeye tâkatim yok…


Ey Dost! Dostluk değil mi ki, O yanında olsa bile hasret olmak dosta, Ebû Bekir misâli! Dostluk değil mi ki, kendinde Sen'i, Sen'de kendini bulmak…


“Ben, ben dediğim, ben değilim Sen'sin hep,
Cânım dediğim, ten dediğim Sen'sin hep.”
* * *
Bir rüzgâr esiyor, savuruyor beni Mekke'den Medîne'ye, Medîne'den Habeşistan'a…
Acaba “ümmetî” hitabı içinde bana da yer var mı? O inci gözyaşları, yoksa bu bîçâre için de döküldü mü?


Hicret! Ben O'na hicret etsem… Adını verir misin, benim de yolculuğuma? Benden değil O'na, sırf O'na gitmek isteyişime ver adını, yolculuğuma!
Ey Medîne, beni de kucaklar mısın, O'nu kucakladığın gibi? Benim gelişime de sevinir misin?... Kabul etsen beni de sinene, açsan kapılarını bu âcize!
(….)
Ya Raûf!
Acaba annem, Rumeysâ olup getirir mi beni Sana, verir mi hizmette tek olan evlatcığını, kalbi burkulmadan, canı acımadan, elleri titremeden!


Ammar olsam, babam önümde şehid edilirken yine de Sen'i düşünebilir miyim? Sana bir şey olmasın da anam, babam, canım fedâ olsun diyebilir miyim?


Mus'ab olup her şeyimi terk ederek, aç, susuz çöllere düşebilir miyim senin için…
Hamza olup küfrün başına korkusuzca vurabilir miyim kılıcımla!
Hatice olup malımı serebilir miyim önüne…
* * *
Ey Hatice'nin, Mus'ab'ın, Hamza'nın, Mekke'nin, Medîne'nin Emîni! Verdiğin emânetlere sahip çıkmakta âciz kaldık!..


Ve es-Sâdık! Verdiğimiz sözlere sâdık kalamadık! Bir bedenin uzuvları gibi olamadık. Vücudumuzun bir parçasının geçirdiği rahatsızlık bütün âzâlarımızı ateşler içinde bırakmadı. Kolumuz kesilirken dudağımız güldü… Ayağımız kesilirken kollarımız el çırptı! Sadâkatini taşıyamadık bu yüzyıla ey Nebî…
* * *
Yazdıklarım kopuk kopuk. Ama gönlüme ve zihnime o kadar şey bir anda üşüşüyor ki, çoğunu ifâde etmekten âcizim!.. Bu hâlimle bile ümmetin olma şerefini bana da bağışlar mısın Ya Rasûlallâh?...
* * *
Ey Nebî!
Ey sadrımın Sahibinin “Habîbim!” dediği!
Ey âb-ı dîdem!.. Ne zaman gözlerimden gönlüme akıtabileceğim Sen'i?
Ve Senin için akan âb-ı dîdem ne zaman gül kokunla müşerref olacak?..

“Es-Selâm” Olan'a hamdü senâlar olsun…
Âlemlere “rahmet” olarak gönderilene nihâyetsiz salat ve selam…



dipnot:Bu mektup.Hüdâyî Kız Kur'ân Kursundan Allah Rasûlü'ne Mektup Yarışmasında dereceye giren mektup.

“Ben, ben dediğim, ben değilim Sen'sin hep,
Cânım dediğim, ten dediğim Sen'sin hep.”


çok güzeldi teşekkürler Allah razı olsun

paylaşım için teşekkürler ALLAH razı olsun..


paylaşım için teşekkürler ALLAH razı olsun..


“Ben, ben dediğim, ben değilim Sen'sin hep,
Cânım dediğim, ten dediğim Sen'sin hep.”


çok güzeldi teşekkürler Allah razı olsun

çok güzeldi teşekkürler Allah razı olsun

Amin cümlemizden inşallah...


Sevgili Peygamberimiz

MollaCami.Com