Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Zeynelâbidîn Hazretleri

Zeynelâbidîn Hazretleri

Zeynelâbidîn Hazretleri, Hazret-i Huseyin (radiyallahu anh)’in kucuk ogludur. Ali Asgar adiyla da meshurdur. Dedesi Hazret-i Ali (radiyallahu anh)’nin, Medine’deki sehadetinden iki sene once Hicri 38’de (M. 658) dunyaya gelmistir.

Imam-i Mâlik, ona Zeynelâbidîn (kullarin zinetî) isminin verilmesine, ibadetine cok duskun olusunun sebep oldugunu soylemistir. Annesinin ismi Sulâfe’dir. Sâh-i Zenân diye de soylenmistir. Farscada “kadinlarin sultani” mânâsina gelen Sah-i Zenân, aslinda anne tarafindan Iranlidir. Zeynelâbidîn’in hayati derin huzun icinde gecmistir. Zira on uc yasinda iken Kerbelâ vak’asi ve onu takip eden fitneler zuhur etmis, Kerbelâ’da muhterem babasi sehit edilirken cadirda hasta yatagindan kalkamamis, belki de hayatta kalisinin sebebi de, yerinden kalkamayacak kadar takatsiz durumda olmasidir.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in nesli butun seyyidlerde oldugu gibi Zeynelâbidîn Hazretleri’nde de fetvanin ustunde bir takva hayati gorulmus, eli altinda yuz kadar fakiri besledigi halde bundan da kimsenin haberi bile olmamistir. Muhammed bin Ishak der ki: “Medine’de nice fakirler vardi ki, kendilerine bakanin kim oldugunu bilmezlerdi. Halbuki onlarin sikintilarina care bulmayi Zeynelâbidîn yuklenmisti. Gece karanliginda muhtaclara sirtinda un cuvali tasidigi ancak cenazesi yikanirken sirtindaki nasirlardan anlasildi.”

Onun fazilet ve takvasina buyuk âlimler dahi hayrandilar. Nitekim Imam-i Zuhrî der ki: “Kendi zamaninda Zeynelâbidîn’den daha âlimini gormedim! Suphesiz ki bu ilim, sadece bilgiden ibaret degildir. Onlarin aldigi mânâda ilim, yasanan seydi. Hazret’in ilmi de yasadigindan baskasi degildi. Yasamadigini ilim saymiyordu.”

Bundan dolayidir ki, buyuk âlim ve mutasavvif Ibn-i Museyyeb, “Ben omrumde ondan daha takva sahibi bir âlime rastlamadim.” der.

Cok musamahaliydi

Onun musamaha ve affi, bizlere ibret dersi verecek derecedeydi. O gunlerin fevkalâde rahatsiz edici siyasî cekismeleri yuzunden kendisinin aleyhinde bulunanlar, hattâ bu aleyhtarligi normal sinirlari asiracak kadar ileri goturenler de vardi. Bir gun boyle aleyhtarlardan bazi agir sozler naklettiler kendisine. Soylenenleri dinledikten sonra, “Beni bu adamin yanina goturur musunuz?” dedi. Alip giybetcinin yanina goturduler. Hitabi soyle oldu: “Eger soyledigin hâller bende varsa Allah beni affetsin, gunah islemisim; yoksa, seni affetsin; cunku iftirada bulunmussun!” Bu hitaptan sonra kipkirmizi kesilen adam, uzun zaman vicdan azabi duydu, elem ve keder icinde kaldi.

Her abdestte bir baska olurdu

Abdest aldiginda baska bir âleme gitmis gibi olur, degisik bir sahsiyete burunurdu. Renginin sarardigini, dunyasinin degistigini gorenler sorduklarinda su cevabi veriyordu: “Huzuruna ciktigim Zâti dusunmek, benim dunyami degistiriyor, tefekkur âlemimi kapliyor. Bu âlemle alâkam, o yuzden kesiliyor, degisik ruh haline giriyorum.”

“Emin” bir kisiydi

Bir gun hizmetcisini cagirmis, o da neden sonra gelebilmisti. Hazret-i Imam nicin geciktigini sorunca hizmetci, “Efendim, sizin af ve musamahanizi bildigimden acele etmek zarureti duymadim.” demis. Hazret-i Imam da buna; “Allah’ima hamd olsun ki, hizmetcim de benden emindir.” diyerek sukretmistir.

Dordu kiz on dort evlâdi olan Zeynelâbidîn, Hicrî 94’te Medine’de vefat ettigi sirada geride, mu’minlere ornek olacak zuhd ve takvayla gecen bir hayat birakmisti.

Seni kul hakkiyla ahirete gondermem!

Elinde imkân bulundugu takdirde asla esirgemez, mu’min kardesinin derdine mutlaka care olurdu. Munavî, sahit oldugu bir vak’ayi soyle anlatir:

“Muhammed bin Usâme hastalanmisti. Ziyaretine gelen Zeynelâbidîn, on bes bin dirhem borcunu veremediginden dolayi agladigini gorunce, onu soyle teselli etti: “Sakin uzulme! Seni âhirete kul borcuyla gondermem. O borclarin hepsini de ben uzerime aliyorum. Bu andan itibaren hepsi de benim borcumdur. Ey cemaat, sahit olun! Muhammed bin Usâme’nin ne kadar borcu varsa ben verecegim, benden isteyeceksiniz, onun kimseye bu andan itibaren tek kurus borcu kalmamistir!”
Zeynelâbidîn Hazretleri’nden vecizeler

- Hayret edilir o kimseye ki, hayatinda zarari dokunacak yemeklerden kacinir da, vefatinda zarari dokunacak gunahlardan kacinmaz!

- Zengin adam, Allah’in taksimine razi olan adamdir.

- Fakire verilen, daha onun eline gecmeden Allah’a ulasir.

- Allah’tan umit kesmek, gunaha girmekten kotudur. Allah’tan kork, fakat umit kesme. Unutma ki Allah affederse kimse O’na nicin affettigini soramaz.

- Bir defasinda ogluna, “Helaya girecegim zaman giyebilecegim bir elbise istiyorum. Sineklerin kirli ayaklari ile konup kirlettigi elbise ile disarida olmayayim demisti. Oglu bu istege su karsiligi verdi:
“Babacigim, Resûlullah’in boyle yaptigi vâki mi? Helaya girerken ayri, cikinca ayri elbise giymis midir?” Zeynelâbidîn Hazretleri bu ikaz uzerine: “Resûlullah’ta boyle bir hâl gorulmedi.” diyerek arzusundan vazgecmistir. Anlasiliyor ki, Zeynelâbidin gibi Islâm buyukleri arzulari sunnete aykiri duserse hemen terk ediyorlardi.

teşekkürler Allah razı olsun...

paylaşım için teşekürler ALLAH razı olsun..

zeynep88, deli_prof kardeşim sizinde gözlerinize sağlık..

teşekkür ederim cennet kardeşim
gözlerinize sağlık..


İz Bırakanlar (İslâm Büyükleri)

MollaCami.Com