Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Barut Fabrikası

Barut Fabrikası
Otuz kırk yıl önce Fransızca bir dergide, bir barut fabrikasıyla ilgili bir yazı okumuştum. Fabrikanın en tehlikeli bölümü çok kalın duvarlar içindeymiş. Gazeteci ve onu gezdirecek müdür gelince, içerideki beş kişiden ikisi dışarıya çıkmış. Bir patlama olursa ölü sayısı artmasın diye... Çalışan aletler şimşir ağacındanmış, milyonda bir olsa da bir çarpma dolayısıyla kıvılcım çıkmasın diye.

Barut, dinamit, bomba, patlayıcı üreten veya depolanan yerlerde akıllara durgunluk verecek derecede güvenlik tedbirleri alınmalıdır.

Bu gibi yerlerde en ufak bir ihmal, ihtiyatsızlık büyük facialara yol açabilir.

Türkiye'nin kültür yapısı ve insan kalitesi son derece yetersizdir.

Pamukkale'de hızlandırılmış tren kazası olmuş ve yüzden fazla vatandaş hayatını kaybetmişti. Sonra ne oldu? Bütün kusur ve kabahat tren makinistinin üzerine yıkıldı ve dosya kapandı. Dünya dosyası kapandı ama âhiret dosyası kapanmadı.

Türkiye nükleer enerji santralı kuramaz mı? Elbette kurabilir ama bunun iyi çalışmasını ve güvenliğini sağlayabilir mi?

İstanbul'da Ayamama deresi yatağına kocaman binalar yaptılardı ve ne olduydu hatırlayacaksınız. Sel olduydu, binalar suyun yolunu kestiği için can ve mal kaybı olduydu.

Rize'de, Samsun'da kara ile deniz arasına münasebetsiz bir yol yaptılardı ve seller denize akamadığı için nice facia olduydu.

Şu trafiğimizin perişan haline bakınız. Her gün ne kadar çok ve korkunç kazalar oluyor, canlar gidiyor.

Dikkat, hâfıza, titizlik, hassasiyet, emanetleri ehline vermek, suçluları cezalandırmak, tedbirli olmak, ihtiyatı elden bırakmamak gibi kavramları kanunlara, tüzüklere,kitaplara, talimatnamelere yazıyoruz ama hayata geçiremiyoruz.

Bir şey olmaz, bir şey olmaz, her şey yolunda diyoruz ama sık sık bir şeyler oluyor, işler yolunda gitmiyor.

Biz İsviçreliler gibi dakik ve hassas saatler yapabiliyor muyuz?

Biz Norveçliler kadar trafik kurallarına uyuyor muyuz? Güney Koreliler bütün dünyada satılan güzel otomobiller üretiyor ama bizin henüz yüzde yüz yerli ve millî bir otomobilimiz yok.

Niçin Koreliler gibi harika cep telefonları, cep bilgisayarları yapamıyoruz?

İsveç kralı, başbakanı, bakanları, büyük adamları İsveç otomobillerine binip geziyorlar da Türkiye'nin büyükleri niçin Mercedes'lerle, BMW'lerle dolaşıyor?

Topraklarımızı, tarla ve bahçelerimizi bile adam gibi, adam akıllı ekip biçemiyoruz da onları (çoğu Ermeni asıllı) yabancılara satıyoruz.

İngiliz mandası zamanında Filistinli Araplar, iyi paralar karşılığında topraklarını Yahudilere satmışlardı ve şimdi kendi vatanlarında esir ve sığıntı hayatı yaşıyorlar.

Sözü uzatmayayım: Bir ülke yeterli sayıda kaliteli, vasıflı, güçlü, üstün, dikkatli, kültürlü, ahlaklı, faziletli, becerikli, çalışkan, doğru ve dürüst, azimli, sabırlı, haysiyetli, temiz inançlı, iffetli, hikmetli insanlar yetiştirip; işleri, vazifeleri, başkanlıkları, memuriyetleri , emanetleri onlara vermezse bahtına ağlasın.

Mehmet Şevket Eygi
araştırmacı yazar


Mehmet Şevket Eygi

MollaCami.Com