Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kim Faziletlidİstanbul Saatli bir Bomba Gibi

Beş milyonu aşmaması gereken nüfusu yirmi milyonun üzerine çıkartırsanız yüze yakın konuda ve sahada vahim sakıncalar oluşur. Bunlardan biri güvenlik meselesidir.

İstanbul'un nüfusu beş milyonda tutulmuş olsaydı (ki bu mümkündü) bugünkü kadar güvensizlik, anarşi, kaos ve terör olmazdı.

Artık oklar yaylardan fırlamış, İstanbul bir mega kent olmuş ve huzursuzluk, hava ve ses kirliliği, trafik sıkıntısı, çeşit çeşit krizler kontroldan çıkmıştır.

Bugünkü durum normal durumdur. Bir de, büyük zelzeleden sonraki İstanbulu düşününüz.

Binaların yüzde doksanının depreme karşı dayanıksız olduğu iddia ediliyor.

Büyük bir depremden sonra, evleri oturulmaz hale gelen milyonlarca halkın çadır kurup barınacağı alanların çoğuna yeni binalar yapılmıştır.

Bunca halk nerede yatacak, ne yiyip içecek, tuvalet ihtiyacını nerede giderecektir? Felaket kışın gelirse nasıl ısınacaktır?

Yüz binlerce ölü nereye gömülecektir?

Yüz binlerce yaralı nerede ve nasıl tedavi edilecektir?

Büyük depremden sonra en az yirmi bin yerde yangın çıkacakmış. Bunlar nasıl söndürülecektir?

Yağmacılık nasıl önlenecektir?

Son hadiseler gösteriyor ki, terör bundan sonra Hakkari'de değil, İstanbul'da yoğunlaşacaktır.

Bendeniz 1940'dan beri (yüksek tahsil, yedek subaylık ve sürgün yılları dışında) İstanbul'da yaşadım. Yetmiş seneyi geçen uzun bir müddet... İstanbul artık yaşanabilir bir şehir olmaktan çıkmıştır.

Köprü trafiği yüzünden Anadolu yakasına bile geçemiyorum artık.

Köydeki evime bile rahatça gidip gelemiyorum.

Bir lokantaya gidip yemek yemek, bir çayhaneye gidip çay içmek çok zorlaştı.

Eskiden ayda birkaç kere sur içinde tarihî semtleri gezerdim. Artık gezemiyorum.

Sokaklar, caddeler dolu, meydanlar dopdolu, taşıtlar dolu. Taksiyle de bir yere rahatça gidilemiyor.

Ramazanda Sultanahmet meydanı, parkları mahşer gibi insan kaynıyordu.

Ayda bir kere Kuzguncuğa gider, ikindi çayı içerdim. Elveda...

Büyük depremden önce karıncalar yuvalarından dışarıya fırlarmış... İstanbul da öyle. İnsan selleri, otomobil selleri...

Ramazandan sonra Pazar günleri Marmara ve Haliç sahillerinde on binlerce piknikçi. Mangallar, tüp gazlar... Izgara kokuları, dumanlar...

Bir mekana, orada huzur ve denge içinde yaşayabilecek miktarın beş misli adam koyarsanız toplumsal bir cinnet başlar.

Bir de depremi düşününüz.

İstanbul'u bu hale kimler getirdi?.. Rantçılar getirdi.

Şehir daha da büyüyecek. Yirmi beş, otuz ve kırk milyon olacak.

Son ormanlara, yeşil sahalara binalar yapılacak.

Haddinden fazla büyüyen, büyültülen bir şehir saatli bomba gibidir. Günü gelince patlar.

Âhir ömrümde nereye kaçabilirim?

İstanbulu bu kadar büyüten rantçılara hakkımı helal etmiyorum.

Mehmet Şevket Eygi
araştırmacı yazar


Mehmet Şevket Eygi

MollaCami.Com