Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Böyle bir günde bakın ne yazdı! Teröristler dün de ülkenin göbeği Kayseri'de, canlı

Böyle bir günde bakın ne yazdı!

Teröristler dün de ülkenin göbeği Kayseri'de, canlı bomba olup Karakol'a saldırmış; bir polisi şehit etmiş, 20'ye yakın polis ve sivili yaralamışâ€¦ Zaman Yazarı Şahin Alpay çıkmış, Uludere olayıyla ilgili açıklamalarından ötürü Başbakan ve İçişleri Bakanı'na giydiriyor…

Şahin Alpay'ın yazısında, teröristlerin avukatlığını yaptığı bilinen CHP'li Sezgin Tanrıkulu ile BDP'li Ertuğrul Kürtçü gibi isimlerin görüşlerine yer vermesi de ayrıca dikkat çekiyor.

Alpay'ın Zaman'daki yazısı şöyle:

Uludere sınavı: 'Eski' ya da 'yeni' Türkiye

Uludere faciası ile ilgili gelişmeler giderek Türkiye'de rejimin almakta olduğu şekil hakkında ipuçları veriyor.

Başbakan Erdoğan'ın Uludere konusunda ilk söyledikleri, "Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmaz, kaybolamaz. Türkiye eski Türkiye değil. Kimsenin yaptığı kimsenin yanına kalmaz..." olmuştu. Geldiğimiz noktada, Uludere'de işlenen suçun örtbas edilerek, Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybedilmek istendiği, Türkiye'nin giderek "eski"ye benzemekte olduğu izlenimi, ne yazık ki, giderek güçleniyor.

Bunun en güçlü işaretini Başbakan'ın mutemedi, düşündüğü gibi konuşan, açık sözlü İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin verdi: "Vur emrini Sayın Cumhurbaşkanı verecek değil, gündelik yönetimi Başbakan, Genelkurmay Başkanı yapacak değil. Ben de 81 ildeki olayları anlık yönetecek değilim... Emri Ankara'da, Hava Kuvvetleri'nde o görüntüleri analiz eden komutanlar vermiştir... Sağ yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı. Kaçak malı veren PKK. O insanları 50 - 100 liraya o güzergahta katırlarıyla birlikte dolap beygiri gibi döndüren de onlardır. Ölen 34 insanımız, bu olayın sadece figüranlarıdır. Özür dilenecek mahiyette bir olay değil." (NTV, 23 Mayıs)

Başbakan, Uludere'de bombalamanın kendisinden habersiz yapıldığını, TSK'nın kendisine verilen yetkiyi kullandığını söylemişti. İçişleri Bakanı, emri Hava Kuvvetleri'ndeki görüntüleri analiz eden komutanların verdiğini söylüyor. Türkiye eğer bir demokrasi ise, sorumluluk "Hava Kuvvetleri'ndeki komutanlar" üzerine yıkılamaz. Çünkü CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu haklıdır: Sınırötesi operasyon TBMM'nin yetkisindedir, bu yetki TBMM kararıyla hükümete devredilmiştir, hükümet bu yetkiyi TSK'ya devredemez. Uludere'nin hesabını hükümet vermek durumundadır. Bunun vazgeçilmez ilk adımı da özür dilemektir.

Başbakan, sadece üzüntü beyan edildiği, özür dilenmediği halde, "özür diledik" şeklinde konuşmaya başladı; İçişleri Bakanı da ölenlerin "PKK figüranı" olduğunu, dolayısıyla özür dilemeye gerek olmadığını söylüyor.

Başbakan da onu teyit edercesine konuşuyor: "Burada bir hatanın olmuş olabileceğini başında söyledik, ama bu bölgenin bir terör bölgesi olduğunu da söyledik. Fakat kimse de kaçakçılığı meşru gösterme gayreti içine giremez... Medya da dahil kimse bu konuyu istismar etmesin..."

İçişleri Bakanı ve Başbakan'ın söylediklerinden, Uludere'de işlenen insanlığa karşı suçun sorumluluğunun, korucu oldukları için güvenlik güçlerinin göz yummasıyla kaçakçılık yapan, ama şimdi "PKK figüranı" ilan edilen Uludere köylüleri üzerine yıkılmak istendiği sonucu çıkıyor.

Başbakan "Konuyla ilgili adlî ve idarî inceleme devam ediyor." deyip konuya noktayı koymak istiyor, ama Genelkurmay'ın Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı tarafından talep edilen belgeleri, olaydan 5 ay sonra hala göndermediği anlaşılıyor.

TBMM'deki İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nun üyesi CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Uludere konusunda kendilerine söz verilmediğinden yakınıyor.

BDP'li üye Ertuğrul Kürkçü, "emri Hava Kuvvetleri'ndeki komutanlar verdi" bilgisinin İçişleri Bakanlığı'nın komisyona gönderdiği raporda yer almadığını söylüyor.

Uludere faciası, Türkiye'nin eski Türkiye'ye mi döneceği, yoksa yeni Türkiye mi olacağı konusunda bir sınav.

Türkiye "ileri demokrasi" olma yönünde mi ilerleyecek, yoksa (şimdi de "başkan" olmak isteyen) Başbakan'ın giderek keyfileşen yönetimine mi kalacak?

Kürt yurttaşlarının ortak taleplerini yasak ve zorla bastırmaya devam mı edecek, yoksa diyalog ve müzakere yoluyla karşılamaya mı yönelecek? Ana sorunu olan Kürt sorununu çözerek güçlenecek mi, yoksa adım adım bölünmeye doğru mu gidecek?

Türkiye'nin Uludere sınavından demokratikleşerek ve güçlenerek çıkması, herkesten çok Adalet ve Kalkınma Partisi'nin özgürlük ve demokrasiden yana, vicdan sahibi olan üyelerinin tavrına bağlı. Türkiye'yi "eski"ye doğru götürmek isteyenlere herkesten önce onlar 'dur' diyebilir.

Şahin Alpay / Zaman


Güncel Haberler

MollaCami.Com