Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Hz. Peygamber (asm), kardeşlik ahlâkı ve hukuku

İslâm dininde kan ve can kardeşliği olmak üzere iki türlü kardeşlik vardır.



Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle bu sene “Hz. Peygamber (asm), Kardeşlik Ahlâkı ve Kardeşlik Hukuku” konu olarak seçilmiştir. Bu münasebetle kan kardeşliğinden ziyade can kardeşliği dediğimiz, Kur’ân-ı Kerim’de Hucurât Sûresi’nde bahsedilen “inanç kardeşliği”nden bahsetmek istiyorum. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “Mü’minler kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” 1



Genel mânâda alındığında kardeşlik sevmek, sevilmek, güvenmek, merhamet etmek, yardımlaşmak, dayanışmak demektir. Bu bir hayat biçimidir. Bundan dolayı Hz. Peygamberimiz (asm) “Hiçbiriniz kendi nefsiniz için arzu ettiğini kardeşi için de arzu etmedikçe iman etmiş olamaz” 2 buyurmuşlardır.



Sosyal hayatımızda mü’minlerin kardeşlik ve dostluğu bir vücut gibi olması gerektiğine ve vücudun herhangi bir yerindeki arızasından rahatsız duyulduğunda nasıl ki bütün vücut aynı rahatsızlığı hissediyor, aynı acı ve ıztırabı çekiyorsa, bir tek mü’min bile dünyanın bir ucunda olsa, çektiği acı, duyduğu ıztırabı diğer mü’min kardeşlerinin de çekmesi gerektiğine Hz. Peygamber (asm) bizim dikkatimizi çekerek şöyle buyurur:



“Bütün mü’minleri birbirlerine merhamette, muhabbette, lûtuf ve âtıfet hususlarında sanki bir vücûd misâli görürsün. O vücûdün bir uzvu hastalanınca, vücûdun öbür âzâları birbirlerini hasta azanın elemine—uykusuzlukla, hararetle—iştirâke çağırırlar (hasta uzvun elemini paylaşırlar).”3



Bir başka hadisi şerifte de şöyle buyrulmuştur:
“Her Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Müslüman Müslümana zulmetmez; Müslüman Müslümanı (başına gelen musîbette) terk etmez. Hangi Müslüman, (müslim) kardeşinin ihtiyacını temin ederse, Allah da onun ihtiyaçlarını giderir. (Müslüman bir kul, din kardeşinin yardımında bulundukça Allah da ona yardımda bulunur.) Hangi Müslüman ki, bir Müslümandan ihtiyacını giderip onu rahatlatırsa, Allah da kıyâmet gününde onun ihtiyaçlarını giderip mesrûr eder. Kim ki Müslüman kardeşinin dünyada aybını örterse, Allah da kıyâmet gününde onun ayıbını örter.”4 buyurmuştur.



İçtimaî hayatta kardeşlik hukukunun nasıl ve hangi şartlarda gerçekleşmesi gerektiği bir esasa bağlanmış; nizam ve kayıt altına almıştır. Şu âyeti kerime bunu ortaya koymaktadır.



“İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun; çünkü Allah’ın cezası çetindir.”5




Başkalarını seven, başkalarının menfaatini kendi menfaatinden üstün tutan, yardıma muhtaç olanlara yardımı bir insanlık ve bir dindarlık bilen insanlık zevkine eren kâmil bir insandır. Bu durum diğer Müslüman olmayan toplumlar üzerinde de etkili olacak ve onların İslâmiyeti seçmelerine ve yeryüzünün Müslümanlaşmasına katkı sağlayacaktır. Bu hususu Bediüzzaman Hutbe-i Şamiye adlı eserinde şöyle ifade eder: “Eğer biz ahlâkı İslâmiyenin ve hakaiki imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki kürei arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehâlet edecekler.”6




Hicretten sonra Ensar, Muhacirîne hürmet ediyor; onlara malını servetini bağışlıyordu. Bunu teyid eden binlerce vakıadan bir vakıa:
Sa’d b. Rebi’ye kardeş olarak Abdurrahman b. Avf düşmüştü. Sa’d bütün malının yarısını ona teklif etti. Abdurrahman bu teklife şu cevabı verdi:
“Kardeşim, iyiliğine teşekkür ederim. Allah bütün malına bereket versin, sen bana yalnız çarşının yolunu göster, gerisini bana bırak.”




Sa’d, Abdurrahman’ı Medine’nin Kaynuka çarşısına götürdü.
Abdurrahman burada yağ, peynir ve süt alış verişinde bulundu.
Kardeşlik hukukunun kriterini gösteren Asrı Saadet’te yaşanan bir başka olay şöyledir:





Huzeyfetü’l Adevî diyor ki: “Yermük muharebesinde şehadet toprağına serilmiş olan İslâm mücahidleri arasında amcamın oğlunu aramaya çıktım. Yanımda bir miktar su vardı. Henüz hayatta ise kendine biraz su içirmek istiyordum. Araştırırken kendisini henüz ruhunu teslim etmemiş halde buldum.

Biraz su içireyim dedim, fakat daha bir katresini, yani damlasını içmeden yakınımızdan hazin bir ah sesi işitildi. Amcazadem suyu içmedi, yakınımızda ah sesi gelen insana götürmesini istedi ve suyu ona götürdüm. Baktım ki, Hişam bin As’tır.


Kendisine biraz su içireyim derken bir başka yerden bir ses daha geldi. Hişam da suyu içmedi, diğerine götürmemi işaret etti. Onun yanına gittim, baktım ki henüz ruhunu teslim etmiş. Hişam’ın yanına döndüm, onun da ruhunu teslim etmiş olduğunu gördüm. Amcazademe geldim, onun da ruhunu teslim ettiğini gördüm.”





İşte son deminde bile yanındaki mü’min kardeşinin halini düşünen bir toplum olabilirsek, bu toplumu kimse kendi ideallerine hizmet ettiremez.
Hz. Peygamberimiz (asm) “Mü’minin mü’mine bağlılığı, parçaları birbirini bütünleyen bir bina gibidir” 7 buyurmuştur. Bu hadisi rivayet eden Ebû Musa el Eşâ€™ârî’nin, Hz. Peygamber’in (asm) bu sözünü tarif için parmaklarını birbirine geçirdiği zikredilmektedir.




Dipnotlar:
1- Hucurat Sûresi; /10.
2- Buharî, İman, 7.
3- Ebû Davud, Edeb: 46.
4- Müslim, A.g.e. c.3, s. 1996.
5- Mâide Sûresi, 5/2.
6- Bediüzzaman Said Nursî; Hutbei Şamiye, Yeni Asya Neşriyât, İstanbul 1994, s. 30.
7- Buhari, Salat, 88, Mezalim, 5; Müslim, Birr, 65; Tirmizi, Birr, 18; Nesai, Zekât, 67.



HALİL ELİTOK / Emekli Müftü


Sevgili Peygamberimiz

MollaCami.Com