Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Ticaret Yapmadan Karun Gibi Zengin Olanlar

Son yüz yıllık tarihimizde birtakım büyük, daha doğrusu iri şahsiyetler, ömürleri boyunca ticaret, üretim, finans işleri yapmadıkları halde Karun kadar zengin olmuşlar ve öldüklerinde efsanevî servetler bırakmışlardır.

Bu konuda binlerce kitapta, makalede, arşiv belgesinde çok sayıda referans vardır ama henüz bu acayip ve anormal servetlerin, zenginleşmelerin ciddî ve mufassal (ayrıntılı) bir tarihi yazılmamıştır.

1915 ile 18 arasında Anadolu'dan silinen Ermenilerin bıraktıkları malların bir kısmı ne olmuştur?

Lozan'ın mübadele (nüfus değişimi) maddesiyle Yunanistan'a bir buçuk milyon Rum gönderilmiş, yerine o ülkeden bu rakamın üçte biri kadar Türk gelmişti. Anadolu Rumlarının bir kısmı zengindi, malları mülkleri çoktu. Bu malların bir kısmı ne oldu?

Türkiye'de akıl almaz miktarda çok vakıf malı vardı. Bunların pek büyük bir kısmı uçmuş gitmiştir. Nereye gittiler?

Şu anda Fransa'da yaşayan ünlü tarihçi ve araştırıcı (Türkiye kökenli) Esther Benbassa, Mütareke yıllarında 22 ton altının bir yat ile İstanbul'dan Karadeniz, Romanya, Tuna yoluyla Avrupa'ya gönderildiğini yazıyor. Tarihçilerimiz bu rivayet hakkında da araştırma yapmamış, kitap yazmamışlardır. Birtakım söylentilere göre bu paralar (veya bir kısmı) yine Türkiyeye dönmüş, birilerine "emanet" edilmiştir.

Yakın tarihimizde soygunlar, talanlar, haram ve kara parayla süper zengin olma vak'aları vardır.

Son çeyrek yüzyıl içinde kasıtlı olarak yüksek tutulan ve yine kasıtlı olarak sürdürülen enflasyonun gölgesinde birtakım siyaset ve iktisat mafyaları yüz milyarca dolarlık kirli kazançlar ve servetler edinmişlerdir.

Birilerine, önceden haber verilen devalüasyonlarla bir gecede akıl almaz miktarda yüklü haram servetler kazandırılmıştır.

Bugün bazı saflar, ülkenin en zenginlerinin birkaç mâruf ve ünlü işadamı, bankacı (ve aileleri) olduğunu sanır. Fısıltı medyasının kulağı delikleri ise Türkiye'nin süper zenginlerinin bazı belediye ve politika dükaları olduğunu iddia etmektedir.

Tarih günü gününe sıcağı sıcağına yazılmaz, yazılamaz ama aradan elli sene geçtikten sonra sahih bilgilerin ve belgelerin ışığında ve desteğinde "Türkiye Yolsuzluklar Tarihinin" birinci cildinin hazırlanması gerekmez mi?

Şunu da arz etmek istiyorum:

Bendeniz, hangi meşrepte ve renkte olursa olsunlar temiz ve şeffaf vatan, halk, devlet hizmetkarlarına (İslam'a militanca, holiganca, fanatikçe saldırmamaları şartıyla) saygı beslerim.

Dinî boyutu yok veya çok zayıf ama siyasete atıldığı zaman bir ceketi varmış, ayrıldığı zaman bir ceketle ayrılmış... Böyle bir kimseyi takdir eder ve alkışlarım.

Merhum Adnan Kahveci böyle bir kimseydi. Büyük Millet Meclisi, milletvekillerinin maaşlarını artıran bir kanun çıkarttığı vakit, dilekçe vererek kıyak farkını almamış, emeklilik zammından da feragat etmişti.

Kahveci elbette bu sahada tek isim değildir. Onun gibi olanlar, hangi partiden, hangi görüşten iseler (militan dinsiz olmamaları şartıyla) kendilerine saygı beslerim.

Millî Mücadeleyi ilk başlatan Çerkes Edhem'in fikirlerini beğenmem ama onun vatana, halka, devlete hizmet ederken hırsızlık yapmamasını takdir ederim.

Norveç, İsveç, Finlandiya, Avusturya, İsviçre, Yeni Zelanda ve onlara benzeyen temiz ve medenî ülkelerin yakın tarihinde siyasî nüfuzunu alet ederek zenginleşen politikacılar görülmemiştir. O ülkelerin sosyal mideleri böyle pislikleri kaldırmaz. Hemen kusarlar.

Beni en fazla üzen husus bazı İslam ülkelerinde çok yoğun ve yaygın kirlilik ve kokuşma olmasıdır.

Demek ki, bugünkü Müslüman toplumların mideleri böyle pislikleri kaldırıyor.

Mehmet Şevket Eygi
araştırmacı yazar


Mehmet Şevket Eygi

MollaCami.Com