Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Vur Patlasın Çal Oynasın

1939 kışında, baharında, yazında Fransa'da birtakım sıkıntılar, siyasî çekişmeler, parti kavgaları, edebiyat tartışmaları, olağan patırtılar gürültüler vardı ama hayat akıp gidiyordu. Zenginler, tuzu kurular eğlence, zevk u sefa, gezme tozma ile meşguldü. Operalar, tiyatrolar, sinema salonları, barlar, pavyonlar full çalışıyordu.

Zenginler pahalı şarapları, şampanyaları yudumluyor, orta tabaka ve fakirler ucuz şaraplarla yetiniyordu. Gece gündüz zil zurna içiyorlardı.

Almanya bu esnada harıl harıl hiç durmadan savaşa hazırlanıyordu.

Nihayet Danzig meselesi yüzünden Almanya Polonya'ya batıdan saldırdı, Sovyet Birliği doğudan girdi ve ülkeyi paylaştılar.

Fransa İngiltere ile birlikte Almanya'ya savaş ilan etti. Sekiz ay boyunca Almanya ile Fransa arasında sıcak çatışma, savaş olmadı. Savaş hali vardı ama silah kullanılmıyordu. Garip savaş!

Fransa bu sekiz ay zarfında vur patlasın, çal oynasın eğlenmeye devam etti. Şarkılar, danslar, varyeteler, tiyatrolar, sinemalar, içkiler, seks seks seks, moda fantezileri... Edebiyat, sanat, kültür tartışmaları gırla gidiyordu.

Almanya dehşetli bir disiplin içinde savaşa hazırlanıyordu.

Hitler, aslında İngiltere ve Fransa ile savaşmak istemiyordu ama onlar savaş halini kaldırmaya yanaşmıyorlardı.

Nihayet 1940 Mayısında Almanya Fransa'ya karşı bir yıldırım harbi başlattı ve onu, denk kuvvetlere sahip olmasına rağmen kısa zamanda yere serdi, ülkenin yarısından fazlasını işgal etti.

Vaktini şarkılarla, danslarla, içkilerle, tartışmalarla, çekişip tepişmelerle, Maurice Chevalier'le, Mistinguette'lerle, Dadaizm ve Kübizm münakaşalarıyla, günlük maişet çalışmalarıyla geçiren o kültür, sanat, edebiyat ve medeniyet ülkesi, içi kof kurtlu bir dev çınar gibi yerlere serilmişti.

Paris'te Nazi rejiminin gamalı haçlı bayrağı dalgalanıyordu. Almanlar, Amerikalıların Bağdad'ta, Afganistan'da yaptıklarını işgal ettikleri Fransa'da yapmadılar. Onların işgali çok medenîce idi. Üniformalı Alman askerleri Paris'te gezip tozuyor, içiyor, o biçim karılarla birlikte oluyordu.

Fransa devleti ateşkes/mütareke istemiş ve imzalamıştı. Fransa ordusu teslim olmuştu. Gestapo, direnen Fransızları yakaladı, hapsetti, bazısına işkence etti ama kendi halindeki halka dokunmadı.

Şarkılar, danslar, eğlenceler, operalar, tiyatrolar, sinemalar, barlar, pavyonlar, meyhaneler, atraksiyonlar, varyeteler, hedonizm, sekse aşırı düşkünlük, zevk u sefa, disiplinsizlik, siyasî tartışmalar, bireyselliğin başıboşluğu ve kaosu, gevşeklik, kokuşma Fransa'ya çok pahalıya mal olmuştu.

Fransa, Polonya konusunda direnmeyip Hitler Almanya'sına ilan ettiği savaşa son vermiş olsaydı, yenilginin acılarını çekmeyecekti.

Haaa yahu ben aradan 7o küsur yıl geçtikten sonra bunları niçin yazıyorum?

Kulağıma bir yerlerden şarkı türkü sesleri geliyor... Sinema filmleri, tiyatrolar... Seks azgınlıkları son raddesinde... Şehvetten gözler dönmüş... Pahalı fahişelerin geceliği bir servet... İçkiler içiliyor, lüks yemekler yeniyor... Yollarda meydanlarda lüks otomobil selleri... Çeşitli kesimler arasındaki tartışmalar çok sert... Cinayetler gırla gidiyor... Kokuşma ve hırsızlık diz boyu... Fuhuş, uyuşturucu, suç patlaması... Futbol tartışmaları bile ateş gibi yakıcı... Vur patlasın çal oynasın... Bazı gençler askere gitmemek için direniyor... Şuh kadın kahkahaları... Çin çin kadeh tokuşturanlar... Dağlar gibi kirli çamaşır yığılmış... Sen ben kavgaları ayyuka çıkıyor... Hüngür hürgür ağlayanlar... Deliler gibi gülenler... Yüz beş yaşındaki bir anne oğlumun bari cesedini verin bana diye feryat ediyor... Yüz milyarlarca dolarlık kara ve kirli paralar... Uyuşturucu kaçakçılığı...

Ben neler sayıklıyorum... 1940 Fransa'sından başladım, nerelere geldim. Susayım bari...

Mehmet Şevket Eygi
araştırmacı yazar


Mehmet Şevket Eygi

MollaCami.Com