Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Nevruz nereden geliyor? Nevruz'un kökeni ve tarihi ile alakalı bilgiler


NEVRUZ BAYRAMI

Nevruz Bayramı Orta Asya, Orta Doğu ve Anadolu’da yaşayan toplumların geleneksel bahar bayramıdır.

Bazıları Nevruz'u Hıdırellez, yani Hızır ve Tevrat'taki “Elyas” sözü ile anlatılan İlyas'ın buluşması ile alâkalı bir gün olarak kabul etmektedirler ki, bu yanlış bir tespittir.

Bazı kimseler Zerdüştlük'le olan ilişkisini göz önüne alarak Nevruz'u dinî bir gün olarak değerlendirmekte ve büyük bir ekseriyet Cemşit Şah'ın tahta cülûsu (çıkması) ile ilişkilendirmektedir.

Yine İran tarihinde göklerin ve yerin yaratılması Nevruz'a rastlamış gibi gösterilmektedir.

İran'daki Şiiler, Hz. Ali r.a.’nin doğumundan vefatına kadar her şeyini Nevruz'la ilişkilendirerek onu, Hz. Ali r.a.’nin hayatında çok önemli değişim ve dönüşüm noktaları olarak kabul etmektedirler. Bu yönüyle nevruz onların nazarında (batıl) dinî bir gün gibi kutlanmaktadır.

Aynı zamanda Nevruz, güneşin eskilerin “Hamel Burcu” dedikleri Koç burcuna girdiği ana rastlar ki, bu da bahar günlerinin başlaması demektir.

Dünyada ilk modern medreseleri açan Nizamü’l-mülk, bu meseleyi meşhur Nizamiye Medreseleri'nde ele alarak astronomik olarak tespit ettirmiş ve bu günü “baharın başlangıç günü” olarak resmileştirmiştir. Bu yanıyla Nevruz, dinî bir gün olmaktan daha çok, bir “takvim günü” demektir.


HIDIRELLEZ’DEN NEVRUZA GEÇİŞ

Halk tarafından bir bahar bayramı olarak kutlanan Hıdırellez, Türk toplumunun her kesimi tarafından benimsenmemiş, sadece şehirlerden uzak yerlerde yaşayan Yörükler ve özellikle İran kökenli Türkmenler ve Türklere münhasır kalmış ve zamanla da unutulup gitmiştir.

Unutulan bu gün, Safevi Devleti tarafından Şiilik prensipleriyle biraz daha geliştirilerek yeniden gündeme getirilmiş ve dînî bir hüviyet kazandırılarak ona büyük önem atfedilmiştir.
İşte bu dönemde Nevruz; ya Zerdüşt'ün dinî öğretilerinden birisi olarak ya da Cemşit Şah'ın cülûsuyla “Nevruz-u Hâs” “Nevruz-u Âm” unvanları altında yeniden yaşatılmıştır.


OSMANLI’DA NEVRUZ

Çaldıran zaferinden sonra Safevi’lerle olan siyasi münasebetler neticesinde Osmanlılar da Nevruz gününü benimsemişlerdir.
Bu tarihten itibaren Osmanlılarda saray dahil olmak üzere her yerde nevruz bir bahar bayramı şeklinde kutlanmaya başlanmıştır.
Nevruz Osmanlı devrinde, sayılı günlerden biri olarak kutlanmış, güneş koç burcuna girdiği anda Nevruziye adı verilen macun veya tatlı yemek adet olmuştu.
Müneccimbaşı Nevruz günü padişaha yeni yıl takvimini sunar, aldığı bahşişe “Nevruziye Bahşişi” adı verilirdi.
Nevruz dolayısıyla sadrazam padişaha donanmış atlar, silahlar ve pahalı kumaşlar gibi hediyeler verir, bunlara “Nevruziye Pişkeşi” denirdi.
Bu mevzuda edebiyatımıza baktığımızda Divan Edebiyatı içinde çok sayıda “Nevruziye” görürüz.
Ayrıca şimdilerde yılbaşında tebrik amacıyla gönderilen hediyeler gibi o zaman da Nevruz günlerinde “Nevruziye” adı altında hediyeler gönderilirdi.
Yine Nevruz münasebetiyle Sultan bazılarına payeler verir ve ona da “Nevruziye” denirdi ki; Nevruz, Asya milletleri kadar olmasa da Osmanlılar tarafından da benimsenmiş ve kutlana gelmiştir.
Ancak dini bir temeli yoktur.
Nitekim Osmanlı’da Nevruz dini bir hüviyetle değil, bahar bayramı niteliğinde kutlanırdı.


NEVRUZUN DİNÎ BİR TEMELİ YOKTUR

Meseleye başka bir yönden bakınca Nevruz bizim açımızdan “dînî gün” değildir.
Meselenin dînî yönü Zerdüşt'ün zuhur ettiği dönemde ve çok eski tarihlerde yaşamış İran Şâhı Cemşit'le irtibatlı olarak Müslüman olmamış İranlılarla alakalıdır ve kuvvetle muhtemeldir ki Şah İsmail de bunu İranî (milli) tesirlerle ortaya atmıştır.

Nevruz Bayramı, Alevi Sünni Kürt ve Türk toplumlarında din kaynaklı bir bayram olarak değil, yukarıda da geçtiği gibi daha çok Nizamü’l-mülk'ün takvimi benimsenerek ortaya çıkmış bir bahar bayramıdır.
Tarihi kaynaklara göre ilk dönemlerde Güneydoğu halkının ve Kürtlerin bu bayrama katıldıklarına ve kutladıklarına dair fazla bir şey bulunmamaktadır. O dönemlerde Nevruz, sadece Türklerin ve Türkmenlerin bir bayramı olarak kaydedilmektedir.

Eğer Nevruz, Zerdüşt dininden kaynaklanıyor veya Cemşit Şah'la benimsenip yaşanıyorsa, dînî (pagan) ve İranî bir mesele demektir.
Ancak Osmanlı bu meseleyi Safeviler'den sonra bir hediye ve hediye teatisi günü olarak benimsemişler ve bunda da herhangi bir mahzur görmemişlerdir.
Esasen ateş yakma İran kaynaklı olmasından dolayı Mecusilerin (ateşe tapanların) işidir ama Türk toplumu, buna bir ibadet değil de eğlence olarak yaklaşmıştır.


NEVRUZ NEREDEN GELİYOR?

Nevruzun Türklükle, Müslümanlıkla, hatta İran’la bir ilgisi yoktur. Cemşit ortaya çıkarmıştır. Mecusi bayramıdır. (Bezzâziyye)

Cemşit, İran’da ilk hükümet kuran Pişdani oğullarının 4. hükümdarı olup, 800 sene saltanat sürmüş, 500 sene İran’da kimse hasta olmadığı için, halk kendine tapmıştır. 21 Martta tahta çıktığı için, bugüne Nevruz demiş, yılbaşı ve bayram yapmıştır. İslamiyet’ten önceki kâfirlerin âdetlerini, tapınmalarını, bugün meydana çıkarıp "ecdat yadigârı" diyenler, bu işin aslını doğru bilmeyenlerdir. Böyle diyenlere kanmamalıdır. Yabancılar da bunu körüklüyorlar. Cemşit bin yaşında iken, Şeddad’ın yeğeni Dahhak ile savaşta yakalanmış, testere gibi olan balık kemiği ile ikiye biçilmiştir.

Cemşit, sekiz yüz değil, bin yıl yaşamıştır. Bu Sünnetullah’a aykırı değildir. Eskiden insanlar çok yaşardı. Nuh a.s.’ın 950 yıl, kavmi arasında kaldığı Kuran-ı kerim’de bildirilmektedir. (Ankebut 14)










Dünya Tarihi

MollaCami.Com