Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Müslümanlar İslam İçin İyi Çalışıyor mu?

Dindar bir Müslümanın vasıflı ve iyi bir Müslüman olup olmadığı onun namazından ve orucundan anlaşılmaz. Müslüman, dindar olmak için elbette namaz kılacak, oruç tutacaktır ama bunlar yeterli değildir. Kişinin ne mal olduğu parayla, şahsî menfaatle ile ilgili tutumundan anlaşılır.

Para, menfaat konusunda Kur'ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına uyan temiz bir Müslümansa ne âlâ; değilse o kişi namazına, orucuna rağmen kötüdür.

Hem namaz kılıyor, oruç tutuyor, hem de devamlı olarak haram yiyor; haram, kirli, kara, necis, nârî (Cehennemlik) servet ediniyorsa, o kişi bu yaptıklarına helaldir demezse elbette Müslümandır. Lakin kötü ve ahlaksız bir Müslümandır.

Dindarlık ile haram yemek, para ve menfaat konusunda katakulli yapmak bir arada olmaz.

Türkiye darülharbmiş ve darülahrpte haram yemek caizmiş. Böyle söyleyen halt etmiş. Bu söz, geçerli bir müdafaası ve te'vili yoksa söyleyeni küfre ve cehenneme götürür.

Müslüman her hâl ü kârda doğru, dosdoğru bir insandır.

Muhammedü'l-Emîn sallallahu aleyhi ve sellemin ümmeti olan kişi haram yemez, dolandırmaz, hortumlama yapmaz, ihalelere fesat karıştırmaz, bin türlü dolap, alavere dalavere ile menfaat edinmez, kara zengin olmaz.

Müslüman o kişidir ki, kendisine senetsiz sepetsiz bir ton altın emanet edilse, içinden bir gramını bile almamak şartıyla o emaneti hıfz eder ve zamanı gelince sahibine iade eder.

İslam'ın beş temel şartından başka şartları yok mudur?.. Elbette vardır ve onlardan biri doğruluktur, bir diğeri adalettir, bir üçüncüsü emanetlere riayettir, dördüncüsü emr-i mâruf ve nehy-i münkerdir.

Namaz kılan, oruç tutan, fakat aynı zamanda hilekarlık yapan, haram yiyen, para ve menfaat konusunda dolap çeviren Müslümanlar dindar Müslüman değil, sahtekar ve alçak Müslümandır.

Hazret-i Mevlana Celalüddin Rûmî kaddesallahü sirrehüssami efendimizin halifesi Selahaddin Zerkubî hazretleri dergah-ı şerife giderken, abdest suyunu yanında götürürdü. Dergahın suyu vakıftı, onu kullanmak istemezdi.

Devlet ve belediye bütçelerinde saçı bitmedik yetimlerin, şu soğuklarda tir tir titreyen fakirlerin, kut-i lâyemut ile yaşayan miskinlerin, ezilenlerin, mustaz'afların hakları vardır. Müslüman, bu bütçelerden bir kuruşu bile zimmetine geçirmez, israf etmez, suiistimal etmez. Eden haindir, merduttur.

Devletin malı deniz, yemeyen domuz diyen uğursuzlar, namaz kılsalar, oruç tutsalar da dindar Müslüman olamazlar.

Peygamberimizin eline büyük servetler geçmiş, bunların hepsini Ashabına, fukaraya, mesakine, kalpleri te'lif edileceklere dağıtmıştır. Bazen o kadar imkansız kalırdı ki, yiyecek bir şey bulamaz, aç sabahlardı.

Ashab-ı kiram (radiyallahu aleyhim ecmaîn) hazeratı, Ehl-i Beyt-i Mustafa, Selef-i Sâlihîn haram yemediler, her asırda gelen sâlih, veli, dindar Müslümanlar haram yemediler.

Hem dindar geçinen, hem haram yiyenler münafıktır.

Haram paralar ve Nemrudî servetlerle lüks, israf, azamet, şatafat, ihtişam, debdebe, tantana sergileyenler şeytanın kardeşleridir.

Dindar Müslüman zengin de olsa asla israf etmez.

Müzeyyen meskenlerle, lüks mobilyalarla, gösterişli arabalarla, saray gibi yazlıklarla, pahalı yemeklerle, her biri küçük bir servete mal olan gösterişli giysilerle iftihar eden, kibirlenen, gururlanan, caka satanlar beyinsizdir.

Komşusu aç gecelerken, kendisi tok sabahlayan haindir, merduttur.

Evet kişinin namazı ve orucu sizi aldatıp zarara uğratmasın. Siz onun para ve pulla olan muamelatına bakınız.

Muhalefet etmenin, vatanseverliğin elbette bir faturası olacaktır. Birtakım maddî ve şahsî menfaatleri kaybetmemek için muhalefet yapmayanların, hürriyet yokluğundan şikayet etmeye hakları olmaz.

ürkiye Müslümanları Türkiye'de İslam için nasıl çalışıyor?.. İyi mi çalışıyor kötü mü çalışıyor... Yoğun mu çalışıyor gevşek mi çalışıyor? Yapılması gereken hizmet ve faaliyetler yapılıyor mu? Yapılıyorsa nasıl ve ne kadarı yapılabiliyor? Planlı ve programlı bir şekilde çalışılıyor mu?

Bu soruları mutlaka sormamız ve cevaplarını aramamız gerekmektedir.

Ülkemizde her yıl yekûn olarak milyarlarca dolar toplanıyor İslamî hizmet ve faaliyetler için, bu para yerli yerinde harcanıyor mu?

Müslümanlar elbirliğiyle mi çalışıyor; yoksa kopuk kopuk bölük pörçük mü çalışıyor?

Müslümanlar Kur'anın, Sünnetin emirlerine, Şeriatın hükümlerine, İslam ahlakına uygun şekilde çalışıyorlar mı?

Benim kanaatimce biz Türkiye Müslümanları, İslam için gerektiği gibi çalışmıyoruz.,

İslamî propaganda konusunda, Yahova Şahitlerinin kendi dinleri için çalıştıklarının, yaptıklarının binde birini bile yapmadığımız kanaatindeyim.

Mormonlar kadar da çalışamıyoruz.

Dinimiz hak ama bizim, o dine layık hizmet ve faaliyetler konusunda çok eksikliklerimiz ve gevşekliklerimiz var.

En büyük noksanımız üniter bir Ümmet yapısına sahip olmamaktır.

Başımızda, hepimizin biat ve itaat ettiği bir İmam-ı Kebir yok.

Lügat kitaplarında, Kur'an tefsirlerinde, hadîs mecmualarında Ümmet diye bir değer ve kurum yazılı ama realitede Ümmet yok. Biz Müslümanlar tek bir Ümmet olmaktan çıkmış, birbirinden kopuk cemaatlere, tarikatlara, sürülere, gruplara, hizip ve fırkalara ayrılmışız.

Dehşetli ve korkutucu bir tavaif-i müluk manzarası arz ediyoruz.

Sanki zamane Müslümanları, ittifak etmemek konusunda ittifak etmişler.

Müslümanların birleşmesi mümkün müdür? Teoride elbette mümkündür ama pratikte bu iş çok zordur.

İslamî cemaatler, tarikatlar, grup ve hizipler bugünkü kafa ile bir federasyon veya konfederasyon çatışı altında toplanamazlar.

Herkes ben diyor, Ümmet mânasında biz diyen yok denecek kadar az.

Mübarek Ramazan aylarında beş yıldızlı şaraplı günah fısk, fücur, mâsiyet mekanlarında papazlar, patrikler, monsenyörler, pastörler, zangoçlar, kıssisler, hahamlar, ehl-i Talmud ve ehl-i Teslis ile can ciğer neş'eli ve muhabbetli iftar ziyafetleri tertipleniyor ama on Müslüman cemaat reisi, tekke şeyhi, çeşitli meşreplere mensup kalburüstü Müslüman şahsiyet bir çay sohbetinde bir araya gelemiyor, hizmetler ve faaliyetler hakkında istişare etmiyor, karar almıyor.

Her cemaat kendi yayınevine, kendi gazetesine, kendi dergisine, kendi okullarına, kendi devletine sahip olmak istiyor.

Artık bir Meşihat makamı, onun teftiş heyeti, Meclis-i Meşayihi olmadığı için İslamî cemaatler, tarikatlar, gruplar, hizipler denetlenmiyor.

O hale düşmüşüz ki, öncelikle fakir Müslümanların, miskin Müslümanların hakkı olan zekatların büyük kısmı bile Kur'ana, Sünnete, Şeriata aykırı olarak toplanıyor ve sarf ediliyor.

Katoliklerin de çeşitli meşrepleri, tarikatları, kurumları var ama onlar bir ipe dizilmiş taneler gibi. Çünkü Katoliklikte Papalık var, üniter bir hiyerarşi var. Amazonya'daki bir misyoner bile Vatikanın denetimi altında, onun verdiği direktifler ile çalışıyor.

Bizim tesbihimizin ipleri kopmuş, taneleri çil yavrusu gibi dağılmış, saçılmış.

Biz şirazesi sökülmüş, sayfaları ayrılmış bir kitaba dönmüşüz.

Binlerce Mehdi, binlerce gavs, binlerce kutub...

Bazı Müslüman ruhbanlar uçuruldukça uçuruluyor.

Yahu İslamî hizmetler için toplanan bunca para nasıl harcanıyor diye sormak en büyük küstahlık.

Ümmet şuuru unutulmuş, hizip ve fırka asabiyetleri galeyan halinde.

Nie kadar bid'at cereyanı, fırkası, hizbi varsa Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanlığını yıkmak için seferber olmuş.

Müslüman kesimin içinde casus, ajan, provokatör, arivist, popülist, yönlendirici kaynıyor.

Müslümanlar, birbirinden kopuk binlerce gruba, hizbe, fırkaya ayrılmış, Protestanlaşmış.

Sekülarizm kanseri bünyeyi sarmış.

Namaz kılanların sayısı yüzde ona, belki o rakamın da altına düşmüş.

Bir kısım İslamcılar vur patlasın çal oynasın... Lüks umre seyahatleri... Lüks hayat... Yan gel de yat... On kekah... beş yıldızlı oteller bile beğenilmiyor, yedi yıldızlısı isteniyor... Lüks meskenler, lüks otolar...

Din iman, Şeriat elden gitmiş, onların umurunda mı?

Bir takım baronların (iyi saatte olsunlar) erbab haline getirilmesi.

Eskiden yeterli miktarda yoktu ama bugün hürriyet var, para ve maddî imkan var, meydan var, fırsat ve enerji var; lakin mutlaka yapılması gereken hizmet ve faaliyetler yapılmıyor.

Vaktiyle radikal mücahid iken sonradan rantçı ve müteahhit olan, voliyi vurup köşeyi dönen zevat-ı kiram pek duyarsız.

Yahu bugünkü ideolojik vesayet rejimi onların gözünde eskiden çok kötüydü, sonra nasıl iyi oluverdi anlamakta zorluk çekiyorum.


Mehmet Şevket Eygi

MollaCami.Com