Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Bir gurbetçinin hikayesi



Türkiye’de iken namazında niyazında olan Yusuf ilk Almanya’ya gönderilen işçiler arasında olup yıllarca alın teri dökerek birikimi değerlendirip kendi başına iş yeri açıyor. Bu arada hanımı ve çocuklarını Almanya’ya götürüyor. Yusuf’un işi güzel gidiyor, eskisinden daha fazla kazanıyor ve hemde efendi efendi koltuğunda oturduğu halde. Yusuf aile fertlerini almanca öğrenmeleri için hanımı lisan kursuna çocuklarıda okula kaydettirmiş. Okul dışında ailenin diger fertleride Yusuf’un iş yerinde çalıştıkları için Yususf para üzerine para kırıyor. Gel zaman git zaman çocuklar büyüyor, Almancayı öğrenmişler herbirisi koluna bir sarışını takarak gününü gün etmeğe başlamışlar. Eskisi gibi çocuklar işyerinde babalarına yardımcı olamıyorlar, ancak akşamdan akşama bol harçlıklarını istemeyide ihmal etmiyorlar. Yusufta bu ara yaşlanmış işin idaresini devredecek ve işi layıkıyla çevirecek bir evlada hasret kaldı. Çocuklar var ama varlıklarıyla yoklukları fark etmiyor. Çocuklar sadece gider kısmında görülüyor.
Yusuf hanımına derki
Hanım, çocukların gidişatı gidişat değil istersen güzel bir lisanla onları uyar, ben baba olarak onlarla yüz göz olmayayım. Hiç olmazsa tepki gösterirlerse işi biranda bitirip atmayalım.
Hanım
Beyim onlar gençtir karışmayalım bir müddet sonra kendileri yanlışlarının farkına varırlar, kırmayalım onları
Yusuf
Hanım , çocuklar gittikçe bozuluyor, bugün sigaraya alışan yarın başka birşeye alışır artık istesekte onları geri döndüremeyiz dediysede hanım habire onlar dönerler merak etme laflarıyla çocukların bataklığa saplanması için bilinçsiz olarak zemin hazırladığının farkında değildir.
Yusuf
Keşke Avrupaya hiç gelmeseydik, o ahıra benzeyen evde yaşasaydıkta bugünleri görmeseydik diye hayıflanır. Hayat filmini hayalinde canlandırır , derin bir ah çekerek nerden nereye diyerek gözler kan çanağına dönüp dökmeğe başlamış. Hanım işin ne kadar ciddi bir boyuta vardığını artık geçte olsa anlamış ve başını beyinin dizine bırakarak o dahi beyi gibi gözlerden boncuk boncuk dökmeğe başlamış. Gece bir hayli ilerlemiş dafada bir çocuk eve gelmiş derken neredeyse sabah olacak. Çocuklar her geçen gün kötülüklerde bir basamak daha yukarı çıkarak işlemedikleri halt kalmamış. Kulaklarda küpe, Yusuf hanımına dönerek hanım abdest alıp bir namaz kılalım bizlerde üzerimize düşen görevi hakkıyla yapmadığımız içindirki sözlerimiz çocuklarımıza para etmiyor.
Yusuf ve hanımı güzelce abdestlerini alıp 4 rekat teheccüt namazını kılmışlar, diyanetin dağıttığı namaz vakitlerini gösteren takvimi epey aramadan sonra dolabın birinde bulurlar ve sabaha( şafak) 5 dadika var vakit doluncaya kadar seccadeleri üzerinde içten gelen dualarla kirli mazilerini temeizlemeğe çalışıyorlar Allah hiçbir kulun amağini zayi etmediği gibi Yusuf ve hanımının yapmış olduğu duayada icabet etmiş. Kimbilir belki yıllardan sonra tekrar namaz niyaz ile buluşmak kendilerini bayağı duygulandırmış, Zengin olduktan sonra ilk kez samimiyetle namazlarını kılmaları bir hayli kendilerini o manevi etki altına bırakmıştır. Artık terazinin iki kefesinide düşünüyorlar. Birini boş digerini doldurmak arzusundalar. O yıl kurban bayramınını kutsal beldelerde geçirmek için Yusuf ve hanımı hacı adayları orak müracaatlarını yetkili kurumlara yaparlar.
O yıl hacı adaylıkları kabul edilir ve hac hazırlıklarını yapmağa başlarlar. Kimlere borçları varsa onların borçlarını öderler, kimden alacakları varsa listesini yapıp çelik kasaya koyarlar. Yıllarca beraber olduğu arkadaşlarından helallik dileyerek mukaddes topraklara gitmek için gün saymağa başlamışlar. Çocuklarıyla birlikte yarın akşam ailece oturup bazı meseleler konuşmak için anlaşırlar. Çocuklar ertesi gün arkadaşlarına vermiş olduğu randevuları iptal ederek akşam için evde olmak için gayret göstermişler. Önce akşam yemeğini ailece bir güzel yemişler, yemekten sonra çay-kahve servisleri yapılmış tatlı tatlı sohbet devam ederken meyveler masaya gelmiş vakitte ilerlediği için Yusuf meseleyi açmaya başlamış. Sevgili çocuklarım, ciger parelerim bildiğiniz gibi anneniz ile birlikte hacca gidiyoruz, gidip geri dönmekte var, gidip geri dönmemekte var, sizlerden son arzum nerede olursanız olun dininizi unutmayın, benliğinizi kaybetmeğin. Gençsiniz bu duygularınız elbet bir gün körelecek ancak lekesi ömür boyu üzerinizde kalabilir, yalvarırım yavrularım bütün emeğim ve kazancım sadece sizler için olduğunu unutmayın bu nimete karşı nankörlük değil şükretmek gerekir, bakın istediğiniz herşey önünüzde istemediğiniz herşey arkanızda, belki sizin sahip olduğunuz bu nimetlere kimbilir başkaları ne kadarda hasrettir. İş yerini sizlere emanet ediyorum. İşçilerimize sakın ha sakın yanlış bir muamele yapmayın hepside dürüst çocuklardır, sizlerin sadece mal sahibi olarak orada görünmez dahi yeterlidir, hiçolmazsa işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmeniz dahi kafidir. Akşamları mümkün olduğunca erken eve geliniz. Kötülüklerin çoğu gece hayatında öğrenilir, bazı yanlış adımların geri dönüşü olmayabilir. Babanızın tecrübelerinden istifade ediniz. Bu memlekete geldik bunlarla entegre olmalıyız sakın ha sakın asimilasyona uğramayınız. Arkadaşlarınızı iyilerden seçinizki yanlış adım attığınızda sizleri düzeltebilsinler, kötülerle arkadaşlık ve dostluk kurmayınız onlar heran ihanet etmeğe karakterleri müsait insanlardır. Bakın bir aylık bir zaman zarfında sizlerden uzak kalacağız belki bizleri sizden soracaklar siz babamız hacda derken cevabı meyhanelerde vermeyiniz.

Mukaddes topraklara yolculuk zamanı gelmiş çocuklar Yusuf ile hanımını havaalanına sürmüşler, uçak saatı gelinceye kadarda orada muhabbet etmişler ve nihayet vedalaşma zamanı gelmiş Yusuf ve hanımı gözyaşları içinde çocuklarına sarılarak son kez hasret gidermişler. Yusuf ile hanımı mukaddes beldelere, çocuklar ise taksi ile evin yolunu tutmuşlar. Çocukların ismi Hasan ve Davud olduğu halde arkadaşları tarafından HANS ve DEYVİT olarak çağrılıyorlar. Eve geldiklerinde birazcıkta olsa ebeveynlerinin kutsaltopraklara gitmeleri onlar üzerinde bir manevi etki bırakmış. Önce çaylarını demlemişler daha sonra koltuklarında oturup durgun bir vaziyette dalıp gitmişler, zaman bir hayli ilerlemiş, küçük kardeş
Davud ağabeyine
Hasan abi zaman bir hayli ilerledi bizde istirahatımıza baksak diyorum deyince
Hasan
Olur kardeşim deyip soyununca Hasan’ın boynunda haç, Davud’un sırtında siyon yıldızı dövmesi bir anda belirivermiş.
Bir anda iki kardeşte şok olmuşlar nasıl olurda bu kadar kendimizi kaybetmişiz diye kahırlanıp tekrar koltuğa oturup dertleşmeğe başlamışlar, Hasan kardeşine , Davud’ta ağabeyine yaşantısını en ince teferruatına varıncaya kadar anlatırlar. Sonunda
Hasan derki
Davud , şimdiye kadar sadece ne yaptık ise yaptık gel bundan sonra kendi milli benliğimizi korumağa söz verelim.

Evet iki kardeş artık yavaş yavaş yaşantılarına bir düzen getirmeğe başlamışlar. Hasan boynundaki haçı kendisine hediye eden arkadaşına geri iade eder, Davut’ta sırtındaki siyon yıldızı dövmesini tekrar kazıtarak o kirli mazinin izini silmak için ilk adımlarını atarlar. Gündüz okullarına daha bire talebe gibi gider gelirler, okul dışında iki kardeş babalarının iş yerine gidip yardım ederler, akşamları ise uzun zamandan beri açmadıkları okul kitaplarını açıp derslerini çalışırlar. Gün geçtikçe o tenbel çocuklar neredeyse sınıfın en çalışkanları arasına katılmayı becermişler. Tabi bu durum eski arkadaşları tarafından pekte hoş karşılanmamış. Okul dışında eğlenceye ayıracak zaman bırakmadıklarından arkadaşları yazaş yavaş bunlara karşı tavır almağa başlarlar. Birgün Hasan’ın arkadaşı Hasan’a derki baban hacca gitti diye sendemi müslüman oldun? Hasan eski yaşantısı içinde kendisini öyle kayıp etmiştiki, yahu ben zaten müslümandım diyecek cevabı bile veremedi. Kendisinin İslam hakkında birşeyler bilmediğinide böylece anlamış oldu. Akşam kardeşi Davud’a Cuma günü camiye gideceyiz deyince Davud’da peki Hasan abi diyerek memnuniyetini belli etti. Babalarının kitaplığından NAMAZ ÖĞRENİYORUM kitapçığını alarak iki kardeş okumaya başladılar. Cuma günü geldiyinde güzelce abdestlerini alıp camiye gitmişler. O günki hutbenin konusu AVRUPADAKİ TÜRKLER. Hoca efendi hutbede Türkiya’deb ekmek parası için Avrupaya çıkanların büyük bir kesiminin kendi benliğini, milli duygularını ve inancını kaybettiğini acı örneklerle hutbede anlatıyordu, Hasan ve Davud biranda sanki hoca onların eski yaşantısını anlatıyor gibi bir zanna kapıldılar. Meğerki o tuzağa düşenler yanlız kendileri olmadığınıda hutbenin sonunda anladılar. Namaz kılınıp cami dağıldığında hoca efendi ile tokalaşırlar. Hoca efendi kendilerine sizler Hacca gönderdiğğimiz Yusuf kardeşimizin çocukları değilmisiniz deyince onlarda sevinerek evet dediler. Hoca efendi onları alıp evine götürüp öyle yemeğini birlikte yemişler ve hoca onlara dediki bakın evlatlarım sizin babanızı çok iyi tanıyorum ve iyide müslümandır, gitmeden evvel sizler için bayağı acı çektiğini ve sizlerin doğru yolu bulmanız için bizlerden dua istediğini ve şu anda o kutsal beldelerde sizlere dua ettiğini çok iyi biliyorum. Sizleri tebrik ederim babanızın duası icabet bulduda sizler cumaya geldiniz. Bundan sonra bir sıkıntınız olduğunda heran gelip beni rahatsız edebilirsiniz diyede telkinde bulundu. Hasan başından geçen olayı anlattı ve hocam geçen gün eski arkadaşım bana baban hacca gitti diye sendemi müslüman oldun dedi cevap verecek bir kelime bulamadım. Hoca merak etmeyin evlatlarım bundan sonra boş zamanlarınızda buraya gelirseniz bu toplumda karşılaşacağınız tüm soruların cevabını sizlere öğreteceğim diyerek vedalaştılar.

Hasan ile davud boş zamanlarında camiye giderek İslam hakkında zaruri bilgileri öğrenmeğe başlarlar. Hergeçen gün daha bir aşkla dinlerini öğrenme duyguları kabarır, öğrendikçe geçmişine nedametle tövbe-i istiğfar etmeğe başlarlar. Kısa zamanda kendilerin ibadet için luzumlu bilgileri öğrenir ve namazlarını kılmağa başlarlar. Eski günler bir rüya gibi kendilerinde uzaklaşmış, gittikçe nurlanan çevresinde örnek gençler olarak gösterilecek duruma gelmişler.
Yusuf ve hanımı mukaddes topraklarda kendilerinden ziyade çocukları için daima dua etmişler. Tabi gittiklerinde çocukların içinde bulundukları ortamı düşündükçe gözyaşları ile birlikte yüce Mevlaya el açmışlar, bu samimi dualarına icabet edilmişki onlar geri dönmeden çocukları o çirkeflikten geri döndüler.


Devam edecek .....................
Abdurrahman Yıldız


Edebiyat

MollaCami.Com