Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


KAPI ÇALAR...

Sabahleyin kapınız çalar ve gelen sütçüdür. Sütçünün litreliğinden kabınıza dökülen beyazlıkta sabahın güzelliğine kavuşursunuz. Gözünüzde pırıl pırıl bir sabah kahvaltısı canlanır. İçinizden bugün kahvaltıyı bahçede yapalım diye geçirirsiniz.
Kapı çalar. Gelen postacıdır. Kucağında büyük bir paket. Uzattığı kağıda imza atarsınız. Daha önceden ısmarladığınız kitaplara kavuşmanın keyfini yaşarsınız. Artık canım sıkılmayacak deyip keyiflenirsiniz.
Kapı çalar. Kapıya koşarsınız. Yıllardır görmediğiniz bir dost gelmiştir, sevinirsiniz. Sohbetiniz saatler boyu hatta bütün gün sürer. Yaşamak ne güzel dersiniz içinizden. Hele böyle bir dost varken.
Kapı çalar. Düşüp bayılacak kadar şaşırırsınız. Askerdeki oğlunuz haber vermeden izne çıkmıştır. “Oğlum benim” diye hasretle kucaklarken, gözyaşlarını zaptedemezsiniz. Mutluluğunuz oğlunuzun izni kadar uzar.
Kapının her çalışında sanki mutluluğa koşmaktasınız. Huzur tüter gözlerinizden. Her sessizlikte kulaklarınız zil sesi arar.
Ve bir gün kapı çalmaz. O gün en büyük misafiriniz gelir. Adeta kapıyı kırmıştır. Alıp gider sizi. Şaşırırsınız. “Niye haber vermedi sanki” diye içinizden geçirirken, “Doğduğundan beri zile basmaktayım, fark etmedin mi?” der. Bir şeyler söylemek istersiniz o an ama: o dakikadan sonra artık diliniz dönmez.
ÖLÜM SESSİZ SEDASIZ GELİVERMİŞTİR.

ÖLÜM SESSİZ SEDASIZ GELİVERMİŞTİR.


o gün birgün gelicek hazırlıklı olmak gerek

teşekkürler


Edebiyat

MollaCami.Com