Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


18 Mart...(Çanakkale)




BİZ OSMANLI TORUNUYUZ


[center][i][b]Nasıl ki Efendimiz (s.a.v) ve sahabiler, müşriklere karşı bedirde ilk savaşlarını kazanıp varolma mücadelesini ebediyen kazandılar, çanakkalede de yere düşen bu millet, son bir hamle ile ayağa kalkarak islamın son karakolu olan vatanın, ilelebet payidar kalmasını sağlamışlardır.İşte bu yüzdendir ki Akif’in; Çanakkalede 8 metre ötedeki düşman siperlerine, 3 saniyede bir sıra kendine geldiğinde, mermisi bittiği için öleceğini bile bile süngü ile saldıran Mehmetçiği, bedrin aslanları ile bir tuttuğu daha iyi anlaşılacaktır.


Çanakkalede bu vatan evlatlarının yaptıkları ne kadar anlatılmaya çalışılsa da yeterince anlaşılamayacaktır zira; Çanakkale de bazıları itiraz etselerde hadiseler, fiziği de aşıp metafizik boyutunda cereyan etmiştir.Yani ardında Allah’ın (cc) inayeti vardı…
Çanakkale destanını unutmamalı, Çanakkale destanında ki ruh unutulmamalı.Ve bu yüksek ruh gelecek nesillere en değerli miras olarak bırakılmalı…



[size=15pt][color=black]18 MART I VE ÇANAKKALEYİ BİR GÜN DEĞİL HERGÜN HATIRLAMAK ADINA HERGÜN O MÜBAREK İNSANLARIN HATIRALARINI CANLI TUTMAK RUHLARINA FATİHALAR GÖNDERMEK ADINA 18 MART I ŞİMDİDEN HATIRLATMAK İSTEDİM...RUHLARI ŞAD OLSUN O YÜCE İNSANLARIN[



[img width=500 height=375]http://i41.tinypic.com/11vi9a8.jpg[/img]



ARKADAŞLAR BUYRUN İÇİNİZDEN GELENLERİ PAYLAŞIN UNUTMAYIN BİZ OSMANLI TORUNUYUZ.

bunu paylaşman erkadaşlara çanakkaleyi hatırlatmak babından güzel oldu resimdeki iki askerin hatırasını neden kucağa alındığını araştırıp paylaşmanı isteriz ....

EyvALLAH Ahirim.Daha evveL ekLediğim ßir konuyu ßurada da payLaşmak isterim zira ßeni çok etkiLemişti.





OLur mu oLmaz mı demeyin...

Babamım dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya,
öyle biriydi. Ben çok küçüktüm, evimize misafir gelirdi. "Oğul" diye seslenirdi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle
otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı.
Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış; Sakarya, Dumlupınar'da savaşmış. Ancak İzmir'in kurtuluşundan sonra
köyüne dönebilmişti. Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? Ölüm neydi ki?
Şerbet içmek kadar kolaydı. "Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale'de !" derdi sık sık.
Olur muydu??

Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperlerdekiler ileri fırlamış
boğuşuyorlar. Yüzbaşı hucum için emir bekliyor. Bütün asker süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin ! ...
Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor...
"Yavrularım... Aslanlarım... Biraz sonra Cenab-ı Rabb'ül Alem'in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim... Haydi !
Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim..."
Teyemmüm edilir... Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı;
" Çocuklarım... Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz... Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor.
Hem onlar için, hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım..."

" Kabe Karşımızda... "

Arkadan Of'lu Ali çavuş bağırır. " ER KİŞİ NİYETİNE... "

O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti.

''Onlar Allah'a verdiği sözü tuttular....''

teşekkür ederim

Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar...
O, rûkü olmasa, dünyada eğilmez başlar,
Vurulmuş temiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.
Herc u merc ettiğin edvara ya yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki; a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY





Bu resim, yaralı bir anzak askerini taşıyan bir türk askeri..

Bu resmin hikayesi ise; bir anzak kumandanının hatıra defterinden alıntı.
,

"Türkler bizim yaralı askerlerimizi iyileştirip bize geri yolluyordu. biz ise bizim askerimizi iyileştirip bize geri getiren türkleri siperlerine geri dönerken öldürüyorduk. yaralı olarak gelen askerler ise kendilerine çok iyi bakıldığını, sanki düşman değilmiş gibi davarandıklarını, kendi yaralı askerlerine yaptıkları muamelenin aynısını yaptıklarını söylüyorlardı."




bu konu hakkında kayıtlara geçmiş bir hikaye bulamadım bulursanız buyrun paylaşın arkadaşlar

Şu kopan fırtına Türk Ordusudur Yarabbi!

Senin uğruna ölen Ordu budur Yarabbi!

Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,

Galib et,çünkü bu son ordusudur İslam'ın!
**

Yazmaya,anlatmaya ne kalem nede yürek güç yetirebilir o şanlı tarihi. Eldivan durdu Dünya Türk karşısında. Zannettiler,Osmanlı'nın gücü kalmadı artık! İstediğimizi alma gücü bizde dediler.Heyhât unuttular !Karşılarında damarında ve suyunda asilliğin temsili Osmanlı vardı.

***

Vanlı İsmail,Nur-ül Bahir gemisinde nöbet tutmaktadır.Birden gecenin karanlığını titreten derin bir gürültüye dikkat kesilir.

-Bu ses o olmalı der.

Suyu yararak bir nesne gemiye doğru yaklaşmaktadır...Bu bir torpidodur.İsmail bir karaya bakar,vatan müdafaası için analarını,bacılarını ve daha öteye gerdekten çıkıp savaşa katılan kardeşleri üzerinde göz gezdirir,sonra gözünü gemiye her an biraz daha yaklaşan torpidoya diker.Aklı ve yüreği arasında gel git yapar.Kısa bir bekleyişten sonra kendisini denize atar.Az sonra etrafı kızıllığa bürüyen bir gürültü kopar.İsmail zerrelere bölünür.Vanlı İsmail torpidoyu göğsünde karşılar.Kendisini bekleyen anası ve hanımı adına görevini yerine getirir.

***

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın'
**

Almanlar denizlerde de güçlenmiş ve sömürülen topraklara göz dikmişlerdi. Böylece dünyayı yöneteceklerine inanıyorlardı. Bunun için Osmanlıyı taraflarına almalıydılar. Bu tavır uzak ülkelerin lideri İngilizleri kızdırdı. Britanya’nın hırslı çocukları Hindistan'ı tamamen sahiplenmişlerdi. Fransızlar ise (biraz da Ermenilerin hatırına)Suriye ve Güney doğu Anadolu’ya niyetleniyorlardı. Rusya ayrı bir alemdi. Bitmez tükenmez insan ve toprak kaynaklarına rağmen daha fazlasını istiyordu. Boğazlar teklif edilince düşünmeden he dedi ve itilaf devletlerinin arasına katıldı.

Osmanlı... O koca imparatorluk ne hallere düşmüştü. Abdülhamit han hal edilmiş Beylerbeyi sarayına kapatılmıştı. Yönetime el koyan üçlü çetenin (Enver, Talat ve Cemal paşa)gözleri kara idi. Almanlar özellikle zavallı Enver'i avuçlarının içine almışlardı

Artık kahraman ve hainler belirmeye başlamıştı yavaş yavaş. Tarihe isimlerini kimileri unutulmaz ve minnet kalınan olarak yazdıracak. Ah ne büyük bir ulviyettir bu. Ardından lanet değil dua okunan olmak.Ve birde diğerleri…?



**

Ve işte bir şehidin mektubundan notlar…

31 Mayıs 1915


Sevgili Babacığım,Valideciğim.Muharebede sağ yanımdan ve pantolonumdan kurşun geçti.Fakat bundan sonrakinde kurtulacağıma pek ümidim olmadığından bir hatıra olarak yazıyorum.


Şahadet rütbesine erişirsem kendimi Allah’ın sevgili kulu olduğuna kanaat edeceğim. Göz bebeğim olan Münevver ve Nezihçiğimi evvela Allah’ a sonra sizin himayenize bırakıyorum.
Onlar hakkında ne mümkünse lütfen yapınız. Servetimizin olmadığı malumumdur. Mümkün olandan fazla bir şey isteyemem. Sevgili baba ve valideciğim belki bilmeyerek size karşı kusurlarda bulunmuşumdur. Beni affediniz, hakkınızı helal ediniz.



Bir diğer Mektup…

Üsteğmen Zahit’in eşine yazdığı satırlar.


….Bilirsin her savaşa giren şehit olmaz.Fakat eğer ölürsem sakın gam yeme.Vatan için şehit olursam bana ne mutlu.Ancak sana vasiyetim var;

Eşyanın listesi ilişiktedir. Bunları sat. Ele geçecek paradan mihri muaccel ve müeccelini al. Kalanı ile bana mevlit okut. Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma…


Bu mektubu aldığında okurken ağlamana gözyaşı akıtmana razı değilim.


**

Yer gök inlemekte… Dillerde Allah’a varan dualar. Yüreklerde Onun zikri. Melekler saf saf olmuş yardım emrini beklemekteler…

Ey sevdalara kan sıçratan Çanakkale. Sen sevenleri ayırdın. Sende yatmakta bugünlerin gerçek sahipleri.





Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

"Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana,
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana..."




18 Mart ÇANAKKALE Şehitlerine ALLAH'tan Rahmet Diliiyoruz

Fransız ölüleri arasında bir kıpırdama, bir hareket gördü, oraya yöneldi. Yerde yatmakta olan bir Fransız neferinin üzerine eğildi. Omuzundan tutarak çevirdi.
O anda Fransız ani bir hareketle elinde tuttuğu kasaturayı Yarbay Hasan Bey'in göğsüne sapladı. Alay komutanı gafil avlanmıştı.
"Ahhhh" diyerek yere yığıldı. Olay...ı görenler şaşkınlık içinde kaldılar.
Derhal müdahale edildi. Ama iş işten geçmişti.
Yarbay Hasan Bey'iin göğsü kan içindeydi. Yüzü soldu:
"Allah şahidim olsun ki, Fransız'a kötü bir niyetle yaklaşmadım" dediği duyuldu.
Alay imamı, başında Kur'an okumaya başladı. Aşağıyukarı 7 - 8 ayet okumuştu ki birden bire;
"İmam Efendi, Lâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azim, duasını 33 kere okuyunuz" dedi, Alay komutanı. Azimle duayı kendisi de tekrar etti ve sonra
"Beni ayağa kaldırınız" dedi. Tabur komutanları koltuk altlarından tutarak ayağa kaldırdılar. Birden:
"Lâ İlahe illallah Muhammedün Resûlullah" dedi. Gözlerini ileri doğru dikmişti.

Yüzünde bir tebessüm belirdi ve yüksek sesle:
"NİÇİN ZAHMET BUYURDUNUZ YA RESÛLLULLAH ?"
derken ruhunu teslim etti.

Allah razı olsun ahirim kardeşim....emeğine yüreğine sağlık.

cümlemizden razı olsun kardeşim sizinde okuyan gözlerinize sağlık

güncellemenin tam zamanı diye düşündüm
teşekkürler


Güncel Haberler

MollaCami.Com