Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Sahipsiz olmak kötüdür




Sahipsiz olmak kötüdür

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Ehl-i sünnet âlimleri, evliya zatlar, kendilerine bağlı olanlardan gâfil değildir. Bu büyükler talebelerine, evlatlarından daha çok düşkün olur. Dua ederken, önce talebelerine dua ederler.
Şah-ı Nakşibend hazretleri, bir gün bir talebesiyle dolaşmaya çıkar. Bir saat kadar sonra gezerlerken atlı bir külhanbeyi gelir, siz nasıl benim arazime izinsiz girersiniz diye, elindeki kırbaçla talebeye vurmaya başlar. Talebeyi öldüresiye döver. Şah-ı Nakşibend hazretleri araya girip müdahale etmeye çalışır, onun suçu yok dediği halde adam dinlemez.
Bu sırada at şaha kalkar ve adam düşer; ama ayağı üzengiye takılı kalır. At koşmaya başlar. Adam, kafası taştan taşa çarpa çarpa ölür. Sonunda nasıl olduysa adamın ayağı üzengiden kurtulur cesedi yere düşer. At çifte atarak adamın ölüsünü nehre gönderir. Talebe, (Bu hâl nedir hocam?) diye sorunca, Şah-ı Nakşibend hazretleri, (Talebemize dokunan böyle gider) buyurur.
Bir köyde, dervişin biri saç tıraşı olmak için berbere girer. O zamanda dervişler şeyhlerine giderken saçlarını kazıtırlar, yani hiç saç bırakmazlarmış. Berber saçların yarısını kesince, kapı açılır ve o bölgenin külhanbeyi içeri girer. Heyyttt diye bir nâra atarak, dervişin kafasına bir tokat vurur ve (Kalk bakalım kelek, ben oturacağım) der. Derviş de, (Peki, emrin olur ağam) deyip çekilir ve adam oturur. Berber de korkusundan bir şey diyemez. Tıraş olan külhanbeyi, oturduğu yerden ikide bir dervişe, (Kelek ne yapıyorsun, kelek nereye gidiyorsun) diye sataşır. Derviş, (Siz bilirsiniz efendim, hay hay efendim) der, yani ona bulaşmaz. Adamın tıraşı bitince berberden çıkıp gider ve derviş tekrar oturur.
O sırada dışarıdan değişik sesler gelir. Bir bakarlar ki bu kabadayı, başı parçalanmış şekilde yerde yatıyor. Atı, başına çifte atarak öldürmüş. Berber, (Derviş efendi, bu ceza çok ağır olmadı mı?) deyince, Derviş, (Vallahi ben yapmadım. Beddua falan da etmedim... Ama benim hocam, talebelerine evlatlarından daha çok düşkündür. Bu, dayağı yukarıdan yedi. Ben hiçbir şey yapmadım, zaten bir şey yapmamıza lüzum yok, biz sahipsiz değiliz elhamdülillah) der.
Hazret-i Mevlana’yı, zamanın valisi yemeğe çağırır. Mübarek zat da kabul eder ve yola çıkarlar. Konağa gelirler, vali kapıda hürmetle beklemektedir. Mevlana hazretleri, önce talebeler girsin buyurur. Talebeleri tek tek içeri almaya başlar. Oğlu, (Babacığım, bakınız vali bey ayakta sizi bekliyor. Bu iş uzun sürecek, önce siz girseniz de, talebeler nasıl olsa girerler) deyince, (Ey oğul! Ben içeri girince, talebelerden birisi dışarıda kalırsa ne olur? Bu dünyada talebelerini konağa sokamayan, ahirette Cennete nasıl sokar?) der.


( alıntı )










allah razı olsun çok güzel anlatılmış sahipsiz olmayanlardan olmamız dileğiyle emeğinize sağlık

Amin diyorum, ALLAH c.c razı olsun. Sag olunuz kardeşlerim.

Rabbim razı olsun kardeşim. Konu açılmışken acizane bir tane paylaşmak istiyorum.Siirtin tillo ilçesinde doğup büyüyüp orada Allahın rahmetine kavuşan ismail fakirullah hz gdssirruh bir gün talebesi erzurumlu ibrahim hakkı hz ni eline topraktan yapılmış su testisi verir bunu çeşmeden doldurup gelmesini söyler,mübarek gider doldurur daha çeşmenin yanından ayrılmadan yanına atlı iri yapılı biri gelir ve su testisini ister,mübarekte verir adam susadığı kadar içer ve su testisini yere atıp kırar,ibrahim hakkı hz adama hiç birşey demeden gelip durumu üstadına söyler arz eder,ismail fakirullah hz oğlum hiç birşey söylemedinmi der,ibrahim hakkı hz söylemedim efendim der,hemen gidip su testisini kıran adama birşey söylemesini söyler,mübarek hemen gider,ve adamın orada öldüğünü görür,bir rivayete göre atının adamı üstünden attığıda geçiyor. Rabbim cümlemizi şefeatlerine nail eylesin.


Hayatın İçinden İslam

MollaCami.Com