Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Gençliğin Çilesi

Arzularının kıskacında kavruluyordu. Çilesizlik onun için bir garipti. Kendine kızmak, arzularını aşmak günboyu mücadelesiydi. Bir iç savaş; emsalsiz mücadele; büyük ve asıl cihat.

Gerçek irade ve aklın tarafında kalabilme cehd ve gayretiydi bu. Bu zaman ve zamaneyi aşıp, devrin çarkları altında yok olmama mücadelesiydi.

Daha çiçeği burnundayken sır idrakine ulaşabilen bir genç... "Safalı günlerin sonu binbir ızdıraptır, ben safadan ziyade cefaya gülerim." diyebilen vefalı bir gençti bu tanıdığım genç

Bugün daha bir garipti; her günkünden ziyadeydi derdi. Benzi uçuk yüzü sarıydı; sinesi belli ki ızdırapla dopdoluydu.

Sordum:
— Derdin ne hasta mısın?
— Kaybettim bugün imtihanı.

Bana hatasını anlattı. Başkalarının hata kabul etmiyecekleri kadar küçük. Baş ve iç düşmanı olan özünde taşıdığı nefsine kendini bu kadarcık bile kaptırması onu üzmeye yetiyordu.

Başını hicapla kaldırıp sordu:
— Daha ne zamana kadar devam edecek bu çile?

— Onu öldürdüm diyenler bile sinirlerinde hisseder. Onun nasıl ve ne zaman insanın karşısına bir dev gibi çıkacağı belli olmaz. Aslında o terakkinin zembereğidir. O olmasaydı makamlar sabit kalırdı. Onu bize yerleştiren, bizi onunla mücadelede oldukça sever.

Alnında boncuk boncuk ter, gözlerinde inciler gibi yaş, sordu:
— Mücadelede bir kolay yol, rahat bir usul var mı?

— Okumak... Kainat kitabında sahibini tanıtan kitapları okumak. Nefis o zaman bir esneme, bir gaflet, hadiselerden kaçmak yolunu gösterir. Bu engeli asabiIirsen kolay.

— Sonra sonra?

— Okuduklarını hazmetmek. Onları süt halinde başkalarına takdim etmek. Bu anlatışta da yine kendini bizzat muhatap etmek. Başkaları sadece kulak misafiri oluyorlar, bu misafirlikten onlar da istifade edecekler

— Daha sonra?

— Hayatı tanımak, niçin burada bulunduğunun hikmetini kavramak, ömrün ve lezzetlerin âni ve fanî şeyler olduğunu bilmek, meşru dairedeki keyifle iktifa etmek.

Genç başı önde gözleri bir noktada beni dinliyor.

Sokaklarda salma dolaşan, kahve köşelerinin işgalcisi, sinema koltuklarının daimi müşterisi ve sayamadığım daha nice yerlerin sabit bekçisi olan emsalin gençlerin derdi de bu olması lazimken, senin gibi sır idrakine ulaşamadıklarından, çilesiz, aslında zevksiz bir hayatı tercih ediyorlar.

Senin çektiğin tatlı çilenin zevkinden mahrum, kârsız zararlı yolların sefil ve perişan yolcusu olarak ellerindeki bu en büyük kıymeti bilmeden kaybediyorlar.

Senin şahsında bütün bir gençliğimizi düşünüyorum. Onları senin ulaştığın idrak mertebesinde görmekten başka bir emel taşımıyor ve taşımıyoruz.

Daha sen hiçbir şey bilmez ve tanımazken düşünceni iptal edip, yabancı düşüncelerin esir ve zebunu yapıp, arzularına hergün yeni kamçılar vurup seni sefahat ve dalalete itenleri, önce bu sokaktaki binlerce yanlışınla sen cezalandırıyorsun ama, onlar bunu anlamaktan aciz; gömüldükleri gaflet, dalalet ve sefahat girdabında senden çok uzakta ve sana bir yabancı gibiler.

Senin en enerjik ve millete en menfaatti olabileceğin çağda, çeşit çeşit ahlâk, edebe münafi, basın ve yayınla atıl hâle getirilmen millete hangi faydaları sağlayabiliri?) Bu şekle seni sokanları, önce yine sen cezalandıracaksın. Çünkü arzuları galeyanda, adaleleri sağlam fakat akli ve ruhi dengesi bozuk bir gencin engel tanıması mümkün değildir. Bu içinde bulunduğumuz gençlik yılında gençlerimizi temelli kurtarmanın yollarının aranması, idrak ve tedbir sahiplerinin vazifesidir.

Ufuk insanı (a.s.), senin emsalin gençlerin model alması temennisiyle.

Mustafa ÜFTADEOĞLU
sızıntı dergisi






Edebiyat

MollaCami.Com