Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Başörtüsünün zararlarından biri!!!

Ergenekon soruşturması kapsamında evi aranan Türkan Saylan hakkında medyada epeyi bir kıyamet koparıldı. ÇYDD Genel Başkanı Türkan Saylan dine karşı alerjik aydın zihniyetinin bir prototipidir. Nevzat Tarhan hoca haber.7 com internet sitesinde Saylan ile ilgili bir hatırasını naklediyor. “ Türkan Saylan hocamızı 1972 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde öğrenci iken tanımıştım. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi’nin arkasında konuşlanmış Lepra Hastenesi’ni bize gezdirmişti.

Elleri, burunları kopmuş, sigara yanığı acısını bile duymayan Lepralı hastaları o gün bize anlattı ve hastaların elinden tuttu. “Korkmayın bulaşmaz, gerçi ‘Kur’an’da cüzzamlılardan aslandan kaçar gibi kaçınız’ denir ama maalesef bilimsel olarak bu görüş yanlıştır” demişti.

O tarihte konuyu araştırdım. Bahsedilen konu hadis olarak geçiyordu ve bulaşıcı hastalıklarla ilgili asırlar sonra anlaşılacak ‘Karantina’ tavsiyesi ile ilgili bir peygamber sözü idi. Türkan Hoca o sözü alıp bugüne getirip, çarptırıp sonra da genelleme yapıp insanların kutsalına dokunmaktan çekinmemişti. (http://www.haber7.com/haber/20090420/Ergenekon-davasi-nasil-sabote-edilir.php)

Bu hatıra bana da Göğüs hastalıkları ihtisasımı yaparken yaşadığım bir başka olayı anımsattı. Çapa Tıp fakültesi Göğüs hastalıkları bölümünde bir seminerdeydik. Adı bende saklı bir profesör bize iğne yutma sonucu Akciğerde oluşan problemleri anlatıyordu. Bayan profesör, bu durumun en çok başörtülü bayanlarda görüldüğünü belirtmişti. Hakikaten başörtüsü iğnelerinin yutulup akciğere kaçırılması başörtülü bayanlarda sık rastlanan bir durumdur. Ancak bu hali Hipokrat yemini etmiş tıp profesörümüz bize şöyle yansıtıyordu. “İşte başörtüsünün bir zararı daha… başörtülü bayanlar sık sık başörtü iğnelerini yutarlar o yüzden başörtülülerde bu durum çok sık olur.” Siyasal görüşünü tıp deontolojisini çiğnemeyi göze alarak deşifre etmekten çekinmeyen bir anlayış var karşımızda maalesef. Bu anlayış tarihi, toplumu, sosyolojik gerçekleri ne derece doğru okuyabilir ki? Toplumun yönelişini ne derece doğru okuyabilirki? Hastasına bu gözle bakan bir zihniyete nasıl güven duyulabilirki? İkna odalarında baskı tehdit ve şantajlarla başörtülü öğrencileri ikna etmeye çalışan bu anlayış bir de belden aşağı vurarak bu dayatmasını devam ettirmeye çalışıyordu.

Fırsatını bulduğu zaman hiç alakası olmayan bir şekilde dine vurma çabası yine ortaya çıkıyordu. Dini, çağdaşlama karşısında büyük bir tehlike olarak gören cumhuriyet projesinin yetiştirdiği bilim kadınlarının absürtlüğü maalesef bu boyutlara varabiliyor. Dine ve dini değerlere böyle bir bakış açısı ile bakanların başörtüsü yasağı gibi bir hususu niye devam ettirmek istedikleri sanırım daha iyi anlaşılır.

Dine karşı bu denli alerjik yapıdaki bir zihniyet varsaydığı tehlikenin önlenmesi için her türlü çılgınca işe girişebilir. Tutturamayacağını bilse de darbe heveslisi olabilir. Bugün artık en çok reddetmeye çalışanlar bile bir Ergenekon yapılanması ve bir darbe hazırlığı olduğu yönündeki delilleri görmezden gelemiyor. Dine ve başörtüsüne karşı refleks alerjik tepki verenler Danıştay baskını olduğunda sokaklara dökülmüşlerdi, döktürülmüşlerdi. Bu cinayetin kendi hassasiyetleri üzerinden bir darbe tezgahı olabileceğini hiç akledememişlerdi. Allah insanın gözünü kör etmesin. Ama işte dine karşı çok önyargılı olmak insana hem atgözlüğü taktırıyor hem de gerçekleştirilmesi mümkün olmayacak komploların figüranı kılıyor insanı. Vehmettikleri bir din tehlikesine karşı oyuncak durumuna düşebiliyorlar.

Medyada Saylan’ın evinin aranmasına büyük tepki gösterenler İstek vakfı arsasından cephanelik çıkmasını görmezlikten geldiler. T.C tarihinin bu en önemli soruşturmasının sulandırılmadan başarıya ulaşması gerekiyor. Dava adil bir yargılama ortamında devam ettirilmeli ve hiçbir baskıya uğramamalıdır. Yargı hem hükümetten hem de medyadan etkilenmemelidir. Saylan’ın soruşturma kapsamında evinin aranması için kıyamet koparan medyanın davanın Danıştay baskını ile birleştirilmesi ve Bedrettin Dalan’ın arazisinden fışkıran cephaneliği görmezden gelmesi manidardır. 4. kuvvetin adaletin önünde bir set olması kendisi için tüm güven kırıntılarının kaybolmasına neden olacaktır. Ergenekon soruşturması her geçen gün derinleşiyor. Danıştay baskınının Ergenekon davası ile birleştirilmesi ise Ergenekon’un en somut bulgusu olabilecek mahiyettedir. Davanın Danıştay baskını ile birleştirilmesi darbeciler için korkulu bir rüya idi ve bu gerçekleşti artık. Darbe yapılması için uygun bir zemin oluşturma amacı ile düşünce dünyasına yakın hakimleri bile çeşitli komplolarla öldürtmek son derece şeytani bir zihniyetin ürünüdür. Henüz yargı süreci bitmemiş olsa da bunun gerçekten ispatlanması halinde çok çarpıcı bir durum ortaya çıkacaktır. Zira bazı kişilerin öldürttüğü insanın cenazesinde gözyaşı döktüğü ortaya çıkacaktır.

Ergenekon davası sadece dine alerjik bir zihniyetin deşifre olmasını sağlamayacaktır. Aynı zamanda komplocu, halkı her alanda biçimlendirmeye çalışan projenin de iflasını gösterecektir. "28 Şubat 1000 yıl sürecek" diyen bir anlayışın içyüzü her geçen gün daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Ömer Faruk Gergerlioğlu - TİMETURK
MAZLUMDER GENEL BAŞKANI(alıntı)

anlamlı paylaşımınız için teşekkür ederim. Rabbim sonumuzu hayır etsin inşaallah.

amin kardeşim amin.vakit ayırıp okudugunuz ve yorumda bulundugunuz için ben tşkkr ederim. :) :) ;) ;)


Güncel Haberler

MollaCami.Com