Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Nasred(din) Hoca

Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eserinden derlenen bilgilerin yeraldığı “Arşiv vesikalarına göre Nasreddin Hoca” adlı yazıda Evliya Çelebi’nin .“Akşehir ulema ve sulehası, ayan ve sipahisi libası fakire giyerler.
Nasreddin Hoca, Konya’da bir medreseye yerleşmiş ve öğrenimine başlamıştır. O günlerde başından bir olay geçer. Şehirde bıçak taşıma yasağı vardır. Bir gece şehrin Subaşı’sı, Nasreddin Hoca’nın üzerinde koca bir kasatura bulunca, Nasreddin: (Kusura bakmayın!. Ben medrese öğrencisiyim. Bu kasatura ile de kitaplardaki yanlışları kazırım.) diye özür diler. Subaşı’nın: (Bir yanlış için bu kadar uzun kasaturaya ne lüzum var?) demesi üzerine en güzel cevabı verir:
(Kitaplarda bazen öyle yanlışlar var ki, bu kasatura bile az gelir!).

Nasreddin Hoca’nın Konya’da medrese öğrenimini tamamladıktan sonra, bir ara gölge kadılığı yaptığını görüyoruz. Gölge kadıları, tecrübeli hâkimlerin yanında çalışan ve bazı küçük davalara bakan kadı adaylarıdır. Odun kıran bir adamın karşısında (hınk) diyen birinin oduncudan hak istemesi, vermeyince mahkemeye baş vurması, Nasreddin’in bu davayı görürken, bir kese parayı şıngırdatarak: [color=purple](Hadi sen de paraların sesini al) diye hüküm vermesi, onun kadılık günlerindeki anılarından biridir.


Nasreddin Hoca’yı bundan sonra, Akşehir’de gösterişsiz yaşantısı içinde, dert çeken, uman, isteyen, efkârlanan, sonunda efkârını bir nüktede boğan bir halk adamı olarak görüyoruz.

Bir ziyafete yeni kürküyle gitmiş. gördüğü itibar üzerine (Ye kürküm ye!.) deyişinde insanı yalnızca dış görünüşü ile değerlendiren toplumun, doğuran kazan hikâyesinde aç gözlülüğün, Akşehir Gölü’ne yoğurt çalarken: (Göl yoğurt tutar mı?) diyenlere karşı: (Ya bir tutarsa!.) cevabındaki gerçek yönleri…

Bir gün kürsüye çıkıp ta: (Ey ahali ne söyleyeceğimi biliyor musunuz?) diye sorduğunda, çevresindekilerden bazılarının “biliyoruz” bazılarının da “bilmiyoruz” cevabını vermeleri üzerine: (O halde bilenler bilmeyenlere öğretsin!.) diyerek kürsüden inmesi, az ders mi insanoğluna? Eğitimin temel yapısı, bilenin bilmeyene öğretmesi demek değil midir?

Akşehir’deyken Moğol şehzadesi Keygatu ile aralarında geçen, sonraları yanlışlıkla Timur’a mal edilen olaylar, pek iyi bilinen fil hikâyeleri, Akşehir’de medrese hocalığı yaptığı günlerde tanınmış mollası İmad ve yanından hiç ayırmadığı sevgili eşeği Bozoğlan, Nasreddin Hoca’nın yaşantısında önemini her zaman korumuştur.

Eşeğinden düştüğü zaman gülenlere: (Ne gülüyorsunuz yahu, düşmeseydim zaten inecektim) deyişi, yitirdiği eşeğini türkü söyleye söyleye ararken, bunun nedenini soranlara: (Bir umudum şu dağın ardında, orada da bulamazsam, o zaman seyredin bendeki ağıtı…) cevabını vermesi, onun renkli ve çok yönlü yaşantısının anekdotları arasında yer alır.

Nasreddin Hoca, Akşehir’de evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştır. Onun iki kızından Fatma Hatun ile Dürr-ü Melek’in mezar taşları, son yıllarda bulunmuş ve Akşehir Müzesine kaldırılmıştır.

Hani bir fıkrası vardır. Nasreddin Hoca bir gün, çeşmeden su doldurması için kızlarından birinin eline bir testi verir, sonra da testiyi kırmaması için sıkı sıkı tembih ederek yanağına bir tokat indirir. Bunu görenler Hoca’ya çıkışırlar (Kızın ne suçu vardı da tokatladın?) Hoca’nın cevabı ibret vericidir:
(Testiyi kırmaması için… Kırdıktan sonra, tokat atmışım, atmamışım ne önemi var? Önceden vurursam, dikkat eder, kırmaz…) Mezar taşlarının birinin üzerinde Dürr-ü Melek’in resmi de bulunmaktadır.

Nasreddin Hoca’nın ölümü, onun yeniden doğumu olmuştur. Onun, toplumun temeline oturan sağlam fikir yapısı, her geçen yılla geçerli olmuş, yüzyıllar onu daha dinç, daha diri yapmış, şöhreti, Türkiye sınırlarını da aşarak dünyayı sarmıştır.

Akşehirliler, çok sevdikleri Nasreddin Hocaları için her yıl Temmuz ayında festivaller düzenler. Bu festivallerde, Nasreddin Hoca’nın ağzından bir türlü huzura kavuşamayan dünyamıza, iyilik ve mutluluk mesajlarıı yayınlanır.

Az cümle yani Hoca merhumun fıkralarına gülünür; ama ondaki asıl gâye güldürmek değildir... Düşündürerek insan davranışlarında müsbet yönde değişiklikler meydana getirmeye çalışmaktır. Bir mantıksızlığın, bir düzensizliğin göz önüne serilişi, yine insanı doğru yola çevirmek içindir. Hocaefendi, yaşadığı cemiyetin rahatsızlıklarını ve aykırı unsurları birer birer teşhis, tesbit ve hatta tedavi eden kıvrak zekâlı, hazır-cevap, güngörmüş bir âlimdir, velâyet-i kübrâ makamında bir velîdir. Mânevî derece ve rütbe bakımından Hz. Mevlânâ’nın da üstünde bir mevkie sahiptir. Hoca Nasreddin rahmetullâhi aleyh, her şeyden önce iyi bir insan, sâlih bir mü’min, velî bir kul, mükemmel bir muallim-mütefekkir ve mürebbîdir. Günümüz insanları için numûne-i imtisâl olması (örnek-model alınması) gereken Hoca merhûm, fıkraları ile Müslüman-Türk insanının ince zekâsını, nükte gücünü, dünyevî ve uhrevî hayat görüşünü aksettirmektedir.
Hoca merhum, sadece bir nüktedan değil, büyük bir âlim, aynı zamanda ârif-i billah, fâdıl bir zat... Yani hem zahirî hem batınî yönü olan, eskilerin tabiriyle "zû'l-cenâhayn" (çift kanatlı) bir Allah eri...Vesselam
// mollacami.com //ücharfbeşnokta //

çok güzek paylaşım emeklerinize sağlık...

Anadolu'da yetisen, nükteleriyle meshur veli.
Hayati hakkindaki rivayetlere göre, 1208 yilinda Sivrihisara bagli Horto köyünde dogmus, 1284 yilinda AKSEHIR'de vefat etmistir.
Türbesi Aksehir'dedir.
Selçuklular devrinde yasamistir.
Ilk tahsilini, dogdugu köyde imamlik yapan, babasi Abdullah Efendi'den gördü.
Daha sonra Sivrihisar ve Konya Medreselerinde ilim ögrendi.
Tahsilini tamamladiktan sonra babasinin yerine köyünde imamlik yapti.
Bu vazifeden baska, kadi yardimciligi ve medrese hocaligi da yapan Nasreddin Hoca, tasavvuf ilmini Seyyid Muhammed Hayrani'den ögrenmistir.
Ahmet Fakih adli bir alim ve mutasavviftan ders aldigi rivayet edilmektedir.

Adini duydugumuz zaman ister istemez tebessüm ettigimiz Nasreddin Hoca, yüzyillardan bu yana bütün Türk dünyasinda birinci derecede bir fikra tipi olmustur.
Türbesi Aksehir'de bulunmasina ragmen bütün Türk dünyasi kendisine sahip çikmis ve onun için makamlar yapilmistir.
Bu sebeple bazi yerde "Molla Nasreddin", bazi yerde "Hoca Nasreddin", bazi yerde "Nasreddin Hoca" denilmis, ama daima kültür tarihimizin temel taslarindan biri olarak kalmistir.
Yüzyillar boyu sohbetlerimize nese katmis ve koskoca bir milletin hemen her ferdi adini duydugunda tebessüm edebilmistir.
Bu vasitayla Türk milletinin zeka inceligini, nükte gücünü en iyi yansitan kisi özelligine sahip olmustur.
Böyle olmasina ragmen ona Iran ve Yunan milletleride sahip çikmaya çalismistir.
Aksehir'deki Türbesi ve bütün Türk dünyasinda Nasreddin Hoca fikralarinin yasamasi, bu iddialara en iyi cevaptir.

Nasreddin Hoca çesitli fikralara dayanilarak, Timur Han'in muasiri olarak düsünülmektedir..
Halbuki yazili kaynaklarda, o devre ait hiçbir yazma külliyati yoktur.
Timur Hanin muasiri Anadolu'da çesitli emirlere müsavirlik yapmis olan Sair Ahmedi dir.
Cemsid-ü Hursid ve Iskendername adli eserleri meshurdur.
Yildirim Beyazid Han Timur Han'a maglup olduktan sonra Ahmedi, Timur Han'in yaninda kalmistir.
Ikisi arasindaki konusmalarda geçen nükteler, taslamalar sonradan Nasreddin Hoca'ya isnad edilmistir.

Nasreddin Hoca, ömrünü insanlara dogru yolu göstermeye hasletmis, iyilikleri bildiren, dogruya sevkeden ve kötülüklerden sakindiran bir velidir.
Bu isi yaparken kendisine has bir usül kullanmistir.
Bu usül; dogruyu bildirmek ve cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için meseleyi halkin anlayacagi bir dil ve üslüp ile gayet manidar latifeler halinde dile getirmesidir.
O'nun latifelerinin her biri hikmet ve ibret dolu birer atasözü gibi olup, keskin bir zeka ve selim bir aklin mahsulüdür.
Ayrica fikralarinin serh ve açiklamasida yapilmistir.



Allah'in rahmeti merhuma rizasida sana olsun kardesim...

Nasreddin hoca dendiğinde içimi bir hüzün kaplar. Zatına bakın, şu zamanda hatırlandığı şekle bakın :-\ :'(

Değerli paylaşım için teşekkür ederim kardeşim...


Nasreddin hoca dendiğinde içimi bir hüzün kaplar. Zatına bakın, şu zamanda hatırlandığı şekle bakın :-\ :'(

Değerli paylaşım için teşekkür ederim kardeşim...


Haklisiniz.. Belkide kendimizi biraz daha manevi yönlerinde bilgilendirerek insanlarimiza aktarabiliriz...

Güzel paylasimlariniz için her ikinizdende Mevlam razi olsun Gölge ve üçharfbesnokta kardeslerim..

Katkılarından dolayı arkadaşımıza teşekkür eder, Bizde teşekkür ederiz.
Cümlemizden Razı olsun...

Cok müstesna bir yazi olmus
Sükranlar

Nasreddin Hocanin 70 bin kisiye Sefaat hakki ile gittigini duymustuk degerli hocalarimizdan.


çok güzek paylaşım emeklerinize sağlık...



Nasreddin Hocanin 70 bin kisiye Sefaat hakki ile gittigini duymustuk degerli hocalarimizdan.


Bizde teşekkür ederiz efendim.

Evet bizde işittik 70 bin kisiye Sefaatedeceğini...


çok güzek paylaşım emeklerinize sağlık...

"HİÇ" OLMAK
:
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
“Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyi...m.”
Dudak bü...küp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”

Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
“Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:

"Hiçlik makamında!”

çok güzek paylaşım emeklerinize sağlık...

Teşekkürler. ;)


İz Bırakanlar (İslâm Büyükleri)

MollaCami.Com