Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Dost ve Arkadaşlıkta Vefâ

[IMG]http://img24.imageshack.us/img24/1435/vefa.jpg[/img]

Vefâ, fertlerin birbirleriyle kaynaşıp bütünleşmesine yardımcı olan temel unsurdur. Dostluk ve sevgiyi de o ayakta tutar. Vefâ sayesinde ayrı ayrı parçalar bir araya gelerek güçlü bir birlik oluşturur. Mayası vefâ olan bir birlikteliğin, ötelerden gelen İlâhî tayflara mazhar olması ve toplumun önünü tıkayan engelleri kaldırması kolaylaşır.

Onun için Kur’ân-ı Kerim, Peygamber Efendimiz’in ilk cemaati hakkında ashab sözünü kullanır. Bu kelime arkadaş anlamına geldiği gibi, sohbette bulunan, dertleşen, bir büyüğü dinleyen kişilerin tavrını da ifade eder. Öyle ise arkadaşlık ve dostluk ciddi bir sevgi ve bağlılığı, o da zirveleşen bir vefâyı gerektirir. Dostluklarını bu şekilde perçinleyen kişilerin bir araya gelişi, artık sıradan bir araya geliş değildir. İnsanların bir kahvede, bir sinemada, bir tiyatroda veya turistik bir gaye ile çıkılan yolculuklarda bir araya gelmeleri, beraber yiyip içmeleri, konuşup görüşmeleri ile, ciddi dostların buluşması bir olamaz.
Bu arkadaşlıkta yürekler aynı duygu ve heyecanla, hep aynı düşünceler etrafında çarpmaktadır. Böyle bir beraberlikte “birimiz hepimizdir” görüşü hâkimdir ve tam bir ruh birliği söz konusudur. Aralarında aynı heyecan yaşanmakta, birbirlerinin dertleriyle dertlenip, sevinçleriyle sevinmektedirler. Durum böyle olunca, tehlike anında ayrılıp giden, zoru görünce bulunduğu yeri terk eden insanların bir araya gelişi, tarif edilen şekilde bir arkadaşlık değildir.

Bu ciddiyeti göstermeyenler uzun süreli arkadaşlıklar kuramazlar. Zaten, her türlü mücahedede, mücadelede, kendini bulmada, özüyle bütünleşmede, ahirette ebedî saadete liyakat kazanmada, Allah’ın rızasını yakalamada ve burada sağlam bir tohum hâlinde toprağın bağrına düşüp, Cennet’te bir başak hâlinde çıkabilmede beraberlik söz konusu değilse, arkadaşlık ötede devam etmez ki, burada da bir kıymeti haiz bulunsun.

Öyle ise orada dostluğun devamı, buradaki beraberliğe bağlıdır. Pek çok âyet ve hadis bize bunun böyle olduğunu ve olacağını hatırlatmaktadır. Örneğin, “Kişi sevdiğiyle beraberdir” (Buharî, “Edeb”, 96; Müslim, “Birr”, 165) şeklindeki hadîs-i şerif, gâyet kısa, veciz ve câmi bir ifadeyle, bu hususu dile getirdiği gibi, meâlini vereceğimiz şu âyet de aynı hususa parmak basmaktadır: “Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın nimetlerine mazhar ettiği nebîler, sıddîkler, şehidler, salih kişilerle beraber olacaklardır. Bunlar ne güzel arkadaştırlar!” (Nisa, 4/69)

Böyle bir arkadaşlığın temel özelliklerinden biri de, arkadaşının yanlış yaptığını gördüğünde onu ikaz etmektir. Dostlara vefânın en güzel tezahürlerinden biri de, onlara dua etmek ve onlara karşı kalbimize bir kin ve şüphe girmemesi için Allah’a yalvarmaktır. “Ey kerim Rabbimiz”, derler, bizi ve bizden önceki mü’min kardeşlerimizi affeyle! İçimizde mü’minlere karşı hiçbir kin bırakma! (Haşir, 59/10)


Eşlerin Vefâsı


Toplumun temel taşı olan ailenin sağlam olması, eşler arasında ilk günden itibaren var olup ömür boyu sürmesi gereken karşılıklı sevgi, sadakat ve vefâya bağlıdır. Bu durum her kültürde değişik derecelerde var olan evrensel prensiplerden biridir. Hatta hayvanlar aleminde bile eşler arasında vefâ ve sadakat anlamında değerlendirilebilecek davranışlar sergilenmektedir. Ölen eşin arkasından bir süre üzülüp yas tutmak, eşyalarını saklamak, hatırasından ötürü bir süre evlenmemek, süslenmemek, eğlenceli mekânlara gitmemek hatta bir süre evden çıkmamak gibi davranışlar, eşleri arasındaki vefânın birer tezahürüdür.
Allah (c.c.), eşlerin nikah sırasında birbirlerine verdikleri söze vefâ göstermeleri gerektiğini şöyle ifade buyurur: “Bir eşinizden ayrılıp da yerine başka bir eşle evlenmek isterseniz, ayrıldığınız hanıma yüklerle mehir vermiş olsanız da, içinden ufak bir şey bile almayın… Nasıl alabilirsiniz ki, birbirinize karılıp katıldınız, bir yastığa baş koydunuz, Hem onlar siz kocalarından hukuklarını gözetme konusunda sağlamca te’minat da aldılar?” (Nisa, 4/20-21) Buradaki teminat, nikah akdinin Allah’ın emri, Peygamber’in kavli ve şahitler huzurunda, ciddi bir sözleşme ile kıyılmasıdır. Elbette mehir de garanti altına alınmıştır. Nikâh ile, bir yastıkta kocama, karşılıklı vefâ, saygı, sevgi, namus ve haysiyeti koruma, mutlu ve mutsuz anlarda beraber olma ve yek diğerine maddî-manevî destek olma gibi, aileyi ayakta tutan konuların tümünde söz verilmiş olunmaktadır. İşte bu sözlerin tamamına vefâ gösterilmesi, gereğinin yerine getirilmesi, eşlerin karşılıklı hak ve görevleri arasındadır.


Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “Şartlarına eksiksiz uymanız gereken en önemli sözleşme, eşinizle yaptığınız nikah sözleşmesidir” (Buharî, “Nikâh”, 52; Müslim, “Nikâh”, 63) buyurarak, konunun önemine dikkat çekmiştir. Kendisi de, bu vefânın en güzel örneğini vermiştir. Öyle ki, vefâtından sonra bile hanımı Hz. Hatice’nin dost ve arkadaşlarına karşı saygılı davranmış, onları gözetmiş ve onlarla ilişkisini kesmemiştir. Örneğin, evlerine bir hediye geldiğinde, “falan kişilere de götürün. Zira Hatice hayatta iken onu severdi,” diyerek, onlara hediyeden göndermiştir.

Bir gün yanına yaşlı bir hanım geldi. Efendimiz, onu tanımak için kim olduğunu sordu. Ben “Cusame el-Müzeni’yim” deyince, onu hatırladı ve “sen Husane (güzel kadın) el-Müzeni’sin” diyerek, ona iltifat etti. Sonra da onunla yakından ilgilendi, hâl hatırını sordu, “Görüşmeyeli nasılsınız?” dedi. Kadın, “Anam-babam sana feda olsun Ya Resulallah, iyiyiz,” cevabını verdi. Kadının kim olduğunu soranlara ise şunları söyledi: “Bu kadın, Hatice hayatta iken bize gelir giderdi. Verilen söze en güzel şekilde uymak imandandır.” (Hakim, Müstedrek, “İman”, 41)

Son Söz Yerine


“Ah vefâ, nerede kaldın! İnsanlık bıktı şu her gün birkaç defa yeminini bozup ahdinden dönenlerden, her sözü abartı, her davranışı yapmacık namertlerden ve vefâ duygusundan yoksun uğursuz gönüllerden. Neredesiniz ey bir vefâ düşüncesiyle sözleştiği yerde günlerce kıpırdamadan duran vefâlı dostlar! Neredesiniz çok bereketli bir devrin ak alınlı insanları! Kalkın girin ruhlarımıza ve boşaltın vefâ adına ne taşıyorsanız, mertliği, yiğitliği ve vefâyı bütün bütün unutmuş sinelerimize! Gelin de ümit olun insanlığın dertleriyle hem dert olmuş üç-beş vefâlı insana!”

Gelse celâlinden cefâ
Yahut cemâlinden vefâ
İkisi de cana sefâ
Lütfün da hoş, kahrın da hoş.

İbrahim Hakkı


Hayatın İçinden İslam

MollaCami.Com