Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


“Tarihinizle gurur duymalısınız!”

Bugün, üzerinde oturduğumuz bu topraklar ve mensubu olduğumuz İslamiyet onların hediyesidir. Bunun için, Osmanlıları her zaman hayır ile yâd etmemiz her şeyden önce bir insanlık vazifemizdir...


Dün, kuruluşunun 710. yılı sebebiyle, Osmanlı Devleti’nden, O’nun dünyaya örnek teşkil eden idaresinden, adaletinden bahsetmiştik. Bunu sadece biz söylemiyoruz, insaf sahibi pek çok yabancı ilim adamı da dile getirmektedir. Mesela, Osmanlı Devleti üzerine çalışmaları ile tanınan tarihçi Herbetr Gibbons bu hususta şunları yazmaktadır:
“Devletin kurucusu Osman Gazi, dininde o kadar saf ve temiz idi ki, sanki, büyük adaşı halife Osman’ın ve daha evvelki halifelerin ikinci nüshası idi. Dinî gayreti ile heyecanlı olmak ve dini, hayatta en birinci ve evvelki gaye yapmak manasına alınırsa; Osman Gazi mutaassıptı yani dinden taviz vermezdi. Diğer dinlere karşı da hoşgörülü idi. Eğer bunlar, Hıristiyanlara eza etmeye, sıkıntı vermeye kalkmış olsa idi, Rum ve Ermeni kiliselerini yıktırmış olsaydı, Osmanoğullarının bu kadar gelişmesi, yerli halkın Müslüman olması mümkün olmazdı.”
Yabancı tarihçiler olduğu gibi siyasetçiler de Osmanlıya hayran! Örneğin, günümüz siyasetçilerinden, eski ABD başkanı baba Bush rahmetli Turgut Özal’a, “Devlet idaresinde Osmanlıdan çok istifade ediyoruz” demişti. Yine eski ABD başkanlarından Clinton da Osmanlıya hayran bir başkan. Türkiye’ye yaptığı resmi ziyarette, TBMM’deki konuşmasında, Osmanlı hayranlığını, “Tarihinizle gurur duymalısınız!” sözleri ile bitirmişti.

KÖTÜLENMESİNİN SEBEBİ
Peki neden biz tarihimizle gurur duymuyoruz; hiçbiri içki içmediği, çoğunun ömrü savaş meydanlarında geçtiği halde yıllardır; Osmanlı padişahlarının içki âlemlerinde, cariyeler arasında sefahat içinde ömür sürdükleri yazıldı, öğretildi. Bugün basının, aydın kesimin büyük bir bölümü hâlâ Osmanlıya, geçmişe niçin düşman?
Bu sorunun cevabını, 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel, Osmanlı’nın 700. Yıl Kutlamalarına ayrılan 4-8 Ekim, XIII. Türk Tarih Kongresinde şöyle veriyordu: “Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Osmanlı kötülendi. Bunun bir sebebi vardı. Din kuralları ile idare edilen bir devletin yerine, Batı hukukunun esas alındığı Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Yeni devleti oturtmak, sağlamlaştırmak için böyle yapılmak mecburiyeti vardı. Artık Cumhuriyet oturdu. Tehlike kalmadı. Hâlâ Osmanlıyı kötülemeye devam etmenin bir manası kalmadı. Bunun kimseye faydası yok...”
Bu cevap bana bir zamanlar komşuluk yaptığımız Vahidettin Han’ın yeğeni Fethi Sami Bey’in anlattıklarını hatırlattı:
Fethi Sami Bey ve ailesi, 1922 yılında kendi istekleri ile yurt dışına çıkarlar. Babası Sami Bey, bir Osmanlı zabiti. Avrupa’da iken, Türkiye’de hanedan mensuplarına çok ağır suçlamaların yapıldığını üzüntüyle takip ederler.
Kırklı yıllarda, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras bir toplantı için Almanya’ya gider. Sami Bey aynı zamanda sınıf arkadaşı olan ve kendisini çok yakından tanıyan Tevfik Rüştü Bey’i bulup, “Tevfik Rüştü Bey, sen benim çocukluk arkadaşımsın. Beni ve mensubu olduğum hanedanı çok yakından tanırsın. Herkesin huzurunda sana soruyorum: Ben ve babam hain miydi, dayım Sultan Vahidettin hain miydi?” diye sorar. Dışişleri Bakanı T. Rüştü Aras şöyle cevap verir:

“HAŞA, SÜMME HAŞA!”
“Haşa, haşa, sümme haşa! Ne siz hainsiniz, ne de diğer hanedan mensupları... Ancak şunu unutuyorsun Sami Bey. Biz bunları söylemeyip de sizi methetseydik, bize demeyecekler miydi, ‘Bunlar madem bu kadar iyi insanlardı da, niçin yurt dışına gönderdiniz? Niçin yeni bir devlet kurdunuz?’ Özür dilerim, yeni devleti kabul ettirebilmek için bunları söylemek zorundayız...”
Hanedan mensupları bunun farkındaydılar. Asırlarca, halkına, hatta bütün milletlere hoşgörü ile yaklaştıklarından, başlarına gelen bu hadiseye de hoşgörü gösterdiler; tevekkülle karşıladılar. Aşırılıklarda bulunmadılar; yeni devletin aleyhinde bir faaliyette bulunmadılar.
Osmanlıya şükran borcumuz var. Bugün, üzerinde oturduğumuz bu topraklar ve mensubu olduğumuz İslamiyet onların hediyesidir. Bunun için, onları her zaman hayır ile yâd etmemiz her şeyden önce bir insanlık vazifesidir.


Mehmet Oruç -Türkiye-04.02.2009

Göğsümüzü gere gere anlatabileceğimiz bir tarihimiz ve pek tabiki eşsiz ve temiz şahsiyetlere sahip ecdadımız var. Allah'ım onların Şefaâtlerine cümlemizi mazhar kılsın.

Her zaman ve her şekilde böyle bir tarihe sahip olduğum için gurur duydum, gıpta ile baktım.

İyi ki bu topraklarda doğdum, iyi ki böyle bir tarihe ve ecdada sahibim.

Aslında ne kadar şanslıyız; ama bunun farkıda değiliz. ::)


Paylaşım için teşekkürler Fatihan...

rica ederiz


Tarih

MollaCami.Com