Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


BU UNUTULUR MU?

(Unuttuk Maalesef.)

********

Birinci Dünya Savaşı'nda

İngilizlere,

150 bin askerimiz esir düştü.

Bu askerlerden bir kısmı da Mısır'ın

İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na

Hapsedildi.

********

Kampın tam adı,

'Seydibeşir Kuveysna Osmani Useray-I Harbiye Kampı' idi.

Bu kampta,

1918'de

Filistin Cephesinde esir düşen 16. Tümen'in 48. Alayı'na bağlı

Osmanlı Askerleri

Tutuluyordu.

********

12 Haziran 1920'ye kadar

Iki yıl boyunca

Her türlü işkence, eziyet, ağır hakaretler ve aşağılamaya maruz kaldılar.

********

İnsanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi.

********

Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların

Yalan yanlış çevirileri ve

kışkırtmaları nedeniyle,

kampların İngiliz komutanları,

azılı Türk Düşmanı haline

gelmişlerdi.

********

Savaş bitmişti.

Ancak,

Kamptaki ağır koşullar nedeniyle

ölenler dışındaki askerleri

Teslim etmek,

İngilizlerin işine

Gelmiyordu.

Çünkü,

olası yeni bir savaşta,

Bu askerlerin

Yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından,

İngilizlerin beyinlerine işlenmişti.

********

Çözüm

Toplu katliamdı.

Askerlerimiz,

Mikrop kırma bahanesiyle,

süngü zoruyla

Dezenfekte havuzlarına sokuldu.

Ancak;

Suya normalin çok üzerinde

'krizol' maddesi

katılmıştı..

Mehmetçik,

Suya daha ayağını soktuğunda,

aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyordu.

Ancak,

İngiliz Askerleri,

dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı.

Mehmetçikler,

Bellerine kadar gelen suya başlarını sokmak istemediler.

Ancak,

Bu kez İngilizler havaya

(başlarının üzerine)

ateş etmeye başladı.

Askerlerimiz,

ölmemek için,

çömelerek başlarını suya soktular.

Ancak,

başını Sudan kaldıran artık göremiyordu.

Çünkü gözleri yanmıştı.

********

Dışarı çıkanların halini gören

sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi

Ve 15 000 (15 bin) askerimiz

kör oldu.

Bu vahşet,

25 Mayıs 1921 tarihinde

TBMM.' de görüşüldü.

Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler

Bir önerge vererek,

Mısır'da esirlerin

Krizol banyosuna sokularak,

15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini,

Bunun faili olan

İngiliz doktor,

Garnizon Komutanı ve

Askerlerin

cezalandırılması için,

TBMM' nin teşebbüse geçmesini istediler.

********

Ancak,

Yeni kurulan devletin bin türlü derdi vardı.

Ağır sorunlarla uğraşan TBMM' de

Bu hesap sorma işi

Unutuldu gitti.


Ama onlar

Unutmuyorlar.

Kendi ihanetlerini bile

soykırım ambalajına sarıp,

dünya kamuoyuna

Sunuyorlar.

En üzücü olanı da

Malum birilerinin,

Bu karalama kampanyalarına

çanak tutması.

********

ERMENİLİLER SOYKIRIM YAPILDI DİYE DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYOR.

BİZİM

TARİHİMİZDEN HABERİMİZ YOK.!!!

Bir tartışma programında dinlemiştim. "Biz neden kendi tarihimizi yazmıyoruz?" sorusunun yanıtıydı ilgimi çeken cevap; "Bizler (TÜRKler) Tarih yapmaktan Tarih yazamıyoruz". Doğruluk payı çok değil mi? :)

Ekliyorum, ayrıca okumuyoruzda! Maalesef üzülerek belirtiyorum okumuyoruz!
Ama olsun zararın neresinden dönersek kârdır ;) O K U Y A L I M - Ö Ğ R E N E L İ M!...

Memleketimizde kütüphane sayısı, kütüphaneye yapılan yardım sayısı, kütüphaneye gelen kitap düşkünü genç sayısı orantılı bir şekilde hızla azalmakta.

Hoş zaten birçok kütüphanelerimizde Polisiye Romanları, Dünya Klasikleri, Genç Kız Romanları, Metafizik Romanları....ve Materyalist düşünce üzerine kurulmuş romanlarla dolu değil mi?

Tarih kitapları veya Dini içerikli kitaplar ne kadar okunmakta. Ya da (birkaç değerli yazarımız hariç) hangi tarih yazarımız tarihi bütün gerçekliğiyle ortaya koymakta.. Ya da dinsel içerikli hangi kitap doğru düzgün.

Bir Emine Şenlikoğlu, bir Şule Yüksel Şenler, bir Ümmü Taş... Hekimoğlu İsmail....ne kadar doğru anlatabiliyorlar ne kadar doğru savunabiliyorlar İslam Dinini. Bunlar tartışılır.

Kitap okumaktan insanlar bu yüzden zevk almıyor. Kime inanacaklarını şaşırmış durumda milletimiz. Herkes kitap yazıyor, herkes farklı şeyleri iddia ediyor iddia etmekle kalmıyor yalan yanlış kaynaklarıyla savunmaya geçiyor. Hangi gazetemiz okunabilir. Vakit mi Hürriyet veya Posta mı? Bence hiç biri. Hangi köşe yazarı etki altında kalmadan birşeyler karalıyor? Bence hiçbiri.

Her önüne gelenin sanatçı olması gibi her önüne gelenin yazar olduğu bir devirde yaşıyoruz. Doğru kaynak bulup tavsiye etmek ise inşaAllah bizlere düşmekte. Rabbim tüm hizmet erlerinin yar ve yardımcısı olsun.

Yorumunuz için teşekürler. Allah razı olsun


Güncel Haberler

MollaCami.Com