Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Yağmurda Koşmadım Ki Hiç

Yüzüme değdi önce, sonra bir de gözlerime, aldırmadım.

Ürperdim önce, sonra bir de üşüdüm, boşverdim...

Sesini dinledim, dinlendim sanki, daha bir yavaş yürüdüm hatta, damlalarla daha çok buluşmak için, içime kadar işlesin diye. Bir su birikintisi seyrettim, kalbime düşen her damlanın yayılışını sonra... Yeni bir nefes aldım sanki.

Hayat, sadece kulağımda kalan bir uğultu oldu...

Bu toprak kokusunu neden özlüyorum diye bir kez daha sordum kendime, sessiz kaldım cevabını bildiğim sorunun kendisine hesap veremedim. Bir sürü cevap vardı aklıma yağmur gibi düşen, soruları bilmekse cevaptan daha zor geldi.Gecede parlayan bir ışıkta seyrettim onları. Kurgulanmış hikayemin esas kahramanı olarak, kurgulamaya çalıştığım hikayenin hangi kahramanı olsam diye bir rol beğendim kendime. Bilmem kaçıncı oyunumun ortasında yine bir sürü soru geldi aklıma, oyundan bile bile atıldım. Dünyadan gizlenmeye yer bulamadım, bir örtünün altına sığındım. Yenilgimin zaferini yaşadım içimde. Sorusu unutulmuş bir sürü cevaba karşılık üstüme gelen sorulara kendi cevabımı aradım, kelimeleri birbirine karıştırdım. Bu cevapların hiçbiri zaten benim değil ki dedim. Kendi içimde kayboldum sonra, yığılıp kaldım karanlıkta, içine doğduğum dünya bana ne kadar yeter dedim, kalbim ölmeye ne kadar yeter... Her geceden daha karanlık bir geceydi ve sabah çok uzaktı sanki. Hayat bir cümle, bende belirtisiz nesnesi oldum. Daha hızlı ölmek, daha hızlı yürümek bir an önce bulmak istedim sonra aklıma geldi ben yağmurda koşmadım ki hiç...

Uykuyla uyanıklık arası biri kaldırıp, uykularda kaybolamıyorsan yollarda kaybol, bugün kendin diye bildiğin ne varsa hepsini bırak gel dedi. Kaybolmak güzelde buna hangi yol değer dedim, tek bir yol var zaten dedi...

Önce kendimle vedalaştım sonra kendim bildiğim ne varsa... Gerçekten taşınmayacak kadar ağır mı dedim, bensizde devam eden dünyayı seyrettim penceremden bir süre sustum, susmaya alıştım...

Güneşin denize gömüldüğü an yoldaydım artık, her adımım ne kadar geride olduğumu anlattı bana. Güneş için aya, sabah için geceye yürüdüm. Güneşi arayan ışıksız pencere oldum, şiirlerin bile geçmesine izin vermedim bu pencereden, masallardansa sıkılmıştım zaten. Kendimi sürgüne gönderdim, biraz yabancı biraz uzak olmak için, belki birazda ölmek için...

Bilmediğim şehirlerde bildiğim şarkıları söyledim. Başkaları için yağmurda umarsızca yürüyen biriydim, umarsızlığımsa yağmura değildi aslında...

Onların anlatmak için yaptıkları savaşları vardı benimse; sizinkisi aklıyla kalbini buluşturamayanların işidir diye başlayan çok bilmiş cümlelerim...

Yağmurda koşanları görünce, kılıcımı gölgelerin gücü adına kaldırdığım günler geldi aklıma. Hiç sebepsiz ortalıkta düşmanım kim, niye savaşmak zorundayım , bunu bana kimler öğretti diye bilmeden, düşünmeden gezinirdim. Kimseyi bulamazsam kardeşimi düşman ilan ederdim. O'da herşeyden habersiz kılıcını kuşanır savaşmaya başlardı. Ezberlenmiş cümlelerimizi savururduk birbirimize, kılıcı en iyi kullanan değil cümleleri en iyi ezberleyen kazanırdı ya da kazandığını sanırdı. Bir kaybeden varsa ve adı savaşsa kim kazanmış olabilirdi ki...

Hepsine oyun bunlar dedim, yağmurda ıslanmayı, yürümeyi seçtim. Şimdiyse; savaşmanın saçma, kazanmanınsa anlamsız olduğu zamanın koptuğu yerde yaşıyorum...

Hayat;hala yaşıyor oluşumdan başlayıpta bitiremediğim hikaye. Ne başlatmak elinde ne de bitirmek, yolun sonu yok ... Yağmur daha bir hızlandı, daha bir yavaş yürüyorum artık...

Teşekkürler...

"Hayat;hala yaşıyor oluşumdan başlayıpta bitiremediğim hikaye. Ne başlatmak elinde ne de bitirmek, yolun sonu yok ... Yağmur daha bir hızlandı, daha bir yavaş yürüyorum artık..."

Teşekkürler....

çok güzelmiş teşekkürler..


Edebiyat

MollaCami.Com