Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


gözyaşı ve sürur

GÖZYAŞI VE SÜRUR


Enes Bin Mâlik (r.a) hazretlerinden rivâyet olunuyor:

Aleyhis-Salâtü Ves-Selâm efendimizin huzûr-u saâdetlerinde sessizce oturuyorduk. Bir müddet sükût ettiler. Sonra ağlamaya başladılar. Mübârek gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Aradan bir müddet geçtikten sonra, tebessüm buyurup, sevinç ve sürur ifâdelerinde bulundular.

Hz. Ömer (r.a), hikmetinden suâle cesâret edebildiler. Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:

Şimdi gördüm ki, kıyâmet kopmuştu. Bütün mahlûkât hesaba çekiliyordu.

Ümmetimden iki kişi huzûra çağırıldı. Birisi zâlim, diğeri mazlum. O bîçâre mazlum:

Yâ Rabbi, bundan hakkımı istiyorum diye şikâyette bulundu. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak o zâlime:

Haydi! Bu mazlumun hakkın ver! diye emir buyurdular. Adam:

Yâ Rabbi, sevaplarımın hepsini hak sahiplerine verdim. Hiç sevabım kalmadı. Bu adama, neyi vereyim?dedi. Bu defa mazlum:

Yâ Rabbi, mâdem sevâbı kalmadı, öyleyse alacağım kadar, günahlarımdan onun üzerine yükle diye niyazda bulundu.

Adama onun günahlarından verildi. Hiç sevâbı kalmadığı gibi, bir yığın günahı da yüklenmiş olarak Cehenneme doğru götürülmeye başlandı.

İşte bunun için ağladım.

Bu esnâda mazlum için Cenâb-ı Haktan şöyle bir nidâ geldi:

Başını kaldır ey kulum! Şuraya bir bak O kul gösterilen yere baktı. Cenâb-ı Hak:

Söyle bakalım, neler gördün? O kul:

Gümüşten bir şehir... Altın köşkleri ve sarayları gördüm. Bunlar acaba hangi peygamberin, hangi Sıddîkındır? deyince Allâh-ü Teâlâ:

Bedelini kim verirse onundur! Kul:

Onun bedelini kim ödeyebilir ki! Kudretim olsaydı bunları satın alırdım dedi. Cenâb-ı Vâcibül-Vücûd:

Şu dîn kardeşinde olan hakkını affetmen, bu sarayın bedelidir buyurunca O kul hemen:

Yâ Rabbi, sen şâhit ol. Ben ona hakkımı helâl ettim dedi. Cenâb-ı Hak da:

Ey kulum! Affetmeye benden daha layık kimse yoktur. O din kardeşini de yanına al. O sarayları size beraberce ihsan eyledim buyurdular.

İşte sürûruma sebep budur.

Çok güzeldi, teşekkürler...

bu hüzünlü tablo bana şu hadisi şerifi hatırlattı sayın fallenk Ebû Hüreyre'nin (r.a.) rivayet ettiği hadîs-i şerîfte: Resûlüllah (s.a.v.): "Müflis kimdir bilir misiniz?" buyurdu. Ashâb: "Bizim aramızda müflis hiç bir parası ve malı olmayan kimsedir", dediler. Bunun üzerine, Resûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki;

"Ümmetimden hakîkaten müflis, kıyâmet gününde namaz, oruç ve zekâtla gelecek olan kimsedir. Ama şuna sövmüş, buna zina iftirâsında bulunmuş; şunun malını yemiş; bunun kanını dökmüş, diğerini de dövmüş olarak gelecek. Ve buna hasenâtından, şuna hasenâtından verilecektir. Şâyet dâvası görülmeden hasenâtı biterse, onların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenecek, sonra cehenneme atılacaktır."

evet gerçektende rabbin merhameti olmazsa halimiz perişan olur.

Allah celle celaluhu razı olsun kardeşim. Emeğinize sağlık.


Edebiyat

MollaCami.Com