Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


>>Cern Deneyi teslis kokuyor>>

CERN deneyiyle uğraşan bilim adamları bu deneyle yaradılışın sırrının keşfedileceğini iddia ediyorlar ve ülkemizdeki bir takım Batı hayranı ilahiyatçı ve yazarlar da buna alkış tutuyorlardı.

Fiziksel bir deneyle fiziksel bir neticeye ulaşılabileceği, ama manevi bir neticeye ulaşılamayacağı, özellikle de Cenabı Hakk’ın “ol” emrinin insanoğlu eliyle gerçekleştirilemeyeceği, böyle bir şeye tenezzül etmenin Allah’a şirk koşmak olduğu gerçeğini bizden önce bu ilahiyatçılarımızın gündem etmesi gerekiyordu, ama maalesef böyle olmadı.

Onlar bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde CERN deneyine bu noktada umut bağladılar ve büyük bir yanılgıya düştüler. Tabii onların yanılgısı sadece kendilerine zarar vermiyor, toplumu da büyük bir uçuruma itiyor.

Bu tür yanlış temelli haddini aşan bilimsel çalışmalar Batının tarihinde ne ilktir ne de sondur ve temelinde de hep teslis inancı vardır. Ne demek istediğimi biraz açayım. Malum, teslis inancı “üçleme” demektir. Baba, oğul ve kutsal ruh olarak sayılır. Dolayısıyla teslis inancıyla tek ilahtan değil, üç ilahtan bahsedilir.

Diğer bir ifadeyle Allah’ın yarattığı İsa’ya ve Meryem’e de ilahlık izafe edilir.

Allah’ın yarattıklarına ilahlık izafe etme teslisin temel felsefesidir.

Halbuki Hz. İsa Allah’ın sevdiği seçtiği bir peygamber, Hz. Meryem ise yine seçilmiş bir Allah dostudur. Onlar yaşadıkları dönemde insanların Allah’a kul olmasında birer vesiledirler.

İşte bu vesilelere “asıl”mış gibi bakarak ulûhiyet izafe edenler, şekli ön plana çıkarırlar, onları vesile olarak görevlendiren arkasındaki gerçek iradeyi unuturlar.

Mahareti Hz. İsa’nın kendisinden zannedenlerin, ona “Rab” diyenlerin kâinatın yaradılışını dünya gözüyle görmek istemesi, kâinatın insanoğlu eliyle yeniden yaratılacağına inanması gayet normaldir. Teslis inancını ortaya koyarak kendi eliyle tek olan Allah’ı üçlemeye çalışanlar neden kâinatın hâşâ insan eliyle yaratılacağına inanmasın? Çünkü asıl problem temelde…

Tevhit inancı olan İslam’da ise tek bir ilah vardır: Allah (CC). O’nun eşi ve benzeri yoktur. O neyi dilerse “ol” der ve o da oluverir. O’nun dışındaki her şey mahlûktur. Tevhit inancında Allah (CC), O’nun sırları, tecellileri, gayp, manevi bütün konular, mucize, keramet vs kesinlikle akılla, bilimsel çalışmalarla keşfedilemez.
Bunlar dinin sahasındadır, özellikle de tasavvuf ilminin…

Bu tür konular aklın sınırlarını aşar. Kâinatın yaradılışı, maddenin oluşumu bu nevidendir. Bu tür konuları anlamada, algılamada akıl yaya kalır.

Nasıl hava basıncını cetvelle ölçemiyorsak, başka bir ölçü gerekiyorsa, nasıl bir cismin ağırlığını barometreyle belirleyemiyorsak, hepsi ayrı ayrı ise manevi konular, maddi ilimlerle asla anlaşılamaz. Hatta bu, mukayese bile edilemez.

Burada bizim ilahiyatçılarımıza şu soruyu soralım: Tevhit inancında olduğunuzu iddia ediyorsunuz, ama tahrif olmuş teslis inancının dökülen basamaklarına tutunmaya çalışıyorsunuz, bu sizlere yakışıyor mu?

Dil ile tevhit üzere olduğunuzu söylüyorsunuz, ama haliniz teslis inancını benimsiyor, bu hal üzere olmak sizce doğru mu?

Gerçekten de imanın kor ateşi tutmak gibi olduğu bir dönemi yaşıyoruz.

Mesele güzel bir şekild işlenmiş bir çok konuya açıklık getirmiş eleştirilerde yerini varmıştır umarım. Paylaşım için teşkkürler.


Güncel Haberler

MollaCami.Com