Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Istanbula giderseniz..3 -Aziz Mahmud Hüdai hz.-

AZİZ MAHMUD HÜDAYI hz

Karacaahmed den inerken Ablam sizi çok önemli bir yere götüreyim dedi.
Sene 2005 maalesef askerliği istambulda yapmama rağmen gidememiştim.
İki yada üç defa ayrı senelerde gitmek nasip oldu.
Üç padişahın mürşidi olmuş büyük bir zat.
Gittik manevivi havayı teneffüs ettik ve oradaki SU dan içtik.
Çocuklarımıda götürmek nasip oldu 2008 de.
Mevlam kabul etsin ,yanlız
İşte oradaki ziyaret adabı nı bil hassa kadınlar maalesef bozmuş
Birazda dar bir alanda olması hasebiyle erkekler bayagı sıkıntıya düşüyor
Ne hikmetse kadın ziyaretçiler orada daha yoğun,
olsunlar ,gelsinler gelsinlerde,lütfen ADABI ölçüyü kaçırmasalar
ne güzel olur.
Anadoludan gitmişsin,elbette içeride kabrini görmeyi arzularsınız
Ayakları ucundan dua etmenin hazzı başka.
Maalesef orada kadınlar etrafını tutmuş,ayakta bile zor dua ettim.
Mevlam şefaatını eksik etmesin.

İŞTE KERAMET
Hüdayi Hazretleri bir gün saraydadır. Feyzli bir sohbetin ardından namaz vakti girer. Mübarek taze bir abdest almaya niyetlenirler. Sultan Ahmet koşar ibrik getirir. Şehzadeler seccadeleri sererler. Valide Sultan kafes arkasında peşkir hazırlar. Kadıncağız kalbinden “Ah” der, “Ah mübareğin bir kerametini göreydim.” Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerine malum olur. “Hayret!” buyururlar, “Bazıları hâlâ keramet görmek istiyor. Koca Halife-i rûy-i zemin bizim gibi bir garibe ibrik tutsunlar, muhterem anneleri peşkir hazırlasınlar. Bundan âlâ keramet mi olur.”

ÖLECEKLERİNİ BİLSİNLER
Birgün padişah, Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinden dua ister. Mübarek ellerini açar “Ya Rabbi bizi sevenler, denizde boğulmasınlar, yaşlılıklarında muhtaç olmasınlar, imanlarını kurtararak ölsünler ve öleceklerini bilsinler!” diye dua eder.

Ahmed Han, ömrünün son günlerinde meçhul kimselere selam vermeye başlar. “Neler oluyor?” diye soranlara, “Hayret!” der, “Görmüyor musunuz? Sahabenin büyükleri ve Hülefa-i Raşidin yanımızdalar. Bana hazırlan diyorlar. Yarın Efendimize gidecekmişiz”.

Mübârek nice hazırlanır, onu bilemiyoruz. Ama bildiğimiz o ki ertesi gün kavuşur özlediklerine.

Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri Üsküdar'da kendi adını taşıyan dergâhın bahçesinde medfundur.

Hocamın duası yerine gelsin’
Bir gün Sultan Ahmed Han yolda Hüdayi Hazretlerine rastlar, derhal atından inip eyeri gösterir. “Efendim buyurmaz mısınız?” Talebeleri Hüdayi Hazretleri gibi mütevazı bir velinin bu teklifi reddedeceğini sanır. Ancak Hudayi Hazretleri hayvana biner, Koca Padişahı ardından yürütür. Ama birkaç adım ya gider, ya gitmez iner.

“Bunu sırf hocamın duası yerine gelsin diye yaptım” der, “Yoksa Padişahımın atına binmek ne haddime!”


Hüdayi Hazretleri hocasının vefatı üzerine Hoca Saadettin’in tavsiyelerine uyar, İstanbul’a yerleşir. Küçük Ayasofya tekkesinde talebe okutur. Sonra Fatih Medreselerinde fıkh, hadis, tefsir dersleri verir. Ama onun gönlünde sevenleri ile başbaşa olacağı bir tekke yatar. Üsküdar’da bir arazi alır ve gönlüne göre bir dergâh kurar. İstanbullular akın akın sohbetine koşar, himmetine kavuşurlar. Gel zaman, git zaman namı ötelere yayılır. Tam dört sultan (III. Murat, III. Mehmed, II. Osman ve IV. Murat Han) eşiğine gelir, diz çökerler yanıbaşına. Mübarek, o güçlü feraseti ile onlara gölge olur. Kâh tedbir gösterir, kâh hedef çizer. Ferhat Paşa ile birlikte İran seferine katılır, askeri zafere inandırır.

Gün gelir Hüdayi dergâhı Hakk aşıklarına yetmez olur. Mübarek derslerini Sultanahmed Camii’ne taşır. Ancak koca cami dahi dar gelir. I. Ahmed Han bir gece çok sıkınılıdır. Ruyasında Avusturya kralı ile güreşir, lâkin sırt üstü yere düşer. Görünüşte kabus gibi bir şeydir. Büyük bir telâşla rüyasını yazar ve Hüdayi dergahına yollar. Ancak Aziz Mahmud Hazretleri ulağı kapıda karşılar pusulayı okumadan cevabi mektubu sıkıştırır eline. Onun tabirine göre toprak “kuvvet” demektir. Sırtının yere değmesi arkalarında ki himmete işarettir. Hulasa zafer bizimdir. Nitekim zaman büyük veliyi haklı çıkarır. Osmanlı muzaffer olur.

.KABRİ ŞERİFLERİ

Allah razı olsun ihvan kardeş...

Burayı henüz ziyaret etmeden evvel yazısını duymuştum ve ziyaret edebilmek için dua etmiştim hep.
Çok şükür nasip oldu, defalarca. Gidilen yerlerde, dualarda unutulmamak dileğiyle...

Yalnız ben bu "İstambul" başlığına takıldım. "İstanbul" olması daha yerinde değil mi? ::)

siz gittiğinizde yerde halılar varmış ,

artık yok,

ayakkabıyla giriyor ve başucuna oturup bir yasin okuyamıyorsun,ayakta maalesef,

temizliği zor olduğu için ve çok gelen olduğu ve ayakkabıgiy-çıkar kapıda kalabalık oluştuğu için kaldırmışlar halıları.......

ASLI İSLAMBOL ;)


ASLI İSLAMBOL ;)


Bunu bilmeyen yoktur zaten de, ya İstanbul olsa ya da İslambol olsa ::)
Neyse nasıl hoş görülüyorsa öyle olsun :)

Halıların kaldırılmasını, ayakkabı ile içeriye girilmesini hoş karşılamıyorum. Bir bakıma saygısızlık değil midir :-\

Allah razı olsun kardeşim .. bizler gittik gördük.. Rabbim ziyaretimizi kabul buyursun..Rabbim bizlere tekrarını, gidemeyen kardeşlerime gitmeyi nasip etsin

kabrin etrafında halıların kaldırmasını şahsen görmedim, sonradan olmuşsa acaba orada kadınların(malesef orayı saatlerce oturarak yatarak meşgul edenler var) oturmalarını önlemek için alınmış bir tedbir olmasın.

emeğine sağlık abi

Bir kac yil evvel nasip oldu gittik. Fakat restorasyon sebebiyle iceriye girmemize izin verilmedi. Yurt disindan geldigimizi ve bir daha ne vakit nasip olacaginin mechul oldugunu söylememize ve israrla ricaci olmamiza ragmen iceriye giremedik.
Binlerce kilometre ötelerden gelip kapisindan iceri girememem beni cok üzmüstü ama nasip degilmis diyelim...

Alalh razı olsun kardeşim resimler ve malumatlar için..
Mevla şefaatlerine nail eylesin cümlemizi...(amin)

seyyah kardeşim niyyetiniz önemli.başka bahara inşaallah.teşekkür ederim talebecik


Gezi & Seyehat

MollaCami.Com