Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Cemaatle namaz kılmanın ehemmiyeti hakkında...

Muhterem Müminler!

Hutbemiz, Beş vakit namazı cemaatle kılmanın ehemmiyeti hakkında olacaktır.
Namazın dinimizdeki yeri hepimizin malumudur. İmandan sonra dinimizin en büyük rüknü namazdır. Namazın cemaatle eda edilmesi de ayrıca ehemmiyet arzetmektedir.

Eda; emir ile vacip olanın aynını yerine getirmek, diye tarif edilir. İbadetlerin edası “eday-ı kamil” ve “eday-ı kasır” olmak üzere ikiye ayrılır. Eday-ı kamil, vacibi, vacip olduğu gibi, kuldan yapılması istendiği şekilde yerine getirmektir. Kasır eda ise, bu vasıflardan birini veya birkaçını terk etmek sebebiyle olur.

Namaz ibadeti cemaat ile farz kılınmıştır. Farz kılındığı gibi cemaatle eda etmek, eday-ı kamil iken, namazı tek başına kılmak kişiyi borçtan kurtarmakla beraber, eda edilen namaz, kasır yani noksan sıfatıyla mühürlenmiş olur. (1)

Farz namazların cemaatle eda edilmesi hususunda mezhep imamlarımız farklı görüşler beyan etmişlerdir.

Maliki mezhebinde, bu hususta iki görüş vardır. Birincisi;, “Sünnet-i müekkede”dir. Bu sünneti bazı kimselerin yerine getirmesi kâfidir. Eğer belde halkından hiç kimse namazı cemaatle kılmazsa, sünnet-i seniyyeye ihanet edilmiş olur. Maliki mezhebindeki diğer bir görüş ise, cemaatin, cenaze namazı gibi farz-ı kifaye olmasıdır.

Şafii ulemasına görede farklı görüşler vardır. Bunlardan biri cemaatin farz-ı kifaye olmasıdır. Ancak şafiilere göre meşhur olan görüş, bizim mezhebimizin içtihadı olan, cemaatin sünnet-i müekkede olmasıdır.

Hanbeli mezhebinin görüşüne bakılacak olursa, cemaatin lüzumu daha iyi ortaya çıkacaktır. Onlara göre namazın kendisi gibi, namazı cemaatle kılmak da farz-ı ayındır.

Kur’an-ı kerimin 2. suresi olan bakara suresinin ilk ayetlerine ve namaz hakkında nazil olmuş ayet-i celilerin nazmına dikkat edelim. “Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine merzuk kıldığımız şeylerden infak ederler”. (2) Ayet-i celilede bir kelimelik “yüsallüne” yerine iki kelimelik “Namazlarını ikame ederler” manasına gelen “yükîmüne's-salâte” buyrulmuştur. Burada ikamenin manası olan dikmek ve doğrultmak mefhumlarını düşünmek icabeder. Bu bize “Namaz dinin direğidir.” hadis-i şerifini hatırlatır. Bu hadis-i şerifte din, yüksek bir binaya teşbih edilmiş ve namaz o binanın direği olarak gösterilmiştir. Ayet-i celilede de namaz, cemaatle kaldırılabilecek büyük bir direğe benzetilmiş, bu ağır ve mühim mükellefiyyetin altından ancak cemaat ile kalkmanın mümkün olabileceğine işaret edilmiştir. (4)

Peygamber Efendimiz S.A.V cemaate devam etmenin lüzumu hakkında şöyle buyurur: “Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı namazıyla sabah namazıdır. Eğer bu iki namazdaki hayrın ne olduğunu bilselerdi, emekleyerek de olsa onları kılmaya gelirlerdi. (Nefsimi kudret eliyle tutan zata kasem olsun ki) Ezan okutup namaza başlamayı, sonra halkın namazını kıldırması için yerime birini bırakmayı, sonra da beraberlerinde odun desteleri olan bir grup erkekle namaza gelmeyenlere gitmeyi ve evlerini üzerlerine yıkmayı düşündüm.(4)

Cemaate gelmemekle, onun yüce faziletinden mahrum kalan ümmetinin haline ne kadar üzüldüğünü bu ifadeleriyle anlatan Rasülüllah efendimize, âmâ Abdullah ibni Ümmi Mektum R.A heyecanla: “Ya Rasülellah, benim durumumu biliyorsun, benim rehberim de yok. Aynı zamanda mescidle evimin arasında ağaçlar, hurmalar var.” diye mazeret beyan eder. Peygamber Efendimiz S.A.V Ümmi Mektum’a şöyle sorar: “Ezanı işitebiliyor musun? Verilen cevap “evet” olunca Peygamber efendimiz: “Öyle ise cemaata gel! der ve gözleri görmeyen bir zata dahi ruhsat vermez.

Başka bir hadisi şeriflerinde Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar: “Kişinin cemaatle kıldığı namazın sevabı, evinde ve çarşıda kıldığı namazından yirmibeş kat fazladır. Şöyle ki, abdest alınca güzel bir abdest alır, sonra mescide gider, evinden çıkarken sadece mescid gayesiyle çıkar. Bu sırada attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir günahı affedilir. Namazı kıldığı zaman, namazgahında olduğu müddetçe melekler ona rahmet okumaya devam ederler ve şöyle derler: “Ey Rabbimiz! buna rahmet et, merhamet buyur.”

Sizden herkes, namazı beklediği müddetçe, namaz kılıyor gibidir.”
(5)

Muhterem Müminler!

Cemaati terk etmek münafıkların adeti olduğu için müminlerin bundan şiddetle kaçınması icabetmektedir.

Cemaatte rahmet vardır. Sadece namazda da değil, her hususta birlik beraberlik içinde hareket etmek, Allah’ımızın bizden beklediği mühim vazifelerdendir. Bir köşeye çekilip, dünya ile alakasını kesmekle, düşmandan kaçılmaz. Zira şeytan, yalnız kimse ile beraber, iki kişiden ise daha uzaktır. Böyle davranan kimseler hakkında İmam-ı Rabban-i hazretleri şöyle buyururlar: “Noksan olan sofiye, zikri ve fikri en önemli işlerden sayarlar, farzları ve sünnetleri bırakırlar. Cumayı ve cemaatı bırakmak sureti ile erbainleri tercih ederler. Amma, bilmezler ki: Kendilerinin binlerce erbaininden, cemaatle kılınan bir farzın edası, daha faziletlidir. Bununla beraber, şer’i edeplere riayet etmek şartı ile zikir ve fikir pek faziletli ve mühimdir.” (6)

_____________

(1) Mirkat c.1 109
(2) Bakara 2
(3) Elmalılı, c. 1 s.186-187
(4) Buhari ezan 29, Kütübü sitte c.8 s.258
(5) Buhari, ezan 30 Kütübü sitte c.8 s.247
(6) Mektubat c.1 Mektup 260


Hutbe ve Vaazlar

MollaCami.Com