Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Türkiyede Astronomi Çalışmaları

Türkiyede Astronomi Çalışmaları

Saadettin Merdin

Astronomi, en eski bilim dallarından olup günümüzde astronomi biliminin pek çok alt kolu oluşmuştur: Astrokimya (yıldızlar arası atmosferde molekül oluşması), Astrometeoroloji (yıldız ve gezegen atmosferi), Astrojeoloji (gök cisimlerinin yüzeyleri ve içyapıları), Bilgisayar bilimleri (gözlem verilerinin analizi için), elektronik, optik ve mekanik mühendislik bilimleri (gözlem aleti geliştirmek için), Astrofizik (parçacık fiziği, teorik fizik) bunlardan bir kaçıdır. Bir insanın bu alt bilim dallarının her birinde derinleşmesi son derece zordur. Ayrıca bu bilim dallan, çok pahalı araç ve gereçlere ihtiyaç gösterdiğinden, fakir ülkelerin tek başlarına altlarından kalkamayacakları malî külfetler getirmektedir.

Cumhuriyet Türkiye’sinde, 1933 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi Enstitüsü kurulmuş, 1936 yılında da “Ordinaryüs” payeli Alman Freundlich, İ. Üniversitesi merkez binası bahçesinde küçük bir gözlemevi kurmuştur. 1944 yılında Ankara Üniversitesi Astronomi Enstitüsü, 1963 yılında ise Ahlatlıbel Gözlemevi kurulmuştur. 1962 yılında Ege Üniversitesi Astronomi Bölümü, 1965 yılında da Ege Ün. Gözlemevi açılmıştır. 1962 yılında ODTÜ’DE astronomi dersleri verilmeye başlanmış, daha sonra Astrofizik Anabilim Dalı kurulmuş, 40 cm çaplı Türkiye’nin ikinci büyük teleskobuna sahip ODTÜ Gözlemevi 1991 yılında faaliyete başlamıştır. 1982’de Kandilli Rasathanesi, Boğaziçi Üniversitesi’ne bağlanarak bu üniversitemizde de astronomi çalışmaları gelişmeye başlamıştır. 1992 yılında Çukurova Üniversitesi’nden M. Emin Özel’in özel çabalarıyla Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi kurulmuş, 25 cm çaplı bir teleskop alınmış, daha çok radyoastronomiye ağırlık verilmesi amaçlanmıştır.

Bugün 7 üniversitemizdeki gözlem istasyonları şehir ışıklarının etkisinde kalmış olup son derece basit, çağ dışı, adeta gelişmiş ülkelerin yanında oyuncak seviyesinde kalmıştır. 1980’li yıllarda TÜBİTAK’a bağlı Uzay Bilimleri Ünitesi kurulduktan sonra milli bir gözlemevi yerinin tespiti için çalışmalara başlanmış, Antalya-Bakırlıtepe ( 1547 m)’nin optik gözlemevi için en iyi yer olduğuna karar verilmiştir. Kurulması düşünülen milli gözlemevine 40 cm çaplı modern bir teleskop, fotometresiyle birlikte Hollanda Utrecht Üniversitesi’nden bağış olarak alınmıştır. Tataristan Bilimler Akademisi için St. Petersburg’da yapılmakta olan 150 cm’lik teleskop yap-işlet-devret modeline göre alınmıştır. Ayrıca 15 metre çaplı (Batıdaki örneklerine göre maket büyüklüğünde) bir radyoteleskop ihale edilmiştir.

Komşu ülkelerin Çoğu millî gözlemevlerini kurmuşlardır. Bugün Mısır’da 190 cm, Yunanistan’da 120 cm, Bulgaristan’da 200 cm çaplı optik modern teleskoplara sahip gözlemevleri bulunmaktadır. Irak, Almanya’ya yaptırdığı 350 cm çaplı dev optik teleskobu, ülkesindeki karışıklıktan dolayı henüz kuramamıştır. Bugün ülkemizdeki en büyük optik teleskop Ege Üniversitesi Gözlemevi’nin 48 cm çaplı teleskobudur. Ülkemizde kullanılan en büyük teleskop 1845 yılında İngiltere ‘den satın alınan 100 cm çaplı 5 metre boyundaki mercekli teleskoptur. Harbiye’de 1845’ten sonra astronomi, Batılı anlamda ve ciddiyetle uygulamalı olarak öğretilmiş ve bu düşünce ile kullanılmıştır. Fakat söz konusu teleskopla yapılan bilimsel çalışmalara rastlanılmamıştır. İşin garibi bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, Osmanlı henüz bu konuda geçilememiştir.

Rasathane (gözlemevi) kavramını bilim dünyasına ilk defa Müslümanlar kazandırmışlardır. MS. 7. ve 16. yüzyılları arasında astronomi İslâm ülkelerinde altın yıllarını yaşamıştır. Uluğ Bey’in (1394- 1449) Semerkant’taki gözlemevinde Çalışmış olan Ali Kuşçu, İstanbul’a gelince Ayasofya Medresesi’nde astronomi dersleri vermiştir. Ne yazık ki, iyi yetişmiş bir gözlemci olmasına rağmen İstanbul’da bir gözlemevi kurmaması çok tuhaftır.

1577’de Takıyuddin, III. Murad zamanında müneccimbaşı olunca Uluğ Bey’in yıldız kataloğunu yenilemek amacıyla, kendi gayretleriyle bir gözlemevi kurdurup gözlemlere başlamıştır. Fakat bilahare Osmanlılarda astronomi daha çok muvakkitlerin ezan saatini tespit çalışmaları şeklinde kalmıştır. Muvakkitbaşı, halka ait bir takvim çıkardığı gibi, padişah için de hususi “ahkam” adı verilen bir kitap hazırlardı. Burada, yılın hangi gününün hangi iş için en elverişli olduğu belirtilirdi.

Bugün ülkemizde yarısı doktoralı 80 kadar astronom bulunmaktadır. Bütün yetersiz imkânlara rağmen, her yıl 40 kadar ilmî çalışma yabancı dergilerde yayınlanmaktadır ki, bu Türk astronomlarının diğer bilim dallarına göre daha üretken ve başarılı olduğunu göstermektedir. Gerek yeteri kadar tanınmadığı, gerekse okul sonrası iş imkânı olmadığı için, yeterli kabiliyete sahip olmayan gençlerin (hatta bu bölümü astroloji-falcılık öğrenmek için seçenlere dahi rastlanmaktadır), öğrenim görmeye geldiği bilim dalıdır. Orta öğrenimde seçmeli ders olmasına rağmen, bu dersi verecek öğretmen kadrosu olmadığından yeteri kadar tanınmamakta, astronomi yerine astroloji -renkli basın ve ucuz kanallar sayesinde- tanınmakta, Babillilerin bundan 5000 yıl önce tanıyıp sınıflandırdığı burçların bile ne olduğu bugün çok kişi tarafından bilinmemekte, gezegene yıldız, yıldıza da gezegen denilebilmektedir.

Bu önemli ihmale dikkat çekilmelidir. Gençlerimizin sağlıklı düşünebilmeleri, evren içindeki kendi yerlerini belirleyebilmeleri, uçan daireler, uzaylılar sansasyonları arasında gerçeği yakalayabilmeleri ve hayal âleminden sıyrılıp, şüphe anaforundan kurtulabilmeleri için, astronomi ilmine ağırlık verilmelidir. İmam Gazali’nin dediği gibi, “Astronomi bilmeyen marifetullahta noksan kalır”. Marifetullah Allah’ı tanımak- acaba nasıl ilimsiz, astronomi siz gerçekleşecek?


Bilim ve Teknoloji

MollaCami.Com