Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


>Kahraman Türk Kadınları-8-Kavaklıdereli Fatma-İstiklal Madalyalı Mağdurlar>

İstiklâl Madalyalı mağdurlar

Kavaklıdereli Fatma

Kavaklıdere Köyü, Ödemiş’in küçük köylerinden biridir. 15–20 haneli, bağlar, bahçeler içinde bir efe yatağıdır. 1919 senesinde yaşları 20 civarında bir grup, Kuva–yı Milliye kuvveti çıkartarak düşmanla canhıraş bir mücadeleye girişmişti. Yunan’ın İzmir’e çıkmasından sonra bu mücadele, düşmanı önce öylesine şaşırtmış, sonra öfke ve kinini o ölçüde üzerine çekmiş ki, Yunan kumandanı bu işi sıkı sıkıya takibe almıştı. Bu vatansever çetenin başında bir Mehmet Efe vardır ki, Birinci Dünya Savaşı’nın ilk yılından son senesine kadar cepheden cepheye koşmuş bir delikanlıdır. İmparatorluk topraklarını bu savaşta gezmiş, görmüş, öğrenmiştir; ve birgün kendisini terhis etmişler, köyüne dönmüştür. Sağ göğsünün altında bir süngü yarası, sağ kalçasında, bir taraftan girmiş öbür taraftan çıkmış bir kurşun yarası vardır. Sol kolu çolak kalmıştır.

Cepheden dönemeyen arkadaşlarının da şehadet haberini getirmiş ve destan anlatır gibi anlatarak dinleyenleri gözyaşına boğmuştur. Bir defasında, “Ethem Ağa’nın Ali’si erdi mertebesine...” dedikten sonra,”Allah!.. Allah!..” diye kükremiş ve ağlayarak şunları anlatmış:

“– Gün, kavuşana yakındı!.. Siperde omuz omuza idik!.. Alicik ile!.. Ne olduğunu bilemedim!.. Baktım ki, Ali’nin kafası yok, lakin parmağı tetiği çekerek savaşır. Kesik kafa da, siperin içinde Kelime–i Şehadet getirir!..”

Yanıbaşlarında patlayan bir merminin parçalarından biri, Kavaklıdere Köylü Mehmet Oğlu Ali’nin başını bir bıçak gibi kesip almıştır.

Adı meçhule karışmış kahramanlar,

Birgün Yunanlıların İzmir’e çıktığı öğrenilir; Yunan askerleri Ödemişe girer. Ertesi sabah, “Anamız bizi bugünler için doğurdu” diyerek dağa çıkar Mehmet Efe ve çetesi. Hanımı, Kavaklıdereli Fatma da onlara yiyecek yetiştiriyordu...

Bir ikindi vakti, dağyolu karakolunda nöbetçi bulunan iki Yunan palikaryası, dolu heybesiyle güçlükle yürüyen bir kadının farkına vararak takip ederler. Fatma’dan başkası değildir tabii O... Şeytanca peşine düşmüşlerdi kadının. Ne var ki, yiyecek ve erzak dolu heybesi bir yana, zayıf bacaklarıyla kaçmaya uğraşan Kavaklıdereli Fatma ile, koşarak peşine düşen iki Yunan neferi arasındaki mesafe giderek kısalmaktaydı... Bir ara kadın, bir yol dirseğinde gözden kaybolur. Takip eden düşman askerleri, parmakları süngülenmiş tüfeğin tetiğinde olduğu halde, aynı dirseği dönerlerken birkaç saniye içinde, beyinlerini ezen iki kaya parçasının altında cansız olarak yere serilirler. Kavaklıdere’nin kahraman Fatma’sının kurduğu pusudur bu...İkisinin de birer hamlede işini bitirmiştir ... Ölülerin silahlarını ve fişenklerini alarak heybesine yükler, arkasına bile bakmadan yoluna devam eder ve sağ salim çeteye ulaşır Fatma hanım...

Vatanın, düşmandan temizlenene kadar hizmetine yılmadan, bıkmadan devam eden bu yiğit kadın, Kuva–yı Milliye’nin adı meçhul kalmış kahraman kadınlarından biri olarak tarihimizin altın sayfalarında ebediyyen yaşayacaktır.

Bir başka Kara Fatma ve bir
vefasızlık örneği

Bir başka Kara Fatma da Adana’nın, Ermenilere karşı müdafaasında kahramanlıklar göstermiş; ve bu sebeple “İstiklâl Madalyası” ile taltif edilmiş olan Fatma (Özişçi) dır. 1905 yılında Tunceli’nin Malazgirt İlçesinde doğan Fatma Özişçi, nüfus kaydına göre Hüseyin ve Arife’nin kızı. Fatma, 1.5 yaşındayken ailesi Adana’ya göç etmiş. Çocuk yaşta yurdun düşman işgaline uğradığını görünce elinde silah, Fransız ve Ermenilere karşı koymuş. 1914–1918 yılları arasında Ermenilere ve Fransızlara karşı Kadirli, Kozan ve Mis Cephelerinde çarpışan Fatma Özişçi, 2 Fransız askerini öldürmüş, 10’unu da yaralamış. Savaşta gösterdiği cesaret ve başarılardan ötürü “Kara Fatma”, “Yağız Kız”, “Kınalı Yeğen” lâkaplarıyla tanınan Fatma Özişçi, bu başarılarından ötürü İstiklâl Madalyası’na lâyık görülmüş ve de madalyasını bizzat Atatürk’ün elinden almıştır.

“Ben bu vatanın kurtuluşuna, dilenmek için hizmet etmedim!..”

Ne hazin tecellidir ki, 1988 Nisan’ında onu sokakta dilenirken; evet, ne yazık ki dilenirken; ve hem de bir zamanlar, askerine kurşun sıktığı milletin kilisesi önünde dilenirken gören Hürriyet Gazetesi muhabiri Sadettin İnce, onun hakkında şu bilgileri aktarmaktadır (16 Nisan 1988) :

“Kurtuluş Savaşı sırasında Adana’nın düşman işgalinden kurtarılması için savaşan, Ermenilerle mücadele ederek tarihe “Kara Fatma” olarak geçen, İstiklal Madalyalı Fatma Özişçi, şimdi bir kilise önünde dilenerek yaşam mücadelesi veriyor. Adana’nın en işlek caddesine adı verilen ve heykeli dikilmesi düşünülen 84 yaşındaki Fatma Özişçi, “Ben bu vatanın kurtuluşuna, dilenmek için hizmet etmedim!..” diye yakındı.

“Yağız Kız”, “Kınalı Yeğen” lakaplarıyla da tanınan Fatma Özişçi, İtalyan Katolik Kilisesi önünde dilenirken, bütün canlılığıyla hatırladığı savaş yıllarında ağır yaralar aldığını belirterek şunları anlattı:
“Devletin İstiklal Madalyalı dilencisi olmamalıydım!..”

“1917’de Fransızlar, Ermeniler ve İtalyanlar bizi kovalıyorlardı. Mis Bucağı yakınlarında yolumuzu kestiler. Amcam öldü. Onun mavzerini kapıp ateş açtım. 2 düşman askerini öldürdüm, 10 kadarını da yaraladım. Ben de belimden ve bacağımdan süngü yedim. Yaralarım bezir yağıyla tedavi edildi. Sonra çok zulüm gördüm... Yıllar sonra evlendim ve 3 çocuk annesi oldum. Evlatlarım hayırsız çıktı. 29 yıldır yüzlerini görmüyorum. Onların hasretinden gözlerim kör oldu. Bana 10 bin lira yaşlılık maaşı veriyorlar.–o yıllar– Oturduğum tek odalı evin kirası 30 bin lira. Dilenmezsem, nasıl yaşarım? Ama ben bu vatanın kurtuluşuna, dilenmek için katılıp süngü yemedim. Devletin İstiklal Madalyalı dilencisi olmamalıydım.”


son

Kahraman Türk Kadınları Yazısının sonu....


bir daha böyle bir savaş yaşarmıyız bilmem!

Zaten her yer kültürle teslim alındı,

SAvaş olmadan gelip her yeri alacak kıvama getirdiler güzelim Yurdumuzu!

Yinede ümütkarım....

O ruhun ölmediğine , küllense bile canlanıp alev alev yanacağına olan inancımı kaybetmek istemiyorum.....

Paylaşımınız için Teşekkürler...


Tarihi, Ibretli Hikayeler

MollaCami.Com