Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Masmavi Bir Işık Ortasında Yüzmekteyim..

ŞAŞIRIYORUM!! NASIL bu denli ahmak olabiliyor insan?! Nasıl böylesine gönüllü kesebiliyor bindiği dalı? Ya da nasıl oluyor da ruhu dahi olmayan binlerce nesneye gönüllü olarak esir ediyor varlığını? Ahir zamanda, zaman denilen gayet izafi bir kavramın herkes için ne denli önemli olduğu malum. Peki nasıl oluyor da ev hanımlarından, iş adamlarına yada daha zamandan bi haber çocuklara kadar herkes zamanın yetmezliğinden bereketsizliğinden dem vuruyor?

Öyle hızlı yuvarlanıp gidiyoruz ki zamanın havuzunda inanılır gibi değil. Pazartesiye bir başlıyoruz birde bakıyorum Cuma çoktan bitmiş başka bir Pazartesi telaşı kapıda. Hiçbir şeye vakit bulamamak, ertelemek, yığmak, biriktirmek.. Maddenin esareti altındayız velhasıl. Eşyalarımız bize hizmet etmiyor aslında biz onların hizmetçisi olmuşuz, haberimiz yok.

Giysilerimiz dahi sürekli bizden hizmet bekliyor biriktir, yıka, kurut, ütüle, katla, çarp, böl, topla, çıkar.. İster dört işlem gerektirsin kendiniz için oluşturduğunuz probleminiz, isterseniz iki işlem ile çözülsün sonuç değişmiyor. Probleme ayrılan vakit dahi bazen yetersiz kalabiliyor.

Çokta geniş olmayan ev dediğimiz mekanları eşyalara boğup kendimize yaşam alanı tanımıyoruz. Bizim rahatlıkla oturabileceğimiz, ferahlayabileceğimiz yaşam boşluklarımızı koltuk takımları, masalar, sandalyeler, onlar, bunlar, şunlar umarsızca işgal etmiş ve gayet rahat bir üslupla pervasızca gözümüzün içine bakıyorlar ve “Hadi ne duruyorsun, tozumu al, beni süpür, temizle, bakımımı yap” diyerek bizden hizmet bekliyorlar.

Saatlerce eşyaların hizmetine vakit ayırıyoruz. Gönüllü yada gönülsüz sürekli bir madde esaretinin içindeyiz. Eskilerin vakti bereketliymiş öyledir hakikat.. Zira asırlar evvel iki yada hadi en fazla üç tane giysileri varmış insanların. Evleri geniş olsa dahi böyle eşya deposu gibi değilmiş iç yerleşimleri. Giysilerini yada tabak çanaklarını makinede yıkamak için biriktirme ve biriktirebilmek içinde her şeyden ikişer üçer takım alma gibi dertleri de yokmuş eskilerin. Dolayısıyla deli bir tüketim çılgınlığı da yaşamamışlar hiç.

Bence çok daha hijyenik ve ekonomik insanlarmış atalarımız. Madde onlara, İnsan’a (insan-ı kamillere) hizmet ediyormuş bolca. Kendilerinin zaruri hizmetlerini görme dışında madde olarak saydığımız giysi, mobilya, mutfak gereçleri vb ıvır zıvıra başlarını dahi döndürüp tenezzül ettikleri yokmuş.

Medeniyet dediğimiz , büyük şair Mehmet Akif Ersoy'un deyimiyle gerçekten tek dişli canavar.. Ama o tek dişiyle dahi bizi ezmeyi küçültmeyi ve yok etmeyi başarıyor ve bunu pekte ustaca bir şekilde sanki bizim lehimize çalışıyormuş gibi göstererek yapıyor. Bakınız son model çamaşır makineleri, yok bilmem ne deterjanlar, yok hijyenik tek kullanımlık mendiller, kağıtlar vs. vs.

Kullanım amaçları yada hayatı ne kadar da kolaylaştırdıkları sürekli tekrarlana dursun, bilen biliyor ki, küresel ısınma denilen şu ucube hep bu son moda medeniyetlerin hızlandırdığı bir süreç. Yeraltı yer üstü diye ayırt etmeksizin sularımıza karışan hayli güçlü kimyasal deterjanlar, muhtelif makineler vesilesiyle israf edilip duran ve gittikçe artan elektrik tüketimi... İnsanoğlu dediğimiz varlık herhalde hiçbir asırda üzerinde hayatını idame ettirdiği doğa dalını kesmeye bu denli istekli olmamıştır. Doğayı bu denli tahrip etmemiştir.

Kendimi minicik bir toz zerreciği olarak görüp, etrafıma bu nazarla baktığımda diyorum ki..

Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında,
Yekpâre, geniş bir anın, parçalanmış akışında..

Bir garip rüya rengiyle, uyuşmuş gibi her şekil.
Rüzgarda uçan tüy bile benim kadar hafif değil..

Başım sükutu öğüten, uçsuz bucaksız değirmen,
İçim muradıma ermiş, abasız postsuz bir derviş;

Kökü bende bir sarmaşık olmuş, dünya sezmekteyim,
Mavi masmavi bir ışık ortasında yüzmekteyim.. (A. Hamdi Tanpınar)



[right]Öznur Çolakoğlu Cam[/right]

Öyle hızlı yuvarlanıp gidiyoruz ki zamanın havuzunda inanılır gibi değil. Pazartesiye bir başlıyoruz birde bakıyorum Cuma çoktan bitmiş başka bir Pazartesi telaşı kapıda

Medeniyet dediğimiz , büyük şair Mehmet Akif Ersoy'un deyimiyle gerçekten tek dişli canavar.. Ama o tek dişiyle dahi bizi ezmeyi küçültmeyi ve yok etmeyi başarıyor


çok doğru...şiirde çok güzelmiş,teşekkürler.

paylaşıma olan ilginiz için ben teşekkür ederim..


çok doğru...şiirde çok güzelmiş,teşekkürler.


janwes kardeşimiz de tam yerine parmak basmış gerçekten ne zaman başlıyor hafta, ay, yıl ne zaman bitiyor

Emeğinize sağlık kardeşim. Doğru söze ne hacet...

emeğinize sağlık

sizler de sağolun kardeşlerim

paylaştığınız yazılar ve şiirler gerçekten çok güzel emeklerinize sağlık...

teşekkür ederim zeynep kardeşim, siz de sağolun.


Alış Veriş Bölümü

MollaCami.Com