Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Bilgisayarın Tekâmülü

Bilgisayarların tarihi gelişmesi dört istihsal devresinde incelenmektedir. İlk bilgisayarlar 1945–1958 yılları arasında vakum tüp teknolojisi kullanılarak imal edilmiştir. Bu bilgisayarların dezavantajları; çok büyük olmaları, çok çalışma enerjisi gerektirmeleri hafıza kapasitelerinin küçüklüğü ve güvenilirliklerinin az oluşları yanında bir de oldukça yavaş çalışmalarıydı. Ayrıca bilgi alışverişi hususi makina dili ile gerçekleşiyordu.

1984'de taransistörün bulunması ve kısa zamanda teknolojide yerini alması ile 1958 – 1964 yılları arasında imal edilen bilgisayarlar ikinci nesil bilgisayarlar olarak isimlendirilirler. Bu yeni devrede dezavantajlar dikkati çekecek kadar azalmıştır. Yani güvenilirlik, çalışma hızı artmış bunun yanında büyüklük ve enerji ihtiyaçları azalmıştır. Günümüzde kullanılan yaygın bilgisayar çeşitleri bu dönemde geliştirildi ve ortak bir dil kullanılmaya başlandı. Böylece bilgisayar dizaynları ve üretimleri belli bir yön kazanmış oldu.

Üçüncü devre bilgisayarlar 1964 -1975 yılları arasında üretilenlerdir. Bu yıllarda yarı iletken teknolojisi yaygınlaşmış, çip denen entegre devrelerin üretimi ile dezavantajlar iyice azalmıştır. 1975 ve günümüzde LSI (Large Scale İntegration) denilen büyük ölçülü integrasyon tekniği geliştirilerek binlerce transistör bir çip içinde imal edilmiş ve dezavantajların asgariye indirilmesi sağlanmıştır. Artık her geçen gün daha avantajlı bilgisayarlar piyasaya sürülmektedir.

LSI tekniği ile elde edilen bu cipler mikroişlemciler (Microprocessor) olarak bilinmektedirler. Adından anlaşılabileceği gibi çok küçük olmalarına rağmen büyük işler yapan bu elemanlar mikro bilgisayarların merkezi işlem ünitesini (Central Processunit) teşkil etmektedir. Mikrobilgisayarlar ise çok gecikmiş olarak ülkemizde birkaç yıldır ev ve büro işlerinde kullanılmaya başlanmıştır.

Bu tip bilgisayarlar mühendislik dallarında da çok geniş kullanma alanlarına sahip olup uzun zamanda yapılabilecek işlemleri çok kısa bir zamanda çözebilmektedir. Bunların ucuz olmaları büyük avantajlarından birisidir. Günümüz teknolojisi ile bir mikrobilgisayar tek bir çip üzerinde üretilebilmekte, program ve bilgi hafızası, giriş ve çıkış ünitelerini ihtiva etmesine rağmen el ayası büyüklüğünü geçmemektedir. Bu bilgisayarlar öncelikle hafızalarının genişliği, bilgi işlemedeki hızları ile değerlendirilirler. 1982'de imal edilmiş bir mikrobilgisayar, 18 Mhz'lik sinyallerle bilgi işlemedeki sürati ve 1 mm2 sinde 5000'-den fazla devre elemanı ihtiva etmesi ile günümüz elektronik teknolojisinin nereye geldiği hakkında bir fikir vermektedir. Bu rakamlar 1980'Ii yılların sonlarında mi krofilim teknolojisinin daha da geliştirilmesi, x-ışınlarının üretim işlemlerinde verimli olması ve Laser elektroniğinin kullanılması ile daha da büyüyecek ve günümüzdekinden çok daha küçük, çok daha az enerji ile çalışan aynı zamanda çok daha kompleks işler yapabilen bilgisayarlar insanlığın hizmetine girecektir.

Son zamanlarda robot teknolojisinde kullanılan cihazlar beynimizdekilere benzetilmektedir. Fonksiyonlar yapmaları ve teknolojinin ilerlemesi akla şu soruyu getirebilir; beynin sinir yapısındaki prensiplerden yararlanarak geliştirilen bilgisayarlar birgün insan beyni seviyesine ulaşabilecek mi? Bu soruya müsbet cevap verebilmek için her-şeyden önce beynin bütün fonksiyonlarının anlaşılıp teknolojinin de bu fonksiyonları icra edebilecek seviyeye gelmesi gerekmektedir. Beynin akıllara durgunluk veren kompleksliği açısından teknolojinin insan beynine ulaşması imkansız görülmektedir. İnsan, tekniğin ulaştığı bir başarı olarak bilgisayarları düşündüğünde hayretler içinde kalıp bu teknolojiyi geliştirenlere hayranlık duyupda kendi beyninin sanatkârına secde etmemesi garib değil mi..?


Fakid MECHULOĞLU


Bilimsel makaleler

MollaCami.Com