Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


ALLAH'I UNUTMANIN ILK ISARETI: BOS ISLER (MÂLÂYANI)

ALLAH'I UNUTMANIN ILK ISARETI: BOS ISLER (MÂLÂYANI)


Insan bir yolcu.Yolu belli,gidecegi yer belli.Yola koyulup yolda olmak gerek.

Oyalanip yolu uzatmak anlamsiz.Unutup yoldan çikmak bir felaket.Vaktin de bir siniri var.Mühlet dolmadan menzile varmak lazim.

Yol kenarinda su bizi oyalayip duran çarsi-pazarlarin,panayirlarin en güzelleri yolun sonunda kurulu.Dostlar,ahbaplar da orada,sohbet,muhabbet meclisleri de orada.

Yol kesicilere uymak,çigirtkanlara kulak vermek büyük zarar.Maksadi unutturacak,geri biraktiracak,yolu uzatacak her sey bos ve anlamsiz.Mâlâyani.

Bos isleri birakip,yol bilenlerin kervanina katilip yol almali.

Yoksa yol bitmeden ömür bitecek.

Bu dünyaya “Allah’a kulluk edelim” diye gönderildik.Fakat bazen bu en temel yükümlülügümüzü ihmal ettigimiz,zaruret de olsa bazi isleri gereginden fazla önemseyip kulluk vazifemizin üstüne çikardigimiz,bos ve manasiz mesguliyetlere kapildigimiz oluyor Islâm terminolojisinde “mâlâyani” deniliyor bütün bunlara.

Mâlâyani bir nisyanin; yani insanin Allah’i,kendisini ve vazifesini unutmasinin “kendini kaybetmesi”nin ilk isareti.Bu sebeple mâlâyani sayilan müsahhas(gözle görülür)tutum ve davranislardan ziyade,mâlâyaninin zeminindeki “nisyan hali” daha tehlikeli.

Fakat mesele bir“kavram”olarak degil de,“sû-i misâl”olarak dondurulup kaynagindan koparilarak anlasildigi için bu tehlikeyi yeterince ciddiye alamiyoruz.

Küçük görülen bir günah

Anadolu’da birçok yerde hâlâ sürdürülen güzel bir adet var.Cuma geceleri yatsi ve vitir namazlarini cemaatle kilan müslümanlar,duadan sonra toplu halde tevbe istigfar ederler.Ruhlara nüfuz eden bir medeniyet Türkçesi ile,“...bütün âzâ ve cevâhirimizden sirk,hata,isyan,kog,giybet,mâlâyani..her ne ki sâdir ve vâki olduysa,biz onlarin cümlesinden pisman olduk,bir daha islememeye azm ü cezm ile kasteyledik..”derler.Demek ki her müslüman,en azindan bu istigfar geleneginden hareketle,mâlâyaninin“sakinilmasi gereken bir günah oldugu” malumatina asinadir.

Fakat çogu müslümanin cami disindaki tutum ve davranislarindan anlasiliyor ki bu malumat, mâlâyaninin ne oldugu,neleri kapsadigi,bir kavram olarak nasil anlasilmasi gerektigi hususunda“tam ve yeterli bir bilgi” degil.Neyi yapmayacagimizi layikiyla bilmeyince“yapmama kasti”ndaki samimiyetimiz ise yaramiyor,hatta tevbe esnasindaki ahdimize vefasizligi pesin pesin ilan etme laubaliligine düsürüyor bizi.

Küçük günahlari“küçük görmek”,kalin çizgilerle ayristirilmamis meselelerde teferruata dikkat etmemek gibi bir duyarsizligimiz var.Mâlâyani konusunda tam ve yeterli bilgiye sahip olamayisimiz biraz bununla alakali.Ama öte yandan küçük günahlarin tabiati da rol oynuyor bu ihmalde.Küçüklükleri sebebiyle masum görünüyorlar.Küçüklükleri sebebiyle fark edilemeyebiliyor,en küçük bir bosluktan bile sizip kalbi katilastiriyorlar.Ele avuca sigmayan seyyaliyetleri sasirtabiliyor insani,büyüyüp azmanlastigini anlayamiyorsunuz.Mâlâyani böyle bir kavram.Üstelik sinsi ve karmasik.

Öyleyse gelin,hem böyle bir sinsi tehlikeyi teshis etmeye hem de yoklugundan sikayetçi oldugumuz bir duyarliligin temrinini böylece yapmaya çalisalim.

Mâlâyani ne demek?

Mâlâyani,“manasi olmayan sey”demektir.Islâm alimleri,meseleyi hususen ele aldiklari kaynaklarda bunun sinirlarini bugün zannedilenin aksine oldukça genis tutar.Mesela Ibnü Receb el-Bagdadî“dünya ve ahiret için zaruri olmayan fiiller”in tamamini mâlâyani sayarken,Aliyy’ül-Kârî,kisiyi alâkadar etmeyen söz,nazar,fikir,hatta hayali dahi bu kapsama alir.

Buna ragmen mâlâyani daha çok “bos söz,fayda saglamayan konusma,sakalasma veya tartisma” olarak bilinmektedir.Kavramin kaynagini teskil eden hadis-i seriflerin bazilarinda Hz.Peygamber s.a.v.’in mâlâyaniyi “söz”le örneklemesi ve modern zamanlar öncesindeki bütün toplumlarda sifahî (baskasindan dinleyip ögrenilen)bir yapinin hüküm sürmesi,meseleyi dil planinda belirginlestirmis , ilmihal kitaplarinda “dilin afetleri” bahsine dahil etmis olsa da,mâlâyaniyi sadece söze/dile ait bir günah seklinde anlamak eksik bir bilgidir.Evvela bunu tasrih edelim.

Ikinci olarak mâlâyaninin hükmüne dair kaynaklarda serdedilen farkli görüslerin, öyle görünmesine ragmen bir ihtilaf sayilmadigina dikkat çekelim. Kapsamina giren fiillerin çesitliligi,bunlardaki niyet ve fiilin yol açabilecegi neticeler sebebiyle mâlâyani,fikih kitaplarinda fuzuli mübahlardan mekruhlara,haram sinirina kadar genis bir yelpazede degerlendirilir.

Mâlâyaninin hükmü

Imam-i Gazalî rh.a.mâlâyaniyi fuzuli mübah noktasinda zemmeden (kötüleyen)lerdendir.Hareket noktasi,zaman ve enerji kaybidir; kisinin “bir hazine elde etmek varken,bir boncuga talip olarak” kendini zarara ugratmasidir.“Sükût etmekle günaha girmeyecek ve bir zarar görmeyeceksen o sözü söyleme.”der.

Söz söyleme sadedindeki dar manasiyla da olsa,meselenin“inceligi”ne isaret etmek üzere,su“fuzuli mübah”üzerinde biraz duralim: Yalan,iftira,giybet, riya..zaten katiyetle yasaklanmis seyler.Bunlari içinde barindirmayan, söylenmedigi takdirde bir zarara yol açmayacak sözleri de mâlâyani sayiyor Imam-i Gazalî.Diyor ki,“Yoldan geçen birine, icap etmedigi,üstüne vazife olmadigi halde,sirf laf olsun diye,‘kimsin,nerden geliyor,nereye gidiyorsun?’ suallerini sormak mâlâyanidir.”Hatta,lüzumlu bir konuda gereginden fazla konusulmus,daha kisa anlatmak mümkün iken laf uzatilmis ise,bu uzatilan kismi da mâlâyaniye dahil ediyor.

Dinimizce yapilmasi men edilmemis faydasiz oyunlar,oyalanmalar, eglenceler.. mâlâyanidir.Faydali oldugu düsünülen oyunlarda dahi mutlaka dikkate alinmasi gereken degerlendirmeler yapilmistir.Satranç oyunu, muhakemeyi gelistirmek, strateji üretme kabiliyeti kazandirmak gibi faydalar ile zihni açip kuvvetlendirdig i ve bütün bunlarin genis manasiyla“cihad”a hazirlik olabilecegi gerekçesiyle bazi mezhep alimleri tarafindan mübah sayilmistir.

Fakat öte yandan, mesela namaz vaktinin geçirilmesine,müsabiklarin kazanma yahut kaybetme halet-i ruhiyesi ile birbirlerini incitmesine,kaba ve agir sözlere sebebiyet verebilecegi ihtimalinden dolayi satranci tahrimen mekruh addedenler de vardir.Bunun gibi,“gölge oyunu seyreden birinin imametinin caiz olup olmayacagi”na dair bir mesele üzerine fetvasi istenen 16.asrin meshur seyhülislami Ebussuud Efendi,mütalaasinda, ancak“ibret için nazar ve ehl-i hâl fikriyle tefekkür etmek”kaydiyla bu türlü oyunlarin seyrine cevaz verir.

ALI YURTGEZEN

Selam Sevgi ve Dua Ile

teşekürler...emeğine sağlık..

teşekkürler emeğine sağlık....

emeklerinize sağlık .anadolunun bir kısmında yapılan o cemaatle namazlar tovbeler..ne kadr guzel.camilerimizi dolduracak kişi kalmadı.HZ ALLAH bizleri boş işlerden uzak tutsun


HZ ALLAH bizleri boş işlerden uzak tutsun


amin.

***
paylaşım için teşekkürler HACI ALI kardeşim.


kıssadan hisse

MollaCami.Com