Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kissalar ..

Kissalar
HZ. PEYGAMBERLE İLGİLİ KISSALAR


1- İki Meleğin Haline Gülüyorum

Bir gün Resulullah (s.a.v) gülümseyerek göğe bakıyordu, bir adam Hazretin gülmesinin sebebini sorunca, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdular: Evet göğe bakıyordum, iki meleğin hali beni güldürdü, onlar kendi yerinde ibadetle meşgul olan mümin bir kulun gece gündüz yaptığı ibadetlerinin mükafatını yazmaları için yeryüzüne indiler, fakat onu, hasta olduğundan dolayı ibadetgahında bulamayınca, göğe çıkıp, Hak Tealaya şöyle arz ettiler: Ey Rabbimiz! Biz o mümin kulun ibadetini yazmak için her zamanki gibi onun ibadetgahına gittik, fakat onu orada bulamadık, hastalık yatağına düşmüştü.
Allah Teala, o meleklerin cevabında şöyle buyurdu: O mümin kul, hastalık yatağında olduğu sürece, her gün ibadetgahında olduğu zaman ona yazdığınız her günün sevabı miktarınca ona sevap yazın. Hastalık yatağında olduğu müddetçe onun hayır amellerinin mükafatı bana aittir; onun mükafatını ben vereceğim. (46)


2- Sırayı Riayet Edin

Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Bir gün Hz. Resulullah (s.a.v) ayaklarının üzerine yorgan örtmüş ve istirahata çekilmişti.

Bu arada Hasan su istedi. Resullullah (s.a.v) hemen yerinden fırladı ve devemizden bir kaba biraz süt sağıp onu Hasana (a.s) verdi. Bunu gören Hüseyin (a.s) yerinden fırlayıp sütü almak istedi. Ama Resulullah (s.a.v) ona mani olup sütü Hasana verdi.

Bu arada durumu seyretmekte olan Fatime r.a: Ya Resulellah! Güya Hasanı daha çok seviyorsun dedi. Resulullah cevaben buyurdular ki: Hayır öyle değildir. Benim Hasanı savunmamın sebebi, öncelik onun hakkı olduğu içindir. Çünkü O, daha önce su istemişti, sırayı riayet etmek gerekir. Yoksa kıyamet günü ben, sen, bu ikisi ve şu yerde yatan (Ali) hepimiz bir mekanda olacağız buyurdu. (47)

[color=blue]
[color=red]3- Rahmetmeyene Rahmolunmaz


Ebu Hureyre dedi ki: Resulullah (s.a.v)?ın huzurunda bulunuyorduk. Bu arada Hazret durmadan henüz küçük yaşta olan Hz.Hasan ve Hz Hüseyini öpüyordu.

Hazretin bu hareketini gören Uyeyne: Ya Resulullah (s.a.v), benim on çocuğum vardır. Ben şimdiye kadar onların hiçbirini asla öpmemişim dedi.
Hazret bu sözü duyunca çok sinirlendi, öyle ki çehresinin rengi değişti ve: Kim rahmetmezse, ona rahmolunmaz; eğer Allah rahmeti kalbinden almışsa, benim sana yapacak bir şeyim yoktur; kim, küçüklerimize rahmetmez, büyüklerimizi de saymazsa, o bizden değildir (48) buyurdu.


islam ansiklopedisi

teşekkürler...emeğine sağlık..

RABBİM sizdende razı olsun
gözlerinize sağlık


teşekkürler...emeğine sağlık..

çok teşekkür ederim kardeşlerim
gözlerinize sağlık

4- Resulullah (s.a.v)?ın Ağlaması

Resulullah (s.a.v) Ümmi Seleme?nin evinde bulunduğu bir gece yarısı uykudan kalkıp evin karanlık bir köşesinde dua ve ağlamakla (Allaha yalvarıp yakarmakla) meşgul oldu. Ümmi Seleme, Resulullah (s.a.v)?ı yatağında görmeyince, kalkıp onu aramaya koyuldu. Bir de baktı ki Resulullah (s.a.v), evin karanlık bir köşesinde durup ellerini göğe kaldırmış, ağlayarak Allaha şöyle yalvarıp yakarıyor:

Allahım! Bağışladığın nimetleri benden esirgeme. Beni, düşmanların gülmüş vesilesi kılma, kıskançları bana musallat etme.

Allahım!Beni kurtardığın kötülük ve çirkinliklere geri çevirme.

Allahım! Beni hiçbir zaman ve hiçbir an kendi başıma bırakma; kendin beni her şeyden ve her afetten koru.?

Ümmi Seleme Resulullah (s.a.v)?in bu durumunu görünce, ağlayarak kendi yerine döner. Resulullah (s.a.v) Ümmi Selemenin ağlama sesini duyunca, ona doğru gidip ağlamasının sebebini sorur.

Ümmi Seleme:

Ya Resulellah! Senin ağlaman beni ağlattı. Sen neden ağlıyorsun Siz Allah katında olan onca büyük makam ve yakınlığınıza ve Allahın geçmiş ve gelecek bütün kusurlarınızı affetmesine rağmen Allahtan böyle korkuyor, sizi düşmanların gülüş vesilesi kılmamasını, kurtardığı kötülük ve çirkinliklere geri çevirmemesini, bir an bile kendi başınıza bırakmamasını istiyorsunuz, o halde vay bizim halimize! der.

Resulullah (s.a.v) onun cevabında:

Nasıl korkmayayım, nasıl ağlamayayım, nasıl kendi akıbetimden endişelenmeyeyim, nasıl kendi makam ve mevkime güveneyim! Oysaki Allah Teala, Hz. Yunusu bir an kendi haline bıraktı ve onun başına, gelmemesi gereken şeyler geldi!buyurur.(49)


5- Allah Beni Zulmetmek İçin Göndermemiştir

Emir-ül Mü'minin Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir Yahudi'nin Resulullah (s.a.v)'den bir kaç dinar alacağı vardı, Hazret'ten o parayı istedi." Resulullah (s.a.v); "Ey Yahudi! Şimdi yanımda sana verecek bir param yoktur." buyurdu. Yahudi; "Ey Muhammed! Paramı vermedikçe senden ayrılmayacağım!" dedi. Resulullah (s.a.v) cevaben; "Bu durumda ben de seninle birlikte otururum!" buyurdular.

Resulullah (s.a.v) onunla birlikte oturdu; öyle ki öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını da orada kıldı. Resulullah (s.a.v)'in ashabı o Yahudi'yi tehdit etmeye başladılar. Resulullah (s.a.v) onlara bakıp şöyle buyurdu: "Onunla ne işiniz vardır?" Ashap: "Ey Resulullah! Bu Yahudi seni hapsetmiştir!" Resulullah (s.a.v) onların cevabında; "Allah Teala beni, bir zimmi veya başka birisine zulüm yapmak için mebus etmemiştir." buyurdular.

Gün yükseldiğinde o Yahudi adam şöyle dedi: "Allah'tan başka bir ilah olmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ediyorum; malımın bir şatrı (yarısı) Allah yolu içindir. Allah'a andolsun ki, sana karşı böyle davranmam, sırf senin Tevrat'taki vasfını sende görmem içindi. Ben senin Tevrat'taki vasfını okumuştum. Onda şöyle yazılmıştı: "Abdullah oğlu Muhammed Mekke'de dünyaya gelecektir, Teybe'ye (Medine'ye) hicret edecektir, sert ve katı kalpli değildir, sövüş etmez ve çirkin söz ağzına almaz." Ben Allah'tan başka bir ilahın olmadığına, senin de O'nun elçisi olduğuna şehadet ediyorum. Bu benim malımdır, Allah nerede emretmişse, onu orada harca." (50)

6- Âmanın Yanında Hicabı Korumak!

Ümmi Seleme şöyle diyor:

Peygamber (s.a.v)?in huzurunda idik. Meymune isminde olan hanımlarından birisi de orada idi. Bu esnada âma (kör) olan İbn-i Ümmi Mektum Resulullahın huzuruna geldi. Resulullah (s.a.v) bana ve Meymuneye: İbn-i Ümmî Mektumun karşısında hicabınızı (kendinizi) koruyun. buyurdu.

Ya Resulullah! O âma değil midir, hicaplı olmamızın ne anlamı vardır dediğimizde de şöyle buyurdular:

"Siz de mi körsünüz Siz onu görmüyor musunuz"(51)

7- Kötü Ahlak Kabir Azabına Sebep Olur

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:

Sad bin Muazın ölüm haberini Resulullah (s.a.v)e verdiklerinde, Hazret kalkıp ashabıyla birlikte onun evine gittiler. Resulullah?ın emri ile Sada gusül verdiler. Gusül işlemi bitinceye kadar Hazret kapı önünde ayakta bekledi. Gusül, henut ve kefenleme işleminden sonra onu bir tabuta bırakıp defnetmek için kabristana götürdüler.

Cenazeyi teşyi ederken Hz. Resulullah (s.a.v) ayak yalın ve abasız olarak hareket ediyordu, kabrin yakınına ulaşana dek bazen tabutun sağ bazen de sol tarafını tutuyordu. Hz. Resulullah (s.a.v)?in bizzat kendisi kabrin içine girip cenazeyi kabre bıraktı; taş, tuğla ve diğer şeylerin getirilmesini emretti. Bizzat kendisi iyice cenazenin üzerini kapatıyor ve: Ben onun yakında çürüyeceğini biliyorum; ama Allah, kulu bir iş yaptığında onu sağlam yapmasını sever buyuruyordu. Daha sonra mübarek elleriyle onun üzerine toprak döküp, güzelce mezarını düzlediler.

Bu esnada Sadın annesi kabrin kenarına gelerek: Ey Sad ! Cennet sana kutlu olsun dedi.
Hz. Resulullah (s.a.v) bu sözü ondan duyar duymaz şöyle buyurdular ki: Ey Sadın annesi !Sus! Allahdan taraf bu kadar kesin ve yakin ile konuşma. Şimdi Sad kabir azabına duçar olmuştur ve bundan dolayı eziyet görmektedir.?

Daha sonra Hazret orada bulunanlarla birlikte mezarlığı terkedip, geri döndüler. Bu arada halk Hazrete: Ya Resulellah ! Sad için yaptığın işleri, şimdiye kadar hiç kimseye yaptığını görmedik. Ayak yalın, abasız onun cenazesini teşyi ettiniz; tabutun bazen sağ bazen de sol tarafından tutuyordunuz ? dediler.

Hz. Resulullah (s.a.v) onlara:

Melekler de abasız ve ayakkabısız idiler; ben de onlara uydum? cevabını verdi. Halk: Bazen tabutun sağından, bazen de solundan tutuyordunuz? dediler. Hazret: elim Cebrailin elinde olduğundan dolayı o tabutun neresinden tutuyorduysa, ben de o tarafından tutuyordum? buyurdu.

Halk bu sözleri duyunca:


Ya Resulellah ! Sadın cenazesine gusül verilmesini emrettiniz, bizzat kendiniz ona namaz kıldınız, mübarek ellerinizle onu kabre bıraktınız, kabri kendi elinizle düzelttiniz, bütün bunlara rağmen, yine de: Kabir Sadı sıktı buyurdunuz.
Hz. Resulullah (s.a.v) cevaben: Evet, kabir azabına duçar oldu. Çünkü o, evinde kötü ahlaklı idi, kabir azabı bundan dolayı idi? buyurdular. (52)

teşekkürler emeğine sağlık....

La havle vela kuvvete illabilhilaliyyül azim.
Allahümme ya mukallibel kulub sebbit kalbi ala dinike vetaatikel islam

Allah arzı olsun

BİR KISSA BİN HİSSE

İsa Aleyhisselâm bir ağacın altında duâ eden birini gördü. Adamın ayakları yürümeyen bir kötürüm olduğunu anladı. İki gözü de görmüyordu. Vücudu ise hastalıklı olduğu anlaşılıyordu.

Ama adam bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış şöyle duâ ediyordu:

"Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!"

Hazret-i İsa kötürüm adama yaklaştı:

"Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor. Bedenin de sıhhatli görünmüyor. Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte, bunun için de büyük bir mutlulukla şükretmektesin. Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?"

Kapalı gözleriyle sesin geldiği yana yönelerek dedi ki:

"Efendi! Allah bana öyle bir kalp vermiş ki, o kalple O'nu tanıyorum. Öyle de bir dil vermiş ki, o dille de O'na şükrediyorum. Halbuki, dünyanın serveti elinde olan nice zenginler var ki, kalbinde O'nu tanıma sevinci, dilinde de O'na şükretme mutluluğu yoktur. Ama gel gör ki, bu kötürüm adama Rabbim, bu sevgiyi ihsan eylemiş, bu nimetin farkına varma tefekkürünü lütfeylemiş. İşte bunu düşününce kendimi tutamıyor, sevinç duâları etmekten kendimi alamıyorum."

Kalp gözü açık olan bu kötürüm adama yaklaşan İsa Aleyhisselâm, eğilerek adamın görmeyen gözlerinden öper.

Karşısındakinin İsa Aleyhisselâm olduğunu görünce heyecanlanan adam:

"Sen şu ölüleri dirilten, hastalara şifalar bahşeden mu'cizelerin sahibi peygamber değil misin?" der.

"Belli olmuyor mu?" deyince:

"Gözlerimden belli oluyor da ayaklarımdan henüz belli değil" der.
Tebessüm eden Hz. İsa:

"Sen hele bir ayağa kalkmayı dene!" deyince, silkinen kötürüm adam dimdik ayağa kalkar. Ayakları üzerine dikilebildiğini anlayınca söylediği ilk sözü şu olur:

"Ey Allah'ın Nebisi, sendeki bu mu'cizeler de O'ndan değil mi? Öyle ise izin ver de geç kalmayayım, O'na bir şükredeyim" diyerek hemen yere iner başını secdeye koyarak der ki:

"Rabbim! Seni tanıyan bir kalple, şükreden bir dil nimetinin şükrünü yapmaktan acizken, şimdi gören bir çift gözle, yürüyen iki de ayak da lütfettin. Artık bilemiyorum nasıl ödeyeceğim bu nimetlerin karşılığını?"


teşekkürler...emeğine sağlık..

herkeze çok teşekkür ediyorum
ellerinize gözlerinize sağlık kardeşlerim..

Bu esnada Sadın annesi kabrin kenarına gelerek: Ey Sad ! Cennet sana kutlu olsun dedi.
Hz. Resulullah (s.a.v) bu sözü ondan duyar duymaz şöyle buyurdular ki: Ey Sadın annesi !Sus! Allahdan taraf bu kadar kesin ve yakin ile konuşma. Şimdi Sad kabir azabına duçar olmuştur ve bundan dolayı eziyet görmektedir.?



"Rabbim! Seni tanıyan bir kalple, şükreden bir dil nimetinin şükrünü yapmaktan acizken, şimdi gören bir çift gözle, yürüyen iki de ayak da lütfettin. Artık bilemiyorum nasıl ödeyeceğim bu nimetlerin karşılığını?"


:'(

teşekkür ederim gözlerinize sağlık janwes kardeşim.


kıssadan hisse

MollaCami.Com