Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Çocuğunuz okula hazır mı?

Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla bilinçli yönde değişme meydana getirme sürecidir.
Bu süreçte gündeme okullar gelmektedir. Çünkü çağımızda örgün eğitim, okullarda yapılmaktadır. Ancak çocuğun eğitiminde aile ve çevresinin büyük etkisi ve sorumlulukları vardır. Çocuklarımızın eğitimi adına, anne-babalar olarak üzerimize düşen sorumlukları bilmeli ve yerine getirmeliyiz.

Niyetlerimizi yenilemeliyiz

“Neyiz, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz, niçin yaşıyoruz?” sorularına insanoğlu her çağda cevaplar aramıştır. Bizler talihli bir milletin evlatlarıyız. Çünkü âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimizin sonsuz ışığı sayesinde bu sorulara cevaplar bulmuşuz.

Bizler insanız. Ruhlar âleminden geliyoruz. Ebedi bir âleme doğru yol alıyoruz. Bu dünyada ahireti kazanmak için yaşıyoruz. Burada yaşadığımız her şey ahiretteki durumumuzu belirleyecek. Buradaki tercihlerimiz bizim dünya ve ahiret mutluluğumuzda önemli rol oynayacak. Zaten kişiye kendi yaptıklarından başkası yoktur.

İnsan her işinde önce amacını ve hedefini belirlemelidir. Niyetini ortaya koymalıdır. Amaç dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmaksa, bunun gereklerini yerine getirmelidir. Hedef, amaç, niyet belirli değilse davranışların kişiye bir şey kazandırması çok zordur.

“Tarih” dersini çalışma stratejisi

Tarih dersi için kavram bilgisi çok önemlidir. “Kapitülasyon, feodalite, tımar, rönesans, milliyetçilik, güçler birliği, sömürgecilik, halkçılık, reform, pan-slavizm, meşrutiyet” gibi kavramların ne ifade ettiği çok iyi bilinmelidir. Tarihî olaylar ve tarihsel kavramlar arasındaki ilinti çok iyi anlaşılmalıdır.

Konuyu hatırlayamazsak ne yapmalıyız?


Kendimizi, bilgiyi öğrendiğimiz yerde hayal edelim.

Bilgiyi öğrendiğimiz andaki psikolojik durumumuzu hatırlamaya çalışalım.

Bilgi ile ilgili olabilecekleri düşünelim.

Aklımıza gelenleri kağıda yazalım. Yazılanları diğer bilgileri de çağrıştırabilir.

Kendimizi psikolojik olarak çaresiz görmeyelim.

İlköğretimdeki her iki öğrenciden birisi korkunç rüyalar görüyor

22-26 Kasım 2004 tarihlerinde Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde 55 bin ilköğretim öğrencisi üzerinde yapılan bir araştırma, öğrencilerin çok sayıda psikolojik ve sosyal problemi olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre her 5 ilköğretim öğrencisinden (yüzde 21) biri tırnağını yiyor, öğrencilerin yarısı (yüzde 50) ‘hayır’ diyemiyor, yarıya yakını (yüzde 42) korkunç rüyalar görüyor, yarıdan fazlası (yüzde 59) hata yapmaktan korkuyor, 4’te 3’ü ailesinden başarılı olması için baskı görüyor (yüzde 74), bazı öğretmenler öğrencileri dövüyor (yüzde 21).

Okulda matematikten çok başarılıyım; fakat testlerde başarısız oluyorum.”

Öncelikle sınav sisteminin okuldan çok farklı olduğunu dikkate almalısınız. Okulda işlenen konular sınavlardaki soruların temelini oluşturmaktadır. Şayet sizler sadece okul dersleriyle yetinirseniz ve başka bir çalışma yapmazsanız sınavlarda başarılı olma ihtimaliniz azalır. Peki ne yapılmalı;

1. Okulda konular çok iyi öğrenilmeli,

2. Dershaneye gidiyorsanız konuları çok iyi takip etmeli, gitmiyorsanız evde ilköğretim 6. sınıftan itibaren olan bütün konuları sırayla çalışmalısınız. Çünkü OKS sınavından 6., 7, ve 8. sınıfın konularından soru gelmektedir.

3. Test tekniğini öğrenmek için bol bol test sorusu çözün.

4. Belli aralıklarda deneme sınavı çözmeli, başka öğrencilerin de girdiği deneme sınavlarına girmeli ve durumunuzu değerlendirmelisiniz.

Çalışmakta gayemiz Allah rızası ve milletimize hizmet olmalıdır

Davranışlarımızdaki, işlerimizdeki, eylemlerimizdeki asıl hedef; Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Yoksa yapılan işler angarya olmaktan öteye gidemeyecektir.

Oysa Allah’ın rızası istikametinde yapılan her işin zerresi dahi güneşler kıymetinde olabilir. Bu bağlamda insan, niyetini Allah’ın (cc) rızası doğrultusunda tashih etmelidir. Dünya hayatına bu bakış açısıyla yaklaşmalı, hayatı bu mantıkla yaşamalı, okula bu niyetle gitmelidir. Böyle olursa bu dünya hayatı, hem mutlu bir ahiret hayatına mezralık eder.

Okula başlayacak olan veya başlamış olan öğrencilerimize bu yeni sezon öncesinde de aileler olarak bunları anlatmalı, daha işin başında niyetlerini sağlam tutmalarına yardımcı olunmalı; bizler de bu düşünceler içinde olmalı, -varsa ufak tefek kaymalar- niyetlerimizi kalbimizi “düzeltmeliyiz”.

Aksi hâlde gelecek beklentisi, kariyer arzusu, dünya rahatlığı gibi aslında kayma sayılabilecek amaçlarla değişik eylemler içinde olmak kişiye ne dünyada ne ahirette bir mutluluk sağlayacaktır.

Çocuklarımızın emanet olduğunu unutmamalıyız

Ebeveynler olarak kendimizi gözden geçirmeliyiz. Çocuklarımızın bize verilen emanetler olduğunu hatırlamalıyız. Onlara eşyalarımız gibi bakmamalıyız. Onların üzerimizdeki haklarını düşünmeliyiz. Onların dünya ve ahiret mutluluğunu kazanan insanlar arasında yer alması için yapmamız gerekenleri planlamalıyız. Bunu da her şeyden önemli görmeliyiz. Zira onlar bizim ümit tomurcuklarımızdır. Onlar solarsa hayatımız, geleceğimiz -Allah korusun ahiretimiz- solabilir. Bu bağlamda üzerimize düşen somlulukları eksiksiz olarak yerine getirmeliyiz.

Çocuğumuza iyi örnek olmalıyız

Her şeyden önce bilmeliyiz ki çocuklarımız bizim kopyalarımızdır. Onlar en fazla bizlerle vakit geçiriyorlar. Anne ve babaları olarak bizleri örnek alıyorlar. Sözlerimiz, davranışlarımız onları etkiliyor. Bizim yanımızda konuşmayı ve hayatı öğreniyorlar. İnsanlarla bizim gibi iletişim kuruyorlar. Bizim yaptıklarımızı yapıyorlar. Bu bağlamda çocuklarımıza her bakımdan en iyi örnekler olmalıyız. Onları nasıl görmek istiyorsak kendimiz de öyle yaşamalıyız. Yeni bir döneme girdiğimiz şu günlerde aileler olarak kendi konumumuzu yeniden gözden geçirmeli; bu gerçekler ışığında kendimize çekidüzen vermeliyiz. Vermeliyiz ki onlara güzel örnekler olalım.

Nasıl ders çalışalım?

Ders çalışırken kullanacağınız kitap, test, kalem-kağıt, su gibi materyaller yanı başınızda bulunsun. Çalışmaya başladıktan sonra diğer odaları dolaşarak bu malzemeleri toplamaya başlarsanız hem zaman kaybı olur hem de çalışmanızın ciddiyeti kalmaz. O nedenle çalışma masanızın hemen yanında bir kütüphanenizin olmasında fayda vardır.

Öğrencilerin karşısında değil, yanında olun

Sınıfta istenmeyen bir davranış sergileyen öğrenciye karşı sergilenecek tavır çok iyi seçilmelidir. Aksi takdirde onun bunu tepkisel olarak devam ettirmesine sebep olursunuz. Ders çalışmaması, ödevini yapmaması, sınıftakilere zarar vermesi durumunda bir öğrenci suçlu olsa da hemen suçlanmamalıdır.

Niçin arkadaşına vurdun?

Yine ödevini yapmadan gelmişsin.

Çalışmıyorsun ve zayıf alıyorsun.

Bu ifadelerin yerine şunları kullanmak daha doğru olur:

Galiba akşam bir problem yaşadın, yoksa sen hiçbir zaman ödevlerini aksatmadan yapardın.

Sınav sonucun zayıf gözüküyor. Bu sorunu beraber çözelim.

Yavrum seni arkadaşına vurmaya iten sebepler nelerdir?

Sorumluluğa alıştırın

Sağlıklı bir ergenlik döneminin sonunda, bir genç anne-babasından duygusal olarak bağımsız hale gelir. Küçükken başı her sıkıştığında size ağlayarak koşan çocuk, artık kendi problemleriyle baş etmeyi öğrenmiştir. Kendi hakkında karar verebilir, kendi yaşam felsefesini oluşturur. Bunların gerçekleştirmesi için gence aşamalı olarak kendi sorumlulukları teslim etmek gerekir. Lise çağına gelmiş bir ergenin, başarının da başarısızlığın da kendi sorumluluğunda olduğunun bilincinde olması beklenir. Başarısız olan öğrenciler arasında yapılan bir araştırmada, bu tip öğrencilerin başarısızlıklarını çevresel faktörlere yükledikleri görülmüştür. Mesela, çocuk sınavda düşük not almasını öğretmenin ona “takmış” olmasına bağlamakta ya da haksızlığa uğradığını düşünmektedir. Bu durumda öğrencinin velisi, çocuğunun inancı doğrultusunda hareket edip öğretmeniyle tartışırsa, onun sorumluluk almasına büyük bir sekte vurmuş olur

Ergenlik dönemine dikkat

Ülkemizde bir kişinin öğrenciliği ilkokuldan üniversitenin sonuna kadar yaklaşık 15 yıl sürmektedir. Bu sürecin çoğu da ergenlik dönemine denk gelmektedir. Öğrencinin en hassas olduğu dönemlerin başında ergenlik gelir. Bu dönemde aileler çok dikkatli olmalıdır. Öğrencinin bu dönemi sorunsuzca veya en az sorunla yaşaması ailenin tutumuna da bağlıdır.

Tepkilerine anlayışlı olun

Bu bağlamda ailenin, ergenlik dönemini yaşayan öğrenciye değer verdiğini hissettirmesi, ona saygı duyması, onunla çatışmaya girmemesi, onu anlamaya çalışması gerekir.

Yirmi yaşına kadar süren bu dönemde her öğrenci farklı yaklaşımlar ortaya koyabilir, sorunları farklılaşabilir. Ancak aileler: “Biz de genç olduk, biz de bu dönemleri geçirdik, hiç böyle davranmadık.” şeklinde suçlayıcı tavırlar içinde olmamalıdır. Öğrenciyle çatışma yerine onunla aynı tarafta olarak onu anlama dolayısıyla da onunla anlaşma yoluna gitmeyi tercih etmelidirler. Bunun için de ailelerin sabırlı olması, dikkatli olması empati güçlerini (kendilerini onların yerine koyarak düşünme, davranma) kullanmalıdırlar. Bilmelidirler ki sağlıklı bir ergenlik sonrasında karakteri oturmuş saygın ve başarılı bireyler ortaya çıkacaktır.


Öğretmenlerle diyalog kurmalıyız

Okul başarısızlığı ile karşı karşıya kalındığında, veliler öğretmeni, öğretmenler ise çoğu kez veliyi ilgisizlikle suçlar. Oysa her iki tarafın tutumu, hatta çevre de öğrencinin başarısında belirleyicidir. Bu yüzden daha sezon başında işi sıkı tutmalı, sorumluluklarımızı yerine getirme gayreti içinde olmalıyız.

İyi bir öğretmen, veli ile iletişimin mesleğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu bilir. Bu bakımdan öğrencilerimize okul seçerken eğitim kadrosunu da dikkate almalıyız. Özellikle okula yeni başlayacak öğrencilerimiz için buna çok dikkat etmeliyiz. Çünkü ilkokul öğretmeni çocuğun bütün hayatını etkiler.

Kötü öğretmen yoktur; ama bizler de veliler olarak, mesleğini en şekilde yapmaya çalışan, daha çok gayret eden, daha fazla iletişim kuran öğretmeleri seçme hakkına sahibiz. Eğer böyle bir imkanımız yoksa, öğretmenle sıkı diyalog kurabilir, çocuğun eğitiminde sürekli bir işbirliği içinde olabiliriz.

Okula gitmek için özel davet beklemeye gerek yoktur. Görüşmeyi biz talep etmeliyiz. Okula gidip idarecilerle ve öğrencinin öğretmenleriyle görüşmek için illa da bir sorun çıkmasını beklememeliyiz. Okula zamanımızın müsaitliği ölçüsünde belirli periyotlarla sürekli gitmeliyiz. Öğrencimiz hakkında bilgi almalı, idare ile görüşmeli, çocuğu okul ortamında gözlemlemeliyiz. Hatta bazen okul bahçesinin bir tarafına oturup okuldaki diğer öğrenciler, veliler ve okul çevresi hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayacak gözlemler yapabiliriz. Bu kazanımlar çocukla daha sağlıklı iletişim kurmamızı sağlar. Çocuğu daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Görevlerimizi doğru şekilde yerine getirmemize fırsat oluşturur. Öğrencinin başarısını doğrudan ve olumlu yönde etkiler. Çocuğun ara sıra bizi okulda görmesi, öğretmenleriyle konuştuğumuzu bilmesi çocuğun motivasyonu açısından da faydalı olacaktır. Çocuk kendisine değer verildiğini hissedecektir. Çocuk sahipsiz olmadığını görecektir. Çocuk da kendi sorumluklarını yerine getirmek için daha fazla gayret içinde olacaktır.

Öğrencinin yaşına göre ilköğretimin ilk devresinde ayda en az bir kere, ortaokul ve lisede ise iki ayda bir öğretmenlerle konuşup bilgi almanın ve bu bilgilere göre öğrenciyle konuşup sorunlarını paylaşmanın, başarılarını takdir etmenin öğrencinin başarısı üzerinde çok etkisi olduğu bilinmektedir. Ancak öğretmenlerle görüşmelerde dikkatli olmalıyız. Randevu alarak görüşmeye gitmeliyiz. Belli bir gündem doğrultusunda belirli bir süre içerisinde görüşmeliyiz. Öğretmeni suçlayıcı bir üsluptan kaçınmalıyız. Neler yapmamız gerektiğini onlara sormalı, not almalıyız.

Okulu ve öğretmenleri karalamayın

Özellikle anaokulu ve ilkokul döneminde aileler çocukla ilgili her şeyi kontrol etmek isterler. Öğretmeni ve okuldaki diğer öğrencileri bile yönlendirmeye çalışırlar. Her şeyin kendi istedikleri gibi olmasını arzu ederler. Her soruna müdahale etmek eğiliminde olurlar. Bütün sorunları kendi yöntemlerine göre çözmenin doğru olduğuna inanırlar. Ancak sağlıklı bir duruş değildir bu. Daha fazla sorun çıkmasına neden olabilir.Okuldan veya öğretmenden beklentilerimiz bizi tatmin etmiyor olabilir. Öğretmen veya okul ile ilgili gerçekten sorunlar da karşımıza çıkabilir. Ancak bu durumlarda dahi aile içinde okul ve öğretmenlerle ilgili yapılacak olan konuşmalar olumlu olmalıdır. Çocuklar ailelerini de öğretmenlerini sever. İki taraf arasında tercih yapmak istemez. Çocuk, bu tartışmaların ortasında kalırsa bocalar. Böyle bir tartışmanın içinde kalan çocuk, ailesinden yana tercihini ortaya koyarsa eğitim hayatı büyük yara alır. Çünkü o öğretmen artık o öğrenciye hiçbir şey anlatamaz, dinletemez. Öğretmenle iletişimini koparır böyle çocuklar. Öğrenci öğretmenden yana tavır alırsa bu sefer aile çocuk üzerindeki etkisini yitirir. Çocuk, iki tarafı da idare edeyim, diye düşünürse kişilik sorunları ve iç çatışmalar yaşamaya başlar. Dolayısıyla aile aradaki sorunları öğretmenle yüz yüze görüşerek diyalogla halletme yoluna gitmelidir.


yunus bilge
ailem/zaman


İlköğretim

MollaCami.Com