Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Ahiret hayatının lüzüm ve ehemmiyeti


Ey şeref-i İman ile müşerref olan ehl-i İman,
Hutbemiz AHİRETE MÜTEVECCİH BİR HAYATIN LÜZUM ve EHEMMİYETİ hakkındadır.
Hayat ve ölüm Cenab-ı Hak tarafından, kimin amelce daha güzel olacağını imtihan için halkedilmiş, insan için takdir edilen dünya hayatı ve ömür, ahiret hayatını kazanabilmesi için ona sermaye kılınmıştır. Cenab-ı Hak, Ahiret’e hazırlık yapılmadan harcanacak olan dünya hayatının neye benzediğini, böyle bir hayatın insan için ne demek olduğunu, Kur’ân-ı Azîmü’ş-Şân’da bir çok ayet-i kerime ile ifade buyuruyor.
Bir ayet-i kerime’de mealen şöyle buyuruluyor: “Ey İnsanlar! Allah’ın va’di haktır, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın"[2] Bu âyet-i kerime şu şekilde tefsir edilmiştir: “Ahiret muhakkak gelecek, o ceza ve mükâfât her hal-ükârda olacaktır. O halde sakın dünya hayatı sizi kandırmasın. ‘Bu gün keyfimize bakalım da yarın ne olursa olsun’ demeyin. Aynı şekilde sakın o aldatıcı şeytan da sizi Allah ile aldatmasın. Yani ‘Allah Kerim’dir; Allah Gafûr, Rahîm’dir; Allah her şeye vekîldir’ diyerek günahlara, ataletlere, sefâhetlere sevk etmesin, vazifelerinizi sû-i isti’mal ettirmesin. Fi’l-vâkî’ Allah öyledir. Fakat öyledir diye aldanmak, Allah korkusu duymamak Allah’ın salih kullarına vaadettiği nimetlerden mahrumiyettir.”[3]
Eğer bu dünya kişinin kalbine girer, onu Allah’ı zikirden, namazdan, zekattan ve diğer vazifelerinden alıkoyar ve ebedî hayatımız olan ahiretimizi kazanmaya mani olursa o zaman tehlikedir ve dünya hayatı o zaman boşa geçmiş olur. Ancak kişi, uhrevî vazifelerini ön plana alıp ihmal etmeden, dünya hayatını ahirete müteveccih bir şekilde değerlendirebilirse, işte o takdirde bu hayatı zâyi etmemiş olur.
Nitekim Cenab-ı Hak Nur Suresi’nin 37. Ayet-i kerimesi’nde bu şekilde yaşayabilen insanları şu ifadelerle medhetmektedir: “Öyle erler-adamlar vardır ki, ne bir ticaret ne de alış-veriş onları Allah’ı zikirden, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekatı vermekten alıkoyabilir. Onlar kalblerin ve gözlerin yerlerinden oynayacağı bir günden korkarlar.”

Muhterem Mü’minler,
Mübarek Ramazan-ı Şerif Ayı’nı ve Ramazan Bayramı’nı geride bıraktık. Şu an Şevval Ayı içerisindeyiz. Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde “Kim Ramazan orucunu tutar ve sonra Şevval Ayı’ndan altı gün daha oruç tutarsa senenin tamamında oruç tutmuş gibi olur”, buyurarak bizlere büyük bir müjde vermiştir. Bu itibarla Ramazan-ı Şerif’in bereketi ile yakalanan ibadet şuurunu, sene boyunca devam ettirmeye gayret göstermek ve bu gibi fırsatları ganimet bilmek lazımdır. Zira Âhiret için çalışıp Allah’ın rızasını kazanmaya gayret eden insanlar bu dünya hayatını da kendilerine tâbi kılarlar. Hele bir de başkalarının da ahiretlerini kurtarmaları için gayret sarfedenler, yani Allah yolunda nefer olanlar bu dünya hayatını gerçek manada kâr ile bitirmiş olurlar.
Ama ahireti unutup sadece dünya için yaşayanlar dünyayı da ahireti de kaybederler.
Ebu`l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) Hazretleri de bu hususu şöyle izah etmişlerdir: “Bu dünya gölgeye benzer. Nasıl ki arkanı güneşe dönsen gölge önüne düşer. Ne kadar gitsen yakalamak kabil olmazsa dünya da aynen bunun gibidir. Peşinden gidenlerin daima bir adım önünde olur. Fakat insan güneşe dönüp ona doğru yürürse gölge arkasına düşer, peşini hiç bırakmaz. İnsan gölgenin peşinden gider mi? Mühim olan Hakk’a dönüp gölge misali dünyayı kendimize tabi kılmaktır. Dünya için koşan ahireti kaybeder. Ahiret için çalışan dünyayı da kazanır.”[4]
( Mollacami net // ücharfbeşnokta)


[1]Sahih-i Müslim, Kitâbü’s-Sıyam, el-Mektebe
[2] Fâtır Suresi, Ayet 5
[3] Elmalılı Tefsiri
[4] Ziya Sunguroğlunun Notları

tessekur ederim


Hutbe ve Vaazlar

MollaCami.Com