Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


4+4+4 ve Türk usülü İslamafobi

Din eğitimi ihtiyacı için, İmam Hatip Liseleri’nin açılması halkın bulduğu bir çözümdü.

Milli Eğitim’in bulacağı çözüm ise ne olmalı?

İslamofobi’nin sözlük anlamı iki basamaklıdır. Birincisi; İslam dininden korkmak ve çekinmekten nefret hissetmeye kadar değişik derecelerde olumsuz duygu taşınması anlaşılır.

İkinci basamak olarak ise olumsuz duygu taşınma ile birlikte Müslüman kimlikli kişilere ayrımcılık (Diskriminasyon) yapılır. İş yerinde, otobüste, okulda, hastanede ikinci sınıf insan muamelesi yapılarak ötekileştirilir ve kaçınılır.

İslamofobinin iki biçimi vardır. Birincisi İslam dini gerçek kaynakları ile bilinmediği için paranoya derecesinde kaçınma davranışının olduğu ciddi ve samimi korku vardır. İkinci biçiminde ise gerçekte korku yoktur. Bazı güç odaklarının çıkarı gereği kurgu oluşturulur. Bir şiddetindeki korku, on şiddetinde algılatılır.

Psikolojik Savaş’ın ilginç yöntemi burada kullanıldı: “Kuduz metaforu”. Bir canlıyı öldürmek isterseniz onun kuduz olduğuna insanları inandırırsanız ve elinizi kana bulamadan sonuç alırsınız. Herkes gönüllü olarak o canlıyı yok etmek için elinden geleni yapar. En azından o canlıdan insanları uzak tutarsınız. İrtica fobisi bu yöntemle şişirildi.

Tarihte haçlı seferleri döneminde kilisenin asker toplamak için oluşturduğu korku, günümüzde 11 Eylül 2011 İkiz Kule Trajedisi ile yeniden hortladı. Daha doğrusu hortlatıldı.

İran 1979 halk ayaklanmasının dini gerekçeli olduğunun zannedilmesinin katkıları ile bu korku tüm dünyada zirve yaptı. Soğuk savaştan sonra NATO’nun düşman kapasitesine sahip güç olarak gördüğü İran kaynaklı strateji geliştirmesi ile doruk noktaya çıktı.

Medeniyetler Çatışması tezi İslamofobi’nin teorik temelini oluşturdu. İslam Medeniyeti ile Hıristiyan Medeniyeti çatışırsa bu çatışmadan azınlık medeniyet Yahudi Medeniyeti karlı çıkacağı tezi hareket noktası olmuştu.

Bunun için radikal İslami grupların önü açılması ve bazı eylemlerinin yapılması fobi oluşturmak “Şiddet eşittir İslam” dedirtmek için gerekiyordu.

Bu konuda tam başarılı olunuyordu ki, dünya siyasetinde kelebek etkisi sonucu “Arap baharı” başladı.

Aslında İran ayaklanması da despotizme karşı bir ayaklanmaydı. Tunus, Mısır, Libya hepsinin altında adaletsiz diktatörlük yönetimleri ve kapalı rejimler vardı. Eğer İran şahı adil bir monarşi oluştursa idi o ayaklanma olmazdı

Arap dünyası Türkiye’de demokrasi kültürünün darbelere rağmen yerleşmesinin sonuçlarını gördü. Siyasette demokrasi kültürünün etkisi ile ve bunun sonucu sağlıklı dönüşüm olduğunu gözlemledi.

Batı dünyası düşünürleri oryantalist bakışı ile doğu toplumları ve İslam dininin mevcut zorbalık öğretisi sonucu kendi kendilerini yönetemeyeceğine inanıyordu.

Arap Baharı sayesinde batı düşünürlerinin yanlış inanışı olan “İslam, statik ve değişime yanıt vermeyen monolitik bir bloktur, kapalı rejim ve istibdatla yönetilir” görüşü sarsıldı.

Sürü psikolojisine sahip Müslüman kalabalıklar gelişmemiştir algısını ‘Arap Baharı’nın açık rejim talebi hareketi yıktı. Batı düşünürlerinde İslam dinine karşı bir saygı ve merak uyandı. Henüz halklarına yansımasa da bunun sonuçlarını zamanla göreceğiz.

Tahrir meydanından dünya’ya bir ışık yayıldı ancak Türkiye’de bazı gözler bunu göremiyor.

Türkiye’ye baktığımızda 4+4+4 yasası olarak bilinen yasa değişikliğin de İmam Hatip Okulları’nın önü açılacak korkusu ile temelsiz İslam fobisi hortladı. Aslında Anadolu insanı demokrasi kültürünü içselleştirdiği için darbe ile dayatılan zorbalığı defalarca seçimle değiştirmişti. 2010’da da bunu yaptı. Korku temelsizdi.

İslam fobisi olanların kanıt olarak sunduğu örnek olayların yok denecek kadar az marijinal olaylar olduğunu herkes biliyor. İslam paranoyasının hiçbir bilimsel sosyal kanıtı yok ama İslamofobi kurgusunun yargıya taşınmış pek çok örneği var.

Hal böyle iken İmam Hatiplilerden korkmanın hiçbir temeli yoktur. Darbecilik yadigarı bayatlamış İmam Hatip Fobisi muhalefet partilerinin Arap baharını okuyamadıklarını gösteriyor.

Bir canlıyı öldürmek isterseniz onun kuduz olduğuna insanları inandırırsanız ve elinizi kana bulamadan sonuç alırsınız. Herkes gönüllü olarak o canlıyı yok etmek için elinden geleni yapar

İmam Hatiplilere 28 Şubat sürecinde yapılan haksızlığı düzeltmek yerinde bir çaba.

Şu anda geri dönüşü olup olmadığını bilmiyorum ama amaç toplumun din eğitimi ihtiyacını karşılamak ise başka çözüm yolu da var.

Din eğitimi ihtiyacı için İmam Hatip Liseleri halkın bulduğu bir çözümdü.

Milli Eğitimin bulacağı çözüm ise din eğitiminin ana derslerini bütün okullarda seçmeli yapmak olabilirdi.

Yahut “Fizik, Kimya, Matematik, Biyoloji…” gibi derslerin girişine “Bu bilim disiplini Allah’a inananlar için evrenin yaratılış dilini, san’atının mükemmelliğini, eserinin harikalığını anlatır” gibi bir başlangıç yazılabilir. Bu söze muhalefet parti tabanın da karşı çıkmayacağına inanıyorum. Bu durumda zorunlu din dersini kaldırmak bile düşünülebilirdi
.

Benimkisi bir sesli düşünmek oldu. Endişem bu tartışmanın anayasa değişikliği sürecini sekteye uğratmasıdır. Askerlikte “Stratejik Yığınak Doktrini” vardır. Stratejik yığınak ‘Anayasa Değişikliği’ olmalıydı. Mevcut iktidar gücü bu doktrine göre kullanılırsa eğitim reformu zaten kendiliğinden gelecekti
Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7

Yönetilen olurda hiç sesin sedan çıkmaz ve Ezikliği kabul edersen bişey olmaz ama bende varım bende Yöneteceğim derseniz işte bu olmadı .ondan sonra Darbelerin ,Saldırılarjn ve Hakaretlerin ardı arkası bitmez..
Bakın İslam Devrimi Rehberi İmam Humeyni bu konuda ne diyor Bizler Müslümanlar olarak ne kadar namaz dua ve zikir yaparsak yapalım onlar ( sömürgeciler ) bizim namazımızla ve duamızla hiç bi alıp veremedikleri yoktur ve onlar daime bizim petrollerimizi, madenlerimizi ve alınterimizi istemeye devam ederler ve onlar Adamdan korkarlar zira siz Adam olursanız ülkenizi sömürttürmezsiniz ....


Serbest Kürsü

MollaCami.Com