Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


elif şafak ve aşk ....!

Dostlarım “bu kitap “İskender”den daha iyi ve iddialı” dediler, merak ettim ve okumaya başladım. Kitap güzel cümlelerle başlıyor, “bu kitabı aşkla konuşan, sabırla pişiren dost meclisine…” Demek ki yazarın da aşkın kırkıncı kuralında bahsettiği üzere “Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır” güzel…

Kitabın yazarı son zamanların popülist ismi Elif Şafak kitabın adı ise “AŞK” Kitapta sorgulanacak çok yer var.

Bazı yazarlar bu “Aşk”ı sorguladılar ancak yine de bu kitapla ilgili bir şeyler yazmaya kendimi mecbur hissettim.

Ne diyordu kırkıncı kural, “Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşkın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasınızdır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde…”

Yazar aşkla ilgili dilinin ucuna gelenleri sıralamış; Aşkı ilahi, mecazi dünyevi, semavi cismani diye. Bu sıraladıklarının bazıları aynı anlamı ifade ediyor; ilahi, semavi; dünyevi, cismani…

Her neyse yazar kitaba konu olan Mevlana ile Tebrizi ve Ella Rubinstein ile Aziz Z.Zahara arasındaki ve bize göre kendi içindeki aşkı sıralamış, aşkı anlamlandırmaya çalışmış. Kitabın temelini iki aşk oluşturuyor ancak temelde ele alınan Mevlana ile Tebrizi’nin aşkı!...

Mevlana ile Tebrizi’nin dostluğu malum. Bu iki büyük insan o dönemde özellikle de Tebrizi’ye iyi anlaşılamadığı için yaşadığı dönemde husumetler oldu. “Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır” diyen yazar Elif Şafak’a kitapta yer alan bazı metinler doğrusu hiç yakışmamış.

Yazarın ifadesiyle; “Esas mesele iyiyi de kötüyü de sevebilmek ayrım yapmadan” (sh.197) Ancak yazar Tebrizi’ye hakaretler yağdırmış. İşte o cümleler: “Ah, o Şemş denen soysuz herif” (sh.312), “ikisi de aynı kumaştan kesilmiş”( Mevlana’ya üstü kapalı hakaret, sh.313), Şems-i Tebrizi denen ne idiği belirsiz herifi evine alınca adam Hak yolundan tümden saptı” (sh.313), “Bistami gibi münafıkın teki” (sh.314), “Herif resmen Şam şeytanı” (sh315), “mendebur herif” (sh.324) “Allah o mendebur herifin cezasını versin” (sh.384).

Bizce bütün mesele yazarın niyeti ve bakış açısı… Roman kahramanlarından biri olan Ella’nın neden Yahudi olarak seçildiği, bir yana yazar Ella vasıtasıyla bir bakıma kendi düşüncesini empoze ediyor olmalıdır; liberal, açık fikirli, demokrat, nazik, medeni, “dinsel değil değil kültürel anlamda “ Yahudi… Kültürel anlamda Yahudi de ne demek? Bir insan bir dine inanacak ve bu inancı kültürel manada kalacak?!!!

Bu düşüncelerden maksat nedir? “Aşk” kitabıyla çıkış yapan yazar “ılımlı insanlar”ın kafasında yeni düşünceler mi oluşturmak istiyor. Görmek ve duymak istediği acaba, ne güzel bir kitap yazmış, helal olsun mudur? Niyet belli diyoruz. Zira, “Dinler insanlığa ne faydası vardı, insan ırkını birbirine kırdırmaktan başka?” ……” İslam’daki köktendinciliğin, Hristiyan ve Yahudi köktendinciliğinden daha tehlikeli olduğu…” na inanmak!...

“Dünyada yaşanan çatışma ve savaşların bir din sorunu değil dil sorunu olduğu…” (sh.204) Görüldüğü gibi dini muhtevalı bir konu seçilerek, hoşgörü ekseninde dinler üstü bir anlayış ve bu anlayışta İslam köktendinciliği (ki köktendincilik Yahudilerde olan bir kavram)düşüncesiyle Müslümanları

Yahudilerden daha tehlikeli görmüş olmalıdır. Yazar bu anlamda düşüncelerine devam ediyor: “Şayet Hristiyanlıkla Müslümanlık arasında bir sınır kapısı varsa, bunun her iki taraf gibi geçilmez olduğunu sanmıyorum”

Hristiyanlıkla Müslümanlık arasında bir Hapur sınır kapısı mı var ki insanlar o kadar rahat geçiş yapsınlar? Yazarın ifade etmek istediği yokla çift pasaportlu bir dine sahip olmak mı?(!) Yazar bu satırlarda olduğun gibi şu satırlarda da gerçek niyetini göstererek baltayı taşa vurmuş:

“Sanki her iki din birbirinden fersah fersah uzakmış gibi konuşuyorlar. Hâlbuki din bilginleri aralarında tartışadursun, Anadolu’da yaşayan sıradan Hıristiyanlarla sıradan Müslümanların ortak yanları öyle çok ki. Aynı toprağın çocuklarıyız biz” (sh.227)

Yazar Elif Şafak bu kitabında şu soruyu da soruyor: “Din adamları belki çok şey biliyor, ama inanç denilen şey aklen ve naklen mi anlaşılır yoksa birebir kalben yaşayarak mı? Hocalar bazen anlaşılması o kadar güç laflar ediyorlar ki ne dediklerini takip edemiyorum.” (sh.227)

Anlaşıldığı kadarıyla Yazar Şafak, iman, itikat noktasında kafalarda bir istifham oluşturmak istiyor. Yazarın “Aşk” isimli kitabını hakaretlere, yer yer adaba aykırı olay ve tasvirlere yer vermesi kadar dini konularda kafaları karıştırmak açısından maksatlı bulduğumu belirtmeliyim.

IMPAC Dublin Edebiyat Ödülü'nün 147 adaydan oluşan ilk listesinde 'Aşk' adlı romanıyla Elif Şafak’ın da yer aldığı belirtiliyor.

Orhan Pamuk ödül aldıktan sonra Elif Şafak neden almasın ki? Diyoruz.

osman aytekin...

Yazarın ifadesiyle; “Esas mesele iyiyi de kötüyü de sevebilmek ayrım yapmadan” (sh.197) Ancak yazar Tebrizi’ye hakaretler yağdırmış. İşte o cümleler: “Ah, o Şemş denen soysuz herif” (sh.312), “ikisi de aynı kumaştan kesilmiş”( Mevlana’ya üstü kapalı hakaret, sh.313), Şems-i Tebrizi denen ne idiği belirsiz herifi evine alınca adam Hak yolundan tümden saptı” (sh.313), “Bistami gibi münafıkın teki” (sh.314), “Herif resmen Şam şeytanı” (sh315), “mendebur herif” (sh.324) “Allah o mendebur herifin cezasını versin” (sh.384


Evet iyiyi kötüyü TEK BİR Yaratan var. Yaradandan dolayı severiz ayrı dava, yaptıgını severiz ayrı dava anlamadıysan bari ugraşma ;)
Tebriziye hakaret olsa sevilmezdi, evet aynı kumaştan kesilmiş ;)Mevlana ne der? Bir elmanın yarısı gibiyiz, aynıyız farklı gibi görünsekte Bunun neresi hakaret ?
Sevdiklerimize benzeriz, dünya şahit Mevlana hazretleri Şemsi'i sever, Şems ezelden arar Allah dostunu bu uğurda baş verir. Varmı bu zamanda ha!
O hakaretler az bile yazılmıştır eminim çünkü halkın ağzı küfürle doludur, bugün oldugu gibi.
Cahil halkın dedigini YAZARIN hakareti saymak kadar cahilce yaklaşım olamaz
Sizlere göre gerçekci yazılım yerine, hayali pohpohlama, kerametlerle süsleme sonra türbeye dönsün de gidelim birşeyler istemeye, büyütmeyin Allah'ın kulu, veli kulu her biri saygıya değerdir.
Yazın AŞK'IN kitabını da görelim. Çok eleştiri var ama Allah için eline sağlık diyelim, okuyanlar hem Şemsi tanıdı heem Mevlana'yı anladı bence
Ve kitap yazmak ilham olmadan olmaz, bu ilham denen şeyde herkese uğramaz vesselam...

sn melissa osman aytekin beye görüşlerinizi iletin defter-k da yazıyor ...

ben herkesler ne düşünür acaba diye sadece paylaştım ... ;)

kendi fikrimi yazmadım çünkü tamamını henüz okumadım...!

ben o şahısa da size de söylemiyorum ;)
Sadece o fikrin karşısında fikrimi söylüyorum.
Teşekkürler cepni ;) hepimiz aynı fikirde olsak acaba Yaratmanın hikmeti ne olabilirdiki?
Farklı ses olmalı ama düşünün kötü olmasa iyiliğin kıymeti olurmuydu?
Tek insana insanca saygı olmalı, herkes hakediyor , Kafir olan bile çünkü Rabbim yarattı fikri yanlış ise banane?
hesaba cekecek Rabbim var.
Sahi ben niye karşı çıktım? korkudan, kurt kuzulara saldırır diye ...gereksiz vesvese işte
Rabbim bağışla, herşey senin elinde, öyle ise bu endişe niye?
Rabbim bağışla, Rabbim bağışla...

ben yazara gerçekten yazmanız gerektiği için yazın dedim...

yazarlar menfi veya müspet yazdıklarını okuyanların fikirlerini merak ederler...

cepni kardeşim bende okudum o kitabı tebriziye ve Mevlanaya yazılan hakaret dolu sözleri okuyunca bende sadece Tebrziye ait olan bölümler daha çok ilgimi çekti okudum Ella ile ilgili bölümleri hiç okumadım yazılan saygısızlıga bende kendimce böyle tepki verdim

Tek taraflı bakmayalım bir de başka degerlendirme var bakalım:
Ve üçünçü kez okuyorum ne var diye?

Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, göreneklerin kıskaca aldığı insana yoğunlaşıyor.



"Aşk", roman içinde roman. İç içe geçmiş bir kurguyla aşkın kuralları ve aşka varış yolları anlatılıyor. Olaylar çok geniş bir coğrafyada, farklı zaman dilimlerinde geçiyor, farklı kültürleri anlatıyor ve iki farklı düzlemde ilerliyor. Doğu-Batı, gerçek-gerçeküstü, dünyevi aşk-ilahi aşk zıtlıklarını bir potada eritiyor. Farklılıkların birbirini besleyip beslemediğini, varolan çatışmaları, uzlaşmaları sorguluyor.



Kahramanları da Amerikalı Yahudi asıllı ev kadını Ella, Hollanda´da yaşayan İskoç kökenli ateist, sonradan Müslüman olan Aziz A. Zahara, Tebrizli Şems, Konyalı Mevlana, Mevlana ile evlendikten sonra Rum Ortodoksluktan Müslümanlığa geçen Kerra. Hepsi sizi alıp kendi dünyalarına götürüyor.



Elif Şafak, yüzyıllar arası yolculuğuna okuyucuyu da ortak ediyor. "Aşkı ve tekliği" kimi zaman ete kemiğe büründürüyor, kimi zaman uhrevi bir dünyada dolaştırıyor. Kimi zaman Ella, kimi zaman Kerra, kimi zaman Aziz Zahara kimi zaman da Şems´le özdeşleşiyorsunuz.



Ancak Aşk, "Okudum bitti" denilecek türden bir roman değil, okurken de sonradan da üzerinde uzun süre düşündürüyor. Belki de bu yüzden "Aşk" her yaştan, her sosyal gruptan ve inancını farklı düzlemlerde yaşayan insanlar tarafından aynı ilgiyle okunuyor. Kimi romanın edebi, kimi felsefi, kimi de siyasi boyutuna odaklanıyor.



Şafak, "Aşk"ı yazıya dökmeden önce neredeyse on beş yıla yakın bir süre mayalandırmış bu konuyu. Onun için de tasavvuf felsefesinin özünü okuyucuya yalın bir dille aktarabiliyor. Tabii ki bunun arkasında genç yaşta başlayan romancılık yetisi kadar uluslararası ilişkilerde lisans, kadın çalışmalarında yüksek lisans ve siyaset biliminde doktora gibi akademik bir geçmiş de var.



Tezini Bektaşi ve Mevlevilik üzerine yazan Şafak´ın, Pinhan´dan bu yana her romanında kendine küçük de olsa bir yer bulan tasavvuf felsefesi bu kez merkeze oturmuş. Ayrıca, "Aşk" romanının matematiği de çok iyi kurgulanmış. Haziran 2008´de Ella ile Aziz´in yakınlaşmasından Ekim 1244´te Konya´da Rumi ile Şems´in karşılaşmasının gelmesi gibi bölümler arası geçişler, paralel kurguyla verilmiş. Aşk söz konusu olduğunda zaman ve mekân farklılığı anlamını yitiriyor.



Elif Şafak dün ve bugün arasında kurduğu bağlarda ve toplumlardaki farklı düşünce kalıplarını yansıtan insan tiplemelerinde de çok başarılı. Kadının 800 yıldır boğuştuğu sorunların benzerliği de hepimizin üzerinde düşünmesi gerekli bir konu. İlahi aşk, dünyevi aşk boyutuna sınırları kaldıran sanal aşkın katılması da küresel dünyanın bir diğer gerçeğine işaret ediyor.



Aşk, iyi bir roman olmanın ötesinde tasavvufla ilişkisi sınırlı okuyucuya tasavvuf felsefesi hakkında bir ön okuma işlevi de görüyor. Mevlana ile Şems´in aşkının uhrevi mi dünyevi mi tartışmalarını da bambaşka bir boyuta çekiyor. Yüzyıllar boyu haksızlığa uğrayan Şems´i daha yakından tanımamızı sağlıyor.



Bundan 800 yıl önce Mevlana, "Aşk şeriatı bütün dinlerden ayrıdır.Âşıkların şeriatı da Allah´tır, mezhebi de" dese de hâlâ birçokları için şeriat kesilen parmaklar, taşlanan kadınlardır. Elif Şafak bizlere bu romanı sayesinde şeriatın kural, yol, mezhep anlamına geldiğini de hatırlattı.



Ancak, kitabın içinde Aşk Şeriatı´nda yer alan 40 kural tasavvuf felsefesinden beslense de tamamen Elif Şafak´ın hayalgücünün ürünü. Benim için ise kurallardan çok Ella´nın birey olma savaşını kazanması önemli. Sahip olduğumuz değerleri hatırlatan bu kucaklayıcı romanı hâlâ okumadınızsa mutlaka okuyun, eminim seveceksiniz...





Müge Akgün



Referans, 16.05.2009

2011 deyiz ...


Serbest Kürsü

MollaCami.Com