Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Elyafın hikayesi

Elyafın hikayesi


Amerika'da yetişen ''sisal'' adındaki bitkinin hikayesini duydunuz mu? Bu bitki verimsiz toprakta soğuk rüzgar ve aşırı sıcaklarda yetişmeye çalışan bir bitki. Bu bitkinin içinde elyaf bulunmaktadır. Elyaf dokumada kullanılır ve çok değerlidir. Amerika'daki bilim adamları daha fazla elyaf alabilmek için daha verimli toprakta yetiştiriyorlar sisalı...



Bitki büyüyor ama ne görsünler? Yapraklar diğerinden büyük ama elyaftan ser yok! Yaptıkları araştırmalarda anlıyorlar ki, kötü toprakta aşırı güneşle ve rüzgarla mücadelesi onun lifli yapısnı meydana getiriyor.Yani bitkinin çektiği bu kadar zorluk onun içindeki cevheri ortaya çıkarıyor.



Şimdi kıssadan hisseye geçelim: Bizler de geçirdiğimiz zorluklar sayesinde eğer sabreder, yılmadan, yıkılmadan gayret gösterirsek içimizdeki cevheri ortaya çıkarabiliriz. Allah elbette herbirimizin içine farklı farklı cevherler yerleştirmiştir. İçimizdeki cevheri geliştirmemiz, yaşadığımız zorluklara sabretmemiz halinde akıl ve kalp elyaflarına sahip olabiliriz...!

Anlamlı, manidar ve ders verici...

Teşekkürler, kardeşim bu bana okudugum koza hikayesini hatırlattı, şöyle:
Koza hikayesi:

1.bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında, küçük bir kozanın varlığını fark etti. koza ha açıldı ha açılacak gibiydi adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. böyle bir fırsat bir daha ele geçmez diye düşündü; ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi.dakikalar dakikaları kovaladı, saatler geçmeye başladı, ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. sanki, kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü.

sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da, artık yapabileceği bir şey kalmamış gibi geldi ona. bu yüzden, kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi: cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı. böylece, bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu. adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu. ama bunlardan hiçbiri olmadı. kelebek, hayatinin geri kalanını, kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. ne kadar denese de, asla uçamadı. adamın bütün iyi niyetine ve yardımseverliğine rağmen anlayamadığı şey, kozanın kisitlayiciliginin ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten dışarı çıkmak için gereken çabanın, Allah'ın (c.c) kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede kozanın kisitlayiciligindan kurtulduğu anda onun uçmasını sağlamak için seçtiği bir yol olduğuydu.

bu gerçeği öğrendiğinde, hayat boyu unutamayacağı bir şey de öğrenmişti: bazen, hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey, çabalardır. eğer Allah, hayatta herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi, o zaman, bir anlamda sakat kalırdık . olabileceğimiz kadar güçlenemezdik o zaman. ve asla uçamazdık...


Serbest Kürsü

MollaCami.Com