Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Hüzünlü Bir Hizmet Hikayesi

Üniversitede derslerin bitmesine az bir zaman kalmıştı. Birkaç ay sonra diplomasını alacak, öğretmen olacaktı. Hayalleri ve hedefleri vardı. Arkadaşlarına karşılık beklemeden yardım eder, herkes onu daha çok bu özelliğiyle tanırdı. Ders kitaplarının ilk sayfalarına güzel sözler yazar, bunları hayatına uygulamaya çalışırdı.
Bu güzel sözlerden biri, “Sizin en hayırlınız, insanlara en faydalı olanınızdır.” Hadîs-i Şerifiydi.

O gün Salim Bey, “Osmanlı Tarihi” dersinin vize sonuçlarını açıklıyordu. Elindeki son yazılı kâğıdı Tayfun Şahin’indi. Üzerinde 100 yazıyordu. İsmini okumadı; ama Salim Beyin yüz ifadelerinden sınıf arkadaşları bu kâğıdın ona ait olduğunu anlamışlardı. Sınıfı birden derin bir sessizlik kapladı. Herkesin üzüntüsü yüzünden okunuyordu.

Tayfun, bir öğrenci yurdunda kalıyordu. Yurt idarecilerini çok seviyor, onlardan insanî değerler adına çok şeyler öğrendiğini söylüyordu. Yurt, onun için evi kadar sevdiği bir yuvaydı. Ona ek bir bina daha yapılmıştı. Kendisi gibi daha birçok talebe orada barınacaktı. Buna çok seviniyordu. Sadece temizlik işleri kalmıştı; o da tamamlanınca yeni öğrenciler gelecekti. Temizlik yapmak için öğrenciler arasından birkaç gönüllü aranınca, Tayfun ve iki arkadaşı, “İnsanlığa hizmet, Hakk’ın rızasını kazanmaktır.” diyerek hemen kolları sıvayıp işe giriştiler. Gayretli bir çalışmayla iki gün içinde binanın temizliği bitti. İkinci gün akşam geç vakitte toz toprak içerisinde odasına döndüğünde,

Tayfun sıcak bir duş alıp rahatlamak istedi. İşte ne olduysa o anda oldu. Bu bir dalgınlık mıydı, yoksa bir davetiye mi yollanmıştı kendisine? Şofbenden sızan gazın tesiriyle derin bir uykuya daldı. Kimsenin bundan haberi yoktu. Uzun bir süre sonra, yurt müdürü, banyonun ışığını açık görünce olayın farkına vardı. Derhal Tayfun’u hastahaneye kaldırdılar. Ama yapılacak bir şey kalmamıştı.

Müdür, gece yarısına doğru yurda döndü. Bitkin bir halde idare odasına geçti. Üzüntüsünden ne yapacağını bilemiyordu ki telefon çaldı. Gecenin bu saatinde arayan da kimdi? Ahizeyi korkuyla kaldırdı. Telefondaki ses, yurdun ihtiyaçlarının temininde kendilerine yardımcı olan emekli öğretmendi. O, yurda on kilometre kadar uzakta bir evde oturuyordu. Gördüğü bir rüyanın tesiriyle uyanmış, bir daha uyuyamamıştı. Yurdu aramadan içi rahat etmeyecekti. Hemen gördüğü rüyayı müdüre anlattı: “Rüyamda, Kâinatın Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) ile yeni yapılan yurdu gezdik. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yurttan ayrılırken, sevdiği bir genci yanında götürdü.”

o rasüllün sevgilisi olabilmek bu dünya yurdundan onunla ayrılabilmek ne güzel şey...teşekkür edrim ahirim kardeşim selametle kalın

Neresi hüzünlü bir hikaye? Anlamadıgım şey bu dünyaya yaşamaya mı geldik? anlamaya mı??? Anlayan anladıysa ne mutlu ona...
Sonu mutlu bir hikaye, ona uyan onun gibi olur.
Ölüme gitmek hüzünlü değil nasıl gittigin önemli ama yine de tedbiri elden bırakmamalı, yaşamak için mücadele ederken inandıgını yaşamalı , budur zaten yaşamak, vadesi gelene sebep gerek, ...
Burda sevdiklerimizden ayrılmak zor olsa gerek , Ya ahiret yurdu sonsuzlukta ayrı kalmaya dayanır mı yürek? kiminle olmak istersen , işte sana bir yürek, al kalbine
sonsuzluga beraberiz demek ;)

kiminle olmak istersen , işte sana bir yürek, al kalbine
sonsuzluga beraberiz demek :'(

ne güzel yorum yazmışsın gönlüne sağlık melisa kardeşim
okuyan gözlere sağlık şafakvakti kardeşim
ben okuyunca çok duygulandım sizlerlede paylaşmak istedim rabbim bu yolda hizmet edenlerin hizmetlerini zai etmesin iki cihandada mesut etsin

Amin, paylaştığıniz için teşekkür ederiz.


Tarihi, Ibretli Hikayeler

MollaCami.Com