Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Filizlenmeyen tohum.

Filizlenmeyen Tohum
Dostlarım, Aile hayatında, iş hayatında, toplumsal çalışmalarda insanın

Emanete hiyanet etmemenin,

Dürüst davranmanın,

Hakka ve hükme razı olmanın,

Çalışıp neticeye kanaat etmenin,

ve cesaretin mükafatları,

Hırs göstermenin ve her işe menfaatperest akıl ve nefsi karıştırmanın zararları



Başarı için her türlü meşru olsun, meşru olmasın her yolu denemenin zararlarını öğrenmek için aşağıdaki hikayeyi okuyunuz.



*******

Bir zamanlar giderek yaşlanan ve arkasında bir veliaht bırakması gerektiğini anlayan Çinli bir hükümdar vardı. Vezirlerinden veya çocuklarından birisini veliaht seçmek yerine, farklı birşey yapmaya karar verdi bu hükümdar.

Ülkesindeki bütün gençleri huzuruna çağırdı ve onlara şöyle seslendi:

"Artık tahttan çekilmemin ve yerime yeni bir hükümdar seçmemin vakti geldi. Hükümdar olarak içinizden birisini seçeceğim." Gençler bu sözleri şaşkınlıkla dinliyorlardı. Hükümdar devam etti:

"Bugün herbirinize bir tohum vereceğim. Tek bir tohum. Ama bu çok özel bir tohum. Hepinizin evlerinize dönüp o tohumu ekmenizi, sulamanızı ve bir yıl sonra tohumdan çıkan bitkiyle geri gelmenizi istiyorum. O zaman bana getireceğiniz bitkiler hakkında hüküm verip benden sonra tahta geçecek hükümdarı seçeceğim."

Saraya çağrılanların arasında Ling isminde bir genç vardı, ve herkes gibi ona da bir . tohum verildi. Ling, eve dönüp başından geçenleri heyecanla annesine anlattı. Annesi ona bir saksı ve biraz da toprak verdi. Ling, tohumu itinayla ekti, onu güneş ışığı görebileceği bir pencere kenarına koydu. . Her gün saksıya su vererek bitkinin tohumun açıp açmadığını kontrol etti.

Üç hafta kadar sonra, Lingin mahallesindeki gençlerden bazıları tohumlarının nasıl açtığını, bitkilerin nasıl büyümeye başladığını anlatmaya başladı. Ling bu sözleri duyduktan sonra her defasında eve gidip kendi tohumunu kontrol ediyordu. Gelgelelim, saksının içinde büyüyen hiçbir şey görünmüyordu. Haftalar birbirini kovaladı, ama değişen hiçbir şey olmadı.

Bu arada, Lingin arkadaşları ballandıra ballandıra saksılarmdaki çiçeklerden bahsediyordu hep. Lingin ağzını ise bıçak açmıyordu, çünkü hakkında konuşacağı bir çiçeği yoktu. Elinde toprak dolu bir saksı vardı o kadar. Ve artık başarısız olduğuna inanmaya başlamıştı.

Aradan altı ay geçti. Lingin saksısında çiçekten eser yoktu hâlâ. Tohumunu çürüttüğüne kanaat getirmişti Ling. Başka herkesin kocaman çiçekleri, ya da ağaç fidanları olmuştu, ama onun koca bir saksısı, o kadar!

Nihayet bir yıl tamamlandı ve ülkenin gençleri yetiştirdikleri bitkileri karar vermesi için hükümdarın huzuruna getirdiler. Ling, annesine boş bir saksıyı hükümdara götüremeyeceğini söylediyse de, annesi saksıyı götürmesini ve dürüst davranmasını öğütledi. Lingin sıkıntıdan karnı bile ağrıdı, ama annesinin haklı olduğunu bildiğinden sözünü tuttu. Böylece, o da boş saksıyı saraya götürdü.

Saraya ulaştığında diğer . gençlerin getirdiği çeşit çeşit bitkiler karşısında hayrete düştü. Hepsi de güzel renklerde, güzel biçimlerdeydi ve nefis kokular yayıyorlardı. Birbirlerine çiçeklerini nasıl böyle güzel yetiştirdiklerini ciddi ciddi anlatan diğer gençler, Lingin elindeki boş saksıyı görünce kahkahalarla güldüler. Birkaçı da onun durumuna üzüldü ve omzuna dokunup "Boş ver, elinden geleni yapmışsın!" dediler.

Hükümdar gençlerin yanına geldi ve bitkileri inceledi. Bu sırada, Ling arkalara kaçıp gizlenmeye . çalışıyordu. "Ne kadar da büyük ağaçlar ve çiçekler yetiştirmişsiniz öyle!" dedi hükümdar. "Bugün içinizden birisi yeni hükümdar olarak tayin edilecek."

Birden, imparator elinde boş saksıyı tutan Lingi gördü. Hemen, muhafızlarına onu yanına getirmelerini emretti. Ling korkudan titremeye başladı. "Hükümdar başaramadığımı gördü, herhalde beni öldürtecek!" diye düşünüyordu.

İmparator, . yanına getirilen Lingin ismini sordu, o da cevapladı. Diğer gençlerin hepsi gülmeye ve kendi aralarında Lingle alay etmeye başladılar. Hükümdar bir el hareketiyle hepsini susturdu. Lingi yanına aldı, sonra da kalabalığa ilan etti: "Yeni imparatorunuzu selamlayın! Adı Ling!" Ling kulaklarına inanamadı. Tohumundan tek bir filiz bile çıkmamışken nasıl imparator olabilirdi ki?

Hükümdar konuşmasına devam etti: "Bir yıl önce herbirinize bir tohum verdim,

onu ekip sulamanızı istedim ve bir yıl sonra da bana getirmenizi istedim.

Ama sizlere verdiğim tohumların hepsi kaynatılmıştı

ve dolayısıyla da filiz açmaları mümkün değildi.

Ling hariç hepiniz bana çeşit çeşit ağaçlar, .

bitkiler ve çiçekler getirdiniz. Tohumunuzun büyümediğini görünce,

size verdiğim tohumun yerine başka bir tohum ektiniz. (Tohumu değiştirip başka tohum ektiniz)

İçinizden sadece Ling ,

kendisine verdiğim tohumun olduğu saksıyı bana getirme cesaretini

ve dürüstlüğünü gösterebildi. Bu yüzden, yeni imparatorunuz o olacak."
.


Bilge hikayeleri.

Cahil Cesur Olur


Köylünün biri, sığırını ahıra bağladı. Gece bir aslan geldi, sığırı yedi, onun yerine oturdu.

Köylü sığırını merak etmişti, onu yoklamak istedi geceleyin ahıra gitti. Sığırını zannederek arslanın vucudunu okşuyor, sırtını kaşıyordu.

Arslan, karnı tok olduğu için sesini çıkarmıyor, köylü için de şöyle düşünüyordu:

- "Eğer hava fazla aydınlık olsaydı, bu adamın korkudan ödü kopardı. Beni böyle küstahça kaşıması, gece vakti kendi sığırı sanmasındandır."


ÖĞÜTLER:

Doğruyu araştırmadan, kendi zannına göre hareket eden yanılır.

Çağlar boyu zulmet ve nur, hak ve bâtıl, doğru ve yanlış sürekli çarpışmıştır. Her iki kesimden de insanlar ola gelmiştir.

Zar atarken besmele ile atanlara, yahut sahneye Allahın hoşlanmadığı bir tarzda çıkarken besmele çekenlere hep rastlamışsınızdır.

İşte bunlar kendi sığırını zannederek vahşi arslanı kaşıyan köylü gibidir.

Nasıl yaşarsanız öylece inanırsınız. Yaşam tarzları Allahın kurallarına göre olmayan bazıları, dürüstçe hareket edip "Bizim yaşantımız hatalı demiyor da, dini inançlarını yaşam tarzlarına göre ayarlıyor.

Yamadık dünyayı, yırtarak dinimizden.

Din de gitti, dünya da gitti elimizden.

Hak gelince bâtıl zâil/yok olur. Görüşlerindeki noksanlık yüzünden hakla batılı karıştıranlar, hak gelince, yani hikayemizde . ahır aydınlanınca sığırı zannettiği arslanı görecek ve korkacaktır.

Allah an hakikaten alimler korkar. Gerçeği olduğu gibi görenler, yani alimler Allah an elbet en iyi korkan, seven ve yaşantısını ona göre düzenleyendir.


Hikayeler

MollaCami.Com