Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Menar tarifleri

İlm-i usul-i fıkıh
وَهُوَ عِلْمٌ يُعْرَفُ بِهِ اَحْوَالُ اْلاَدِلَّةِ وَاْلاَحْكَامِ الشَّرْعِيَّتَيْنِ مِنْ حَيْثُ اَنَّ لَهَا دَخْلاً فِى اِثْبَاتِ الثَّانِيَةِ بِا ْلاُولَى

Ahkam-ı şer’iyyeyi edile-i şer’iyye ile isbat etmekte kendisi için tesir olması haysiyetiyle edile-i şerîyye ve ahkam-ı şer’iyyenin ahvali(halleri) kendisi ile bilinen ilimdir.


Kitap
:هُوَ النَّظْمُ الْمُنْزَلُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ السَّلاَمُ اَلْمَنْقُولُ عَنْهُ تَوَاتُرا
Bizim rasülümüz Muhammed aleyhisselam üzerine inzal olunan, O’ndan da tevatüren naklolunan nazımdır. Kitap yalnız nazım olmadığı gibi yalnız mana da değildir. Nazmüd’dâl alel’mamadır. Yani manaya delalet eden nazımdır.


Has
:وَهُوَ مَا وُضِعَ لِمَعْنىً مَعْلُومٍ عَلَى اْلاِنْفِرَادِ جِنْساً اَوْ نَوْعاً اَوْ عَيْنا
Cins, nev'i veya ayn olduğu halde münferit olmak üzere malum bir mana için vazolunan lafızdır.


Âmوَهُوَ مَا تَنَاوَلَ اَفْرَاداً مُتَّفِقَةَ الْحُدُودِ عَلَى سَبِيلِ الشُّمُولِ
şumul bir yol üzere hakikatleri müttefik olan fertlere şamil olan lafızdır.


Müşterek
:وَهُوَ مَا تَنَاوَلَ اَفْراَداً مُخْتَلِفَةَ الْحُدُودِ بِالْبَدَلِ
Bedel sebebi ile hakikatleri muhtelif olan fertlere şamil olan lafızdır.


Müevvel
: وَهُوَ مَا تُرُجِّحَ مِنَ الْمُشْتَرَكِ بَعْضُ وُجُوهِهِ بِغَالِبِ الرَّئْىِ
Müctehidin zannı galibi ile müştereğin vecihlerinden bazısı müşterekten tercih olunan şeydir.


Zahir:: وَهُوَ مَا ظَهَرَ الْمُراَدُ مِنْهُ بِصِيغَتِهِ
Sigası ile o lafızdan murad olunan mana zahir olandır.


Nas
:وَهُوَ مَا زَادَ وُضُوحاً عَلَى الظَّاهِرِ بِمَعْنىً مِنَ الْمُتَكَلِّمِ
Mütekellim tarafından sevk olunan mana sebebiyle zahir üzerine açıklık cihetinden zaid olan lafızdır.


Müfesser: وَهُوَ مَا زَادَ وُضُوحاً عَلَى النَّصِّ مِنْ غَيْرِ احْتِماَلِ تَئْوِيلٍ
te'vil ihtimali olmadığı halde nas üzerine açıklık cihetinden zaid olan şeydir.


Muhkem: وَهُوَ مَا اُحْكِمَ الْمُرَادُ بِهِ عَنِ احْتِمَالَ النَّسْخِ وَالتَّبْدِيلِ
Kendisi ile murad olunan mananın tebdil ve nesih ihtimalinden uzak olmasıdır.


Hafi
:وَهُوَ مَا خَفِىَ الْمُرَادُ بِهِ بِعَا رِضٍ تَحْتَاجُ اِلَى الطَّلَبِ
Talebe muhtaç olan bir arız sebebiyle kendisiyle murad olunan mana gizli olandır.


Müşkil:وَهُوَ فَوْقَ الْخَفِىِّ ِلاحْتِيَاجِ الطَّلَبِ وَ التَّئَمُّلِ
Talep ve teemmül muhtaç olduğu halde hafinin fevkında olandır.


Mücmel
:وَهُوَ مَا اشْتَبَهَ مُرَادُهُ فَاحْتَاجَ اِلَى اْلاِسْتِفْسَارِ
Murad olunan mana kapalı olup açıklanmaya muhtaç olandır.


Müteşabih:وَهُوَ مَا لَمْ يُرْجَ بَيَانُ مُرَادِهِ لِشِدَّةِ خَفَائِهِ
Murad olunan mananın gizliliğinin şiddetinden dolayı murad olunan mananın beyanı ümid edilmeyendir.


Hakikat
:وَهِىَ اِسْمٌ لِمَا اُرِيدَ بِهِ مَا وُضِعَ لَهُ
Vazolunduğu mana kendisi ile murad olunan şey için isimdir.


Mecaz: وَهُوَ اِسْمٌ لِمَا اُرِيدَ بِهِ غَيْرُ مَا وُضِعَ لَهُ
Vazolunduğu mananın gayrisi kendisi ile murad olunan mana için isimdir.


Sarih:وَهُوَ مَا ظَهَرَ مُرَادُهُ بَيِّّنا
Açıkça murad olunan mana zahir olan lafızdır.


Kinaye
:وَهُوَ مَا لَمْ يَظْهَرِ الْمُرَادُ بِهِ اِلاَّ بِقَرِينَةٍ
Kendisiyle murad olunan mana zahir olmayıp ancak karine ile bilinen lafızdır.

Dallün bil ibare: وَهُوَ الْعَمَلُ بِظَاهِرِ مَا سِيقَ الْكَلاَمُ لَهُ
müctehidin kelamın, kendisi için söylendiği şeyin zahiri ile amel etmesidir.

Dallün bil işare: وَهُوَ الْعَمْلُ بِمَا ثَبَتَ بِنَظْمِهِ لُغَةً
Lügat cihetinden lafzın nazmıyla sabit olan şeyle amel etmektir.

Dallün biddelale: وَهُوَ الْعَمْلُ بِمَا ثَبَتَ بِدَلالت النَّظْمِ
Nazmın delaleti ile sabit olan şey ile amel edilmesidir.

Dallün bil iktiza: وَهُوَ مَا لَمْ يَعْمَلِ النَّصُّ اِلاَّ بِشَرْطِ تَقَدُّمِهِ عَلَيْهِ
Sabit olmasında nas ile amel edilmeyip ancak o hükmün nas üzerine tekaddüm etmesi şartıyla amel edilendir.

Farz: وَهُوَ مَا ثَبَتَ بِدَلِيلٍ قَطْعِىٍّ لاَ شُبْهَةَ فِيهِ
Kendisinde şüphe olmayan kat’î delille sabit olan hükümdür.

Vacip: وَهُوَ مَا ثَبَتَ بِدَلِيلٍ فِيهِ شُبْهَةٌ
Kendisinde şüphe olan delille sabit olan hükümdür.

Sünnet:وَهِىَ الطَّرِيقَةُ الْمَسْلُوكَةُ فِى الدِّينِ
Dinde gidilen yol demektir. Farz ve vacip olmadığı halde yerine getirilmesi talep olunandır.

Nafile: وَهُوَ مَا زَادَ عَلَى الْعِبَادَاتِ
İbadetler üzerine zaid olan şer'i hükümdür.

Mübah: وَهُوَ مَا لَيْسَ لِفِعْلِهِ ثَوَابٌ وَ لاَ لِتَرْكِهِ عِقَابٌ
işleyen kimse için sevap, terk eden için günah olmayan şeydir.

Ruhsat: وَهِىَ مَا تَغَيَّرَ مِنْ عُسْرٍ لِيُسْرٍ بِعُزْرٍ
Bir özür sebebiyle zorluktan kolaylığa değişen şeydir.


Menar

MollaCami.Com