Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Çaresizlik ve Teslimiyet

Kapkaranlık bir gece de yola çıkıp, bir mum ışığı ile ilerleyen bir yolcu, tam yolun orta yerine geldiği zaman, hafif bir rüzgârın esintisiyle ışığı söner. Ne ileri gidebiliyor, ne de geri. Sadece çaresiz uzatılacak bir el, bir imdat! Sessiz bir bekleyiş, sığınılacak liman ise Erhamürrahimin olan Rabbimiz (c.c.).



Boşluk, karanlık ve sessizlik içerisinde ”leminel mülkülyevme lillahilvâhıdilkahhâr.” Bugün mülk kimindir; buyrulur. (Mukabele eden olmaz. Yine Allah-u Teâlâ cevap verir) tek ve Kahhar olan Allah’ın…El mü’min âyet:16

O çaresiz bekleyiş içerisin de kendi iç âlemine dalarsın. Korku ve ümit arasında med-cezirler yaşarsın. Aklında acabalar, çaresizlikler öylece kalırsın. Düşünürsün; bize bir kimse yalan söylese, af edemez, daima ondan yalan sâdır olacak diye kendimizi o, kimseden koruruz. Araya bir mesafe koyar, hatta irtibatı keseriz.

Ya yalan dünyaya meyilimiz. O, durmadan bizi aldatırken, daima tuzak kurup pusuya düşürürken bizler, hala ona rağbet etmekteyiz. Asıl mülk sahibini unutup, yalan dünyanın geçici mülklerine kapılmaktayız. Netice ne peki? Mum ışığı sönüyor ve pusulasını kaybetmiş yolcu misali sağa-sola savruluyoruz. Evet Hazreti Allah’ı zikretmek, O’nu düşünmekle, gönül bu yalan dünyadan uzaklaşır, ilâhi nurlara bürünür ve orada bir kök hâsıl olur ki, nefsin kökünü kurutur. Gafletsiz ve kalb huzuruyla, uyanık bir şekil de Allah’ı anmak, o’nun senle senin de onunla olduğunu bilmek…

Gönlü mâsivadan hâli kılmak, ruha Muhabetullahı aşılamak, bütün nefsani duygulardan vazgeçmek bu takdirde kalbinden hicap perdesi aralanır, basiret gözün açılır, mutlak mâbud olan mâşukun cemâli müşahede olunur.
İnsan ne zaman bir işini Allah’tan başkasına havâle ve itimat ederse bu teslimiyet; ona belâ, mihnet ve zillet getirir. Lâkin Allah’a itimat edip, halktan kimseyi bulaştırmasa, muradı en güzel şekil de hâsıl olur. Hak Teâlâ’nın kerem ve ihsânından gayri bir şeye itimat etmemek lazımdır. Tam bir teslimiyetle, yardımın yine ondan geleceğine ümid etmek…

İnsan dünya yaşayışına ve eşyanın renklerine kendini kaptırırsa, gaflete düşer, gafil kalb de manevi hayattan mahrum kalır. Böylece yolun orta yerinde çaresiz. Kimsesiz kalakalır. Yine de ümitvarız. Bizi yalnız bırakmayan, biz her ne kadar uzaklaşmak istesek de kapısı kapanmayan, çaresizlerin çaresi, kimsesizlerin kimsesi, tek sahibimiz asi kölesini o fehim karanlığında yalnız bırakmaz. Kul yalnız kaldığı düşüncesine kapılsa da o, daima bizimledir. Kul ellerini duânın kıblesi olan semâya açarsa, o kulun kalben yaptığı ilticasında maksadı hâsıl olur, Gönül gafletten kurtulur, fuyûzatla dirilir.

Rabbim (c.c.)’ye duâ edip ona ilticada bulunduktan sonra “Duâm kabul olmadı, çaresiz bir bekleyiş içerisindeyim, istediğim elime geçmedi tam yolun ortasında kalakaldım” diye teessür etmeyip, “Cenab-ı Hak onu ya hayırlı bir zamana te’hir etti veya ahrette ihsan edecek” demeli ve teslimiyetini bir kez daha göstermelidir. Mevlâm kimseyi çaresiz ve kimsesiz bırakmaz!. Rabbim hakiki bir teslimiyet nasip etsin!

Ve Hazreti Ali (r.a.) dediği gibi : ”Bizim bayramımız günahsız geçen günlerdir.”

Her bir günümüzü bayram edâsıyla ifâ edenlerden eylesin!

Bu değerli yazıyı kaleme alıp gönderenden Rabbim (c.c.) sonsuz râzı olsun…

AMİNNNNN

Allah razi olsun.

Faydalandik insaAllah.


Serbest Kürsü

MollaCami.Com