Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kuyumcu Hikayesi‏

Kuyumcu Hikayesi‏
Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin
seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip
iri bir nesne verip: "Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç
para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan
sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.
Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.

İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar .
Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir;
sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.

İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği
neneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.

Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu der
"benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna
bir on lira veririm."

En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce
yerinden fırlar. "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden
buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira
istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm."
Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya
başlar:
"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."
Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini
istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.

Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi
karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki
nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer
tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her
şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..

Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından
geçen macerasını anlatır.

Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"
Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum,
kafam karmakarışık" diye cevap verir.
Bilge hoca çok kısa cevap verir: "Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini
bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden
kuyumcular mutlaka vardır.

Mesele kuyumcuyu bulmaktadır...

**********************

Siz hiç bir sarrafin bağırdığını duydunuz mu?

Kıymetli malı olanlar bağırmaz.

Domatesçi, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz.

Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.


İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir.

Popçular, rokçular boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor.

Ama Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyorlar.

İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur.

Necip Fâzıl Kısakürek
Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin
seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip
iri bir nesne verip: "Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç
para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan
sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.
Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.

İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar .
Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir;
sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.

İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği
neneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.

Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu der
"benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna
bir on lira veririm."

En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce
yerinden fırlar. "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden
buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira
istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm."
Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya
başlar:
"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."
Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini
istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.

Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi
karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki
nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer
tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her
şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..

Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından
geçen macerasını anlatır.

Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"
Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum,
kafam karmakarışık" diye cevap verir.
Bilge hoca çok kısa cevap verir: "Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini
bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden
kuyumcular mutlaka vardır.

Mesele kuyumcuyu bulmaktadır...

**********************

Siz hiç bir sarrafin bağırdığını duydunuz mu?

Kıymetli malı olanlar bağırmaz.

Domatesçi, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz.

Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.


İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir.

Popçular, rokçular boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor.

Ama Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyorlar.

İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur.

Necip Fâzıl Kısakürek

İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir.

Popçular, rokçular boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor.

Ama Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyorlar.

İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur.

Necip Fâzıl Kısakürek


Teşekkürler degerli kardeşim

teşekkürler

allah razı olsun kardeşim çok güzel güzel oldugu kadar ibretlik bir hikaye.


allah razı olsun kardeşim çok güzel güzel oldugu kadar ibretlik bir hikaye.

Evet altının kıymetini sarraf bilir ;)
ellerine sağlık kardeşim :)

rica ederim.okuyan gözlerinize sağlık..


.

İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur.




çok doğru teşekkürler kardeş :)


Hikayeler

MollaCami.Com