Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Markette müzik dinlemek zorunda değiliz

Markette müzik dinlemek zorunda değiliz




Birkaç yıl önceydi. Ailece otobüsle memleketimize gidiyorduk. Yolcuların kimisi uyumaya çalışıyor, kimisi televizyondaki yabancı filmi izliyordu. Şoför, otobüsün lambalarını kapatmıştı. Ben de başımın üstünde yer alan küçük lambayı yakmış, Kur’an okuyordum. Yerimiz önlerdeydi. Bunun için ara sıra filmin karelerine gözüm takılıyordu.


Film galiba sıradan bir macerayı işliyordu. Bir ara uygunsuz bir sahne geldi. Belki birkaç kişi dışında çocuk büyük herkesin izlediği bir anda böyle bir şeyin olması beni çileden çıkarmıştı.


— Şu ahlâksız filmi kapatır mısınız? Biz bu filmi izlemek zorunda mıyız? Burada aileler ve küçük çocuklar var.


Bana doğru bakan muavin:


— Bir dakika beyefendi, sakin olun, tamam, dedi.


Çok sinirlendiğim için sesimi o kadar yükseltmiştim ki, eşim kavga çıkacağını sanarak beni çekiyordu.


— Aman ne yapıyorsun? Sakin ol biraz. Şimdi kavga edeceksin, yolda indirecekler, dedi.


Öfkeyle ona döndüm:


— Erkekse indirsin, dedim. Kimi indiriyormuş? Ben bilet alıp parasını vermekle bir sözleşme yapmış oldum. İneceğim yere kadar götürmek zorunda. Onların istediği filmi izlemek zorunda da değilim.


Tabiî biz eşimle bunları konuşurken, televizyon çoktan kapanmıştı. Hemen arkasından şoförle muavin olayın yorumunu yapıyordu.


— Hayret bir şey! Üç aydır bu filmi gösteriyoruz, kimse itiraz etmedi. Kim acaba bu adam?


İşte işin üzücü yanı buydu. Üç ayda yapılan 180 seferde hiç itiraz eden olmamıştı.




Otobüste televizyon kaza sebebi


Benzer bir olayı geçen ay yaşadım. Yine ailece Adapazarı’ndan İstanbul’a geliyorduk. Otobana çıktığımızda feci bir kaza gördük. Arabalar perişan olmuş, insanlar savrulmuş, hareketsiz yatıyordu. İçlerinde belki de ölenler vardı.


Hepimizi derin bir üzüntü kaplamıştı. Ben vefat varsa diye dualar edip ruhlarına Yasin okumaya başladım. Tabiî yine otobüsteki televizyon ekranlarından müzik klipleri yayınlanıyordu. Zaten bindiğimizden beri bizi rahatsız eden müzik yayını, sanki hiçbir şey görmemişiz gibi devam ediyordu. Otobüste hiç itiraz eden yoktu. Belki bazıları kanıksamıştı, ama ben çok şükür “televizyon cahili” olduğum için yine itiraza hazırlandım. Muavin yanımızdan geçerken:


— Beyefendi, ben bu klipleri izlemek zorunda mıyım? Çok iğrenç görüntüler var, dedim.


— Tamam, diyen delikanlı şoförle konuşup başka bir kanalı açtı.


— Bir müddet geçtikten sonra tekrar klibe döndüler. Ben yine itiraz ettim.


Yine kapattılar ve yolculuk bitinceye kadar açmadılar.


“Şoför televizyon izlerken kaza yaptı, beş kişi öldü” haberini okuyunca bu iki olayı hatırladım. Açık bir gerçek var ki, otobüslerdeki yayınlar sadece kazalara sebep olmakla kalmıyor, ahlâkımızı ve huzurumuzu da olumsuz etkiliyor.




Her yerde “denetleyici” olmalıyız


Can da önemli, ahlâk da… Ulaştırma Bakanlığı otobüslerdeki tartışmalara bir son vermek için genel müzik ve film yayınını yasaklama kararı almış. Onun yerine herkesin özel kulaklıkla müzik dinleyebileceği bir sistem kurulmasını istemiş.


Tabiî firmalar bunun yeni bir maliyet olduğunu belirterek, bu zorunluluğun sadece sefere yeni çıkacak otobüslere getirilmesini istemiş. Önceki tecrübelerime dayanarak söylüyorum: Bizde alınan kararlar ya yıllar sonra uygulanır ya da bir engel çıkar ve hiç uygulanmaz.


Eğer bu güzel kararın hemen uygulanmasını istiyorsanız, yapacağınız birkaç şey var.


Öncelikle, toplu film ve müzik yayını yapılan her yerde “denetleyici” olun. Otobüs, minibüs, vapur, tren, uçak, havaalanı, hastane, pastane, market, bekleme salonları gibi parasını siz verdiğiniz için ancak sizinle ayakta duran her araçta ve her yerde itiraz ve istek hakkınızı kullanın. Hiçbir müşteri, parayla mal veya hizmet sunan firmaların her verdiğini almak, kullanmak, dinlemek, izlemek zorunda değildir. Özellikle ahlâk dışı veya şiddet içeren görüntülere anında tepkinizi koyun. Oradaki veya onun üstündeki yetkiliye sözle, yazıyla, telefonla, maille itiraz edin.




Kimse şikâyetinize duyarsız kalamaz


Ben birçok alış veriş ettiğim markette, gittiğim lokanta veya pastanede yayınlanan müzik veya filme itiraz ettim. Çoğunlukla kabul ettiler. Bazen mazeret üreten veya başka gerekçe gösteren olabiliyor.


Bu tür yerlerde alış veriş yapan veya hizmet alan insanlarda ne yazık ki, “ne yapılırsa razı olmak, kabul edip boyun bükmek, sanki itiraz etmekten korkmak ve kendini kabule mecbur hissetmek” gibi yanlış bir düşünce var.


Oysaki parayı veren sizsiniz. Hizmetin ve ürünün şeklini ve kalitesini de siz belirlersiniz. Birçok firmanın tekrarladığı gibi, “Kalite müşteri memnuniyeti” ise, esas olan sizin memnuniyetinizdir. Bütün firmaların kaliteyi esas alıp kıyasıya bir rekabete giriştikleri dünyada hiçbir firma müşterinin şikâyetini görmemezlikten gelemez.


Ama firmalar veya iş yerleri, “Bizim tarzımız bu. İşinize gelirse…” diyorsa, yapılacak olan onlara tavır koymaktır.


Bunun için dinimize, ahlâkımıza, geleneğimize, görgümüze aykırı olan uygulamalara seviyeli, etkili ve edepli bir şekilde tavır koymaktan çekinmeyin. Hatta şikâyetçi olduğunuz firmaları, hem kendilerine, hem ilgili bakanlıklara, hem de gazetelerin tüketici köşelerine şikâyet edebilirsiniz.




Müslüman kötüyü engellemeli


Asıl önemli husus şu:


Ahlâka aykırı uygulamalar yavaş yavaş yaygınlaştırıldı. Bugün “zaman, ahlâk ve iletişim katili” televizyon başköşeye yerleştirildi.


Yolculukta, alış verişte, bekleme salonunda dinimizin ve ahlâkımızın prensiplerine aykırı yayınları devamlı dinleyen bir Müslüman’ın maneviyat dünyasındaki yıkımı tahmin edebiliyor musunuz?


Unutmayalım ki, namahremin resmine ve görüntüsüne bakmak da haramdır. Bir günahın çok yaygınlaşması, onu mübah hale getirmez; aksine bizim görevimizi daha arttırır. Demek ki, hem kötüye uymamak hem uyarmak hem de iyiyi yaymak gibi bir görevimiz var.


Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kötülüğü gördüğümüzde elimizle, dilimizle engellememizi, buna gücümüz yetmiyorsa hiç değilse kalbimizle hoşnut olmadığımızı göstermemizi emreder.


Bu konuda yapabileceğimiz çok şey var. Ama ben itiraz ettiğimde çoğu kez yalnız kaldığımı gördüm. Demek ki, zararlı bir nemelazımcılık, kabulleniş ve çekingenlik var.


Sizin cesaretiniz eylemsiz olanlara da etki eder. İnşallah çifte sevap alırsınız. Çünkü kötü yayınlar yerine faydalı yayınlar izlenirse, “ölü zamanlar” değerlenmiş, boşuna geçirilebilecek vakit bir şeyler öğrenmekle nurlanmış olur.


Tekrar ediyorum: Mal ve hizmet aldığınız hiçbir firmanın her yayınını dinlemek zorunda değilsiniz. Parayı siz verdiğinize göre siz mahkum değil, hakim konumdasınız.

Cemil Tokpınar

teşekkür ederim kardeşim çok güzel bi konuya deyinmişsiniz
allah razı olsun
televizyon degil aslında onun ismi(fitnevizyon)dur

emeginize saglik....

Otobüs yolculugunda kuranı kerim açılıp okunur mu?

bu da ayrı bir soru..

içlerinde müsait olmıyan bir o kadar yolcu olabilir. Melekler rahatsız edilir mi?


Otobüs yolculugunda kuranı kerim açılıp okunur mu?

bu da ayrı bir soru..

içlerinde müsait olmıyan bir o kadar yolcu olabilir. Melekler rahatsız edilir mi?


okunmaz diye biliyoruz...çünkü kuran ı kerim çok yüce bir kelam saygı gösterilmesi lazım.insanların hal hareketi kim bilir ne halde...otobüse ağır gelir hatta kazaya bile sebebiyet verebilir...

paylaşımınız için teşekkürler kardeşim emeğinize sağlık

evet otöbüste kuan-ı kerim okunmaz lakin kalbden sessiz bir lisanla ALLAHIMIZI anabiliriz sanırım..bundan kimse rahatsız da olmaz..


Serbest Kürsü

MollaCami.Com