Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Namaz

28/07/2008


Mine İZGİ (Eğitimci)




Miraç hadisesini idrak edeceğimiz bu günlerde, not defterime şu notları düştüm. Namazın hediye edildiği böylesi önemli bir günde sizin aklınıza neler geldi acaba? Bizlere hediye edilen namazın kıymetini biliyor muyuz? Ya da namaz kılmama hastalığına mı yakalandık?
Namaz, sahih bir imandan sonra Müslüman’ın Allah’a en başta gelen ameli görevidir. Namaz, mümin için önemli bir görevse, biz iman eden kullar olarak bu görevi en iyi şekilde yerine getirmeliyiz. Öncelikle namazı tanımalı, namazın Rabbi Allah’ı tanımalı ve sevmeliyiz. Çünkü sevginin yolu tanımaktan geçer, görevi en iyi yapmanın yolu da sevgiden… Öyleyse namazı ve Rabbimizi tanımaya var mıyız? Bugün Rabbimizi tanıyalım ve O’nu ne kadar sevdiğimizi kontrol edelim.
Şimdi gelelim sevgimizin kalitesine… Önce bunu iyi bir tahlil ve teşhisten geçirelim. Eğer hastalığı bilir ve teşhis edersek, tedavisi de kolay olur. Teşhisten sonra da yapmamız gereken en doğru şey, doktorun hastalığımız için sunacağı tedavinin iyi sonuç vermesi için reçeteyi en iyi şekilde uygulamaktır. Eğer doktorun bize sunduğu reçeteyi okumaz, kâle almaz, uygulamaya koymazsak, reçetenin elimizde olmasının ya da hastalığımızı bilmemizin bize hiçbir faydası olmayacaktır. İşte namaz da Ankebut Sûresi 45.ayette geçtiği gibi “Resulüm sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Kuşkusuz namaz, edepsizlikten ve kötülükten alıkoyar…” reçetesi olarak elimizdedir. Hastalıktan uzaklaşmak, kurtulmak istiyorsak reçeteyi iyi okumalıyız. Yoksa hastalık bütün vücudumuzu sarar. Önce kalbimizde başlayan hastalık bütün vücuda yayılır. O zaman önce kalpleri tedavi etmeliyiz.
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Kalp, hükümdardır, organlar da onun askerleridir. Hükümdar iyi olursa, askerleri de iyi olur, hükümdar kötü olursa, askerleri de kötü olur. Kulaklar hükümdarı dinleme cihazı, gözler nöbetçileri, dil tercümanı, eller kanadı, ayaklar postacısı, ciğer rahmeti, dalak gülmesidir..” (Müttaki, 1-212)
Vücudumuzun gıdası, temiz ve leziz yiyecek ve içecekler olduğu gibi, kalbimizin ve ruhumuzun gıdası da iman, namaz ve diğer ibadetlerdir. Bedenin her organı belli bir iş için yaratılmıştır. Bir organ yaratıldığı işi yapmıyorsa hastadır. Kalp, iman, namaz, Allah sevgisi, Allah’a ibadet, Allah’ı zikir, ve Allah’tan yardım dilemek için yaratılmıştır. Kalp, bu görevlerini yapmıyorsa hastadır.
Manevi açıdan çalışmayan, imana, namaza ve diğer ibadetlere mâni olan kalpler şunlardır:
1. Hasta Kalpler: Bu hastalığın sebep olduğu rahatsızlık ve belirtiler, kalbin görevini hakkıyla yapmasıdır. Bu hastalığa yakalanma belirtileri ise nefsi isteklerin artması ve nefsi isteklere gem vurulamamasıdır. Bunun sonucunda da kalp kirlenir. İşte kalbi kuşatan bu kirler, onun namaz kılmasını ve hakkı bulmasını engeller. Günah kirleri kalpte arttıkça daha şiddetli hastalıklara yakalanır.
Bu duruma düşen kalp, namaz karşısında duyarsız hale gelir, nasihatler kendisine fayda vermez, olaylardan ders ve ibret almaz. Geçici dünya zevkleri peşinde koşar, günah bataklığının dibine çöker, hayatı oyun ve eğlenceden ibaret sanır ve hayatını bu şekilde idame ettirir.
Yüce Allah buyuruyor: “Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt , kalplerde olan hastalıklara şifa ve inananlara bir yol gösterici ve rahmet gelmiştir.” Yunus Sûresi – 57
Kalp hastalıklarına Kur’an, namaz ve diğer ibadetler şifadır. Sağlıklı kalpten iman, namaz ve güzel ameller hasıl olur. Hasta olan kalpten ise küfür, nifak ve her türlü günah çıkar.
2. Kirli Kalpler: Bu hastalığın sebep olduğu rahatsızlık ve belirtiler, günahlar kalbi kirletir ve paslatır. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kalpler de demirlerin paslandığı gibi paslanır. Ashap: “onun cilası nedir?” diye sordu. Allah Resulü buyurdu ki: “Kur’an okumak, Allah’ı çokça zikretmek (namaz kılmak) ve ölümü hatırlamaktır,” dedi.” (Irakî, 1-281)
Küfür ve münafıklığın dışındaki kirleri namaz temizler. Allah Resulü buyuruyor: “Söyleyin bakalım, birinizin kapısının önünden bir nehir aksa, günde beş defa o nehirde yıkansa vücudunun kirinden bir şey kalır mı? Ashap: “Hayır, onun kirinden hiçbir şey kalmaz” dediler. Allah Resulü: “İşte beş vakit namaz bu nehir gibidir. Onunla Allah günahları yok eder,” buyurdu.” (Müslim, Mesacid, 283)
3. Katı Kalpler: Bu hastalığın sebep olduğu rahatsızlık ve belirtileri, günah işleye işleye, namazı terk ede kalp katılaşır.
Yüce Allah buyuruyor: “Kalpler Allah’ın kitabına (namaza) karşı katılaşanların vay haline! İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.” Zümer Sûresi – 22
Kur’an, mü’minlere, gönüllerini arındırıp parlatmadıkları takdirde kalplerinin paslanacağı, namaz kılmadıkları ve Hakk’a sarılmadıkları takdirde yumuşak olan kalplerinin katılaşacağı uyarısında bulunmaktadır. İnanan ve akıllı insanlar olarak bu sunulan bu reçeteye uymalıyız. Yoksa katılaşan kalp taşlaşır, hatta taştan da daha fazla katılaşır. Apaçık ayetler karşısında etkilenmez, korku ve ürperti duymaz ve artık namaz kılmaz.
4. Sapmış Kalpler: Bu hastalığın sebep olduğu rahatsızlık ve belirtileri, Kur’an’dan, İslâm’dan, Hak’tan, namazdan sapıp batıla, günaha yönelmektir.
“Ey kalpleri istediği yöne çeviren Allah’ım! Kalbimi dininin üzerine sabit kıl” diye dua eden Peygamber Efendimiz (sav) sonra da şu ayeti okurdu: “Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme, bize katından bir rahmet ver, şüphesiz sen, çok bağışlayansın.” Ali-İmran Sûresi – 8
Kalp sapması, Allah’ın emrine uymama, O’nun emirlerini yerine getirmeme, haktan, Kur’an’dan, namazdan ve bütün ibadetlerden uzaklaşıp batıla, günaha meyletmek demektir.
5. Gâfil Kalpler: Bu hastalığın sebep olduğu rahatsızlık ve belirtiler, kalp, İslâm’dan, Kur’an’dan, imandan, namazdan ve bütün ibadetlerden gafil olur.
“İnsanların hesap verme günü yaklaştı. Onlarsa, hâlâ gaflet içinde Kur’an’a yüz çeviriyorlar. Rableri tarafından kendilerine gelen her yeni uyarıyı, hep alay ederek dinliyorlar. Onların kalpleri hep eğlencededir.” Kehf Sûresi – 28
6. Cahil Kalpler: Bu hastalığın sebep olduğu rahatsızlık ve belirtileri, kalbin gaflet hali devam eder, günahlara, haramlara iyice dalar, Kur’an’dan ve namazdan iyice uzaklaşır. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Hayır, onların kalpleri cehalet içindedir. Ayrıca onların dışında yaptıkları kötü işleri de vardır.” Mü’minun Sûresi - 63
7. Perdelenmiş Kalpler: Bu hastalığın sebep olduğu rahatsızlık ve belirtileri, Kur’an’dan ve namazdan yüz çevirir, işlediği günahları umursamaz ve unutur, sonunda da kalbine perde çekilir ve kulakları da sağırlaşır. Yüce Allah bu hastalığı Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatmaktadır: “Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatıldığı halde onlardan yüz çeviren ve önceden yaptıkları günahları unutan kimseden daha zalim var mıdır? Biz onların kalplerine bunu anlamalarına engel olan bir perde, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırırsın da asla hidayete gelemezler.” Kehf Sûresi – 57
8. Kör Kalpler: Bu hastalığın sebep olduğu rahatsızlık ve belirtileri, basiret ve bilinç yok olur. Artık bu kalp, Kur’an-ı göremez, namazı ve diğer ibadetleri fart edemez. Çünkü evvelinde hastalanıp tedavi edilmeyen hastalanan, kirlenen, paslanan, katılaşan, sapan gaflete ve cehalete dalan, perdelenen kalp, sonunda Hakk’a karşı körleşir.
9. Kilitlenmiş Kalpler: Bu hastalığın belirtisinde de perdelenip körleşen kalbin kilitlenmesi kaçınılmazdır. Bu aşamaya gelen insanın Kur’an’dan istifade etmesi, namaz kılması zorlaşır.
Yüce Allah buyuruyor ki: “Bunlar Kur’an’ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli midir?” Muhammed Sûresi – 24
10. Mühürlenmiş Kalpler: Bu hastalığın belirtisi, kilitlenen kalp mühürlenir. Kur’an’dan, namazdan ve bütün ibadetlerden yüz çeviren insanın kalbi kilitlenir ve son aşama olarak da kalbine mühür vurulur.
Yüce Allah buyurur ki: “Allah, onların kalplerine ve kulaklarına mühür vurmuştur. Gözlerinin üzerine de perde inmiştir. Onlar için büyük bir azap vardır.” Bakara Sûresi –7
Günah devam ettikçe kalbi bir kılıf gibi sarar. İşte o zaman Allah tarafından mühürlenme işi yapılır. Bu işlem, kulun işlediği günahlar sonucu yapılır.
11. Ölü Kalpler: Bu hastalığın belirtisi de kilitlenen ve mühürlenen kalp, Kur’an karşısında duyarlılığını yitir ve bütün hayat damarları kopar. İşte bu durumda da ölü hale gelir.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Sen ölülere duyuramazsın, arkalarını dönmüş kaçarlarken sağırlara da İslâm çağrısını işittiremezsin.” Neml Sûresi – 80
Kalbin ölmemesi için, Kur’an ve namazla dirilimse gerekir.
Tüm bu hastalıklardan kurtulmanın tek bir yolu vardır, onu da bizi yoktan var eden ve bizi bizden daha iyi tanıyan Rabbimiz bildirmiştir. Bize sunulan bu reçete de şöyle denmektedir. “Gerçekten müminler felaha ve arzularına ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında huşu içinde bulunurlar. Onlar boş ve anlamsız şeylerden yüz çevirirler. Onlar zekatlarını tam olarak verirler.” Müminin Sûresi – 1,2,3,4 “O müminler emanetlerine ve verdiklerine sözlerine riayet ederler. Namazlarına devam ederler. İşte asıl bunlar, Firdevs Cennetlerinin mirasçısı olacaklar ve orada ebedi kalacaklardır.” Müminin Sûresi – 8,9,10,11
Namaz, müminin dünya ve ahiret saadetini hazırlayan kurtuluş reçetesi ve mümini yüceler yücesine çıkar bir asansördür. Reçete elinizde asansörün önünde beklemek yerine, reçeteyi okuyun ve asansöre binin. Sizi sonsuz ufuklara çıkaracak yolculuğunuz hayırlı olsun.
Yolculuk için yapacağınız ilk şey güzel bir tövbe ve yönelmedir. İşte böyle bir tövbe ve duayla yolculuğumuza başlayalım.
Şuan hepinizi bu duaya katılmaya davet ediyorum.
“Gözümün nuru namazım! Seni terk ettiğim için Rabbimden de senden de milyarlarca af diliyorum, milyarlarca özür diliyorum ve imanımı tazeliyorum. Rabbime de sana da yeniden inanıyorum. Seni yeniden keşfederek, yeniden anlayarak, yeniden öğrenip, yeniden yaşayarak kılmak istiyorum. İlk vahyolmuş gibi, ilk kılındığın gibi, Peygamberin arkasında namaz kılan sahabiler gibi, kırk kişi olarak Medine’de kılınan o korkusuz namaz gibi seni kılmak… İlk vahyolunduğun gibi anlamak, huzur, huşu ve ihlasla kılmak istiyorum.
Ben kalbimi manevi hastalıklardan, kir ve paslardan arındırdım. Midemi bütün haramlardan temizlemeye çalıştım. Aramızdaki bütün engelleri kaldırdım. Yeniden sana yöneldim. Bunun için yeniden seni inceliyor ve öğrenmeye çalışıyorum. Senin hükmünü, seni terk eden kimsenin hükmünü, senin önemini, kıymetini, hikmet ve mahiyetini yeniden araştırıp amel etmeye çalışacağım.
Gözümün nuru namazım! Benim gaflet ve cehaletime bakma! Benim sana olan ilgisizliğime bakma. Ne olur benim yaptığım gibi sen beni terk etme. Senin gibi büyük bir rahmetten, şükürden, tevekkülden, duadan, bereket ve mağfiretten beni mahrum etme. Yoksa ne olur halim?
Gözümün nuru namazım! Elimden ve kolumdan tut. Beni düştüğüm çukurdan çıkar. Beni şu bunalımlardan ve buhranlardan kurtar. Günah kirleriyle kararan ruhumu aydınlat. Beni her türlü günahtan koru. Zira Rabbim; “Namazı dosdoğru kıl, gerçekten namaz, hayasızlıktan, edepsizlikten ve bütün haramlardan insanı korur” buyuruyor. Sen de beni bütün haramlardan koru, kötülüklerden beri kıl.
Gözümün nuru namazım! Beni kabirde kimsesiz ve ışıksız bırakma. Beni kabir azabından koru. Zira Allah Resulü (sav): “Namaz, ateşle mü’min arasında perdedir,” buyuruyor. Beni kabirde tek başıma koyma. Mahşerde sahipsiz bırakma. Sıratta kolumdan tut. Büyük mahkemede, o ilahi duruşmada beni savunmasız bırakma. Sen bütün sıkıntı, bela ve musibetlere karşı kalkansın, onlara karşı beni koru.
Ey yüce Rabbim! Namazı bana sevdir. Onun sevgi ve bilincini kalbimin derinliklerine nakşeyle! Onu çocuklarıma sevdir ve namaz aşkını onların da kalbine nakşeyle. Onu bütün mü’minlere sevdir ve bilincini onların gönüllerine yerleştir ya Rab!.. Amin…”(1)
Namaz bilincini idrak edenlerden, Miraç hadisesine vakıf olanlardan olmamız duasıyla emanet edilmesi gereken en “Emin”e emanet olunuz.

arkadaşlar uzun bir yazı ama çok güzel konu olduğu için paylaşmak istedim kendinizi sohbet dinlemiş sayın Allah cc razı olsun

okuyasiya kadar canim cikti.
yinede allah razi olsun

çok güzeldi teşekkürler kardeşim


Namaz

MollaCami.Com