Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


necip fazılın osmanlı hakkındaki düşünceleri...

s.a arkadaşlar. şu ana kadar necip fazıl hakkında müsbet bi düşünceye sahiptim ama hakkında osmanlıya karşı bi takım yakışıksız sözler söylediğini duydum.dolayısıyla aklımda soru işareti olıştu.Necip fazıl ın osmanlı hakkındaki düşünceleriyle alakalı malumatı olan varsa paylaşımlarını bekliyorum ... selamlar...

Bizlerin paylasimlarindan evvel, siz merhum üstad hakkinda ne gibi olumsuz seyler duydunuz? Duydugunuz olumsuzlugu siz bizimle paylasirsaniz daha isabetli olur.

Duyduğum ifadeler şöyleydi ve söyleyen kişinin elinde belgesi de vardı : Osmanlı 7 asırlık hayatında ilk 2,5 asrını aşk meşk fetih ve hakimiyetle süsleyici sonraki asırlarda ise kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici..... ifadelerini kullanıyor ecdamız hakkında...

Biz yazılanlara bile şüpheyle yaklaşırken siz, bir takım duyumlara güvenerek düşüncenizden vazgeçiyorsunuz öyle mi? İlginç...

Bilgi-belge her neyse varsa paylaşabilir misiniz?

Bunlari söyledimi bilemiyorum...
Su zamana kadar böyle bir sey söyledigine veya yazdigina sahit olmadim.

Biraz mantikli düsünmemiliyz.
Ömrünün büyük bir kismini milli ve manevi degerler ugrunda fikri mücadele vermis ve mücadelesi ugrunda hapislerde yatmis bir aksiyon insanindan bahsediyoruz.
Öyleki...,
1960'li yillarda Osmanli lehine tek bir söz söylenmesinin bile takibat sebebi olabilecegi buhranli bir devirde, devlet tarafindan hain ilan edilen Sultan Vahidüddin Han'i, herseye ragmen, nesriyat yoluyla savunan ve hakikatte bir vatan sevdalisi oldugunu ilan eden ILK kesim N. Fazil Kisakürek ve öncülük ettigi Büyük Dogu hareketidir.
Üstadin Sultan 2. Abdulhamid Han hakkindaki güzel yazilarini okumak isterseniz, "son devrin din mazlumlari" adli eserinin birinci bölümünü okumanizi tavsiye ederim.
Bunun disinda verdigi fikri mücadelenin temel taslarindan biriside icindeki Osmanli sevdasi oldugunu muhtelif yazilarindan ve insanlarla yaptigi degerli paylasimlarindan anliyabilirsiniz.

Simdi mantikli düsünmek gerekir.
Böyle bir insanin Osmaliya karsi olumsuz sözleri olabilirmi?
Eger bu cümleyi sarf etmisse, bunu hangi anlamda ve ortamda neyi ifade etmek icin kullanmis olabilir diye arastirmadan onu Osmanli aleyhtarimis gibi yansitmak ne derece dogrudur.?

Merhum M. Akif Ersoy'u bilirsiniz.
Mübarek insan istiklal marsimizin yazari ve milli sairimiz.
Bugün milli ve manevi cephenin Fatihalarla yad ettigi ve hürmet ile anildigi bir büyük insan.
Cenabi Allah rahmetini esirgemesin ve bu millete nice Akifler nasip etsin.
Lakin,
bu mübarek sairimizin istbdad adli bir siir'i vardir...bilmem hic okudunuzmu?
Bu yazisinda Cennetmekan Sultan 2. Abdulhamid Han hazretleri icin öyle hakaretler dizelemiski akliniz hayaliniz durar.
Bilinen bir gercek vardir M. Akif devrinde atesli bir Abdulhamid muhalifiydi...ve bunuda cevresine yansitiyordu.
Fakat simdi size soruyorum...
Onun bu muhalefeti,
bu hakaretani yaizsi Akif'in Akifligine zarar verirmi?
Akif'i Akif yapan noktalari onun hatalarindan ayri degerlendirdigimiz icin bizler onu severiz.
Elmalili Hamdi efendi gibi...
Abdülhamid muhalifligi onun ilmini eksiltmez ve yaptigi diger hizmetleri kücültmez.
Bizlerde onun O cephesine iltifat ederiz.
Yoksa muhalefet noktasinda yaptiklarini takdir ettigimizden degildir....

Gelelim Üstad N. Fazil'a...
Lütfen üstad hakkindaki düsüncelerinizi bu anlattiklarim cercevesinden degerlendirin.
Sepetinizdeki bir elmaya musallat olan solucan yüzünden tüm sepeti cöpe atmayin.

Unutmayalimki insan oglu beserdir...beser bazen sasar.
N. F. Kisakürek büyük dogu mecmuasiyla,
O. Yüksel Serdengecti, serdengecti dergisiyle,
milli ve manevi cephenin fikri anlamdaki ekolleridirler.
Kendilerinden Allah (c.c.) razi olsun..mekanlari cennet olsun.

Yiğidi öldür hakkını ver demişler...tabiki muazzam eserler meydana getirmiş bir şair olabilir.ama bu sözler kendisine aitse ki öyle olduğunu düşünüyorum ,ecdadımız hakkında bu şekilde söyleyen bir kimse hakkındaki düşünceceleri sizzlerin takdirine bırakıyorum...

Üstad N.F.K.'in bu kadar yapmış olduğu hasenatını bir kenara bırakıp, bir seyyiesinin üstüne gitmek vijdansızlık olur kanaatindeyim. Velevki kesin olmayan bir belge, hayır kesin olsa dahi ecdad hakkında her daim iyi düşünülecek diye bir kaide yok. Ecdadında yanlışı varsa söylenir, Necip Fazıl'ında yanlışı varsa söylenir, bizimde yanlışımız olduğu zaman söylenecek. Seyyah kardeşiminde dediği gibi beşer bazen şaşar, bazende düşer.

Selametle

Seyyah99 ve Gok_Sultan kardeşime katılıyorum.
N.F.K. asla böyle birşey demez demiyorum ama kaynağı da görmeden inanasım gelmiyor şahsen.. ::)

Hani derlerya 10 katlı bir bina düşünün. 1. katta düşen bir insanın haberi 10. kata öldü olarak çıkar. İşte bu misal, varsa ufak-tefek hataları "Kafirdir" düşüncesine giden söylemlere kanmayacak nicelikteyizdir umarım.

Hataları varsa o Allah c.c. ile kendisi arasındadır. Kulağa kaçırılan kar suyu ile oyalanıp düşüncelerimizi çürütmek yerine yaptıklarından ve de yazdıklarından ötürü kendisine teşekkürü borç bilmeliyiz.


Seyyah99 ve Gok_Sultan kardeşime katılıyorum.
N.F.K. asla böyle birşey demez demiyorum ama kaynağı da görmeden inanasım gelmiyor şahsen.. ::)


Gençliğe Hitabe'sinde geçiyor. Necip Fazıl'ın önceleri bohem bir hayatıı vardı, islamiyet çizgisinde değildi. Izdırap dolu arayış yıllarında ölümsüz hakikati aramıştır.

Gaiplerden bir ses geldi: Bu adam
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...

Sonunda Üstat, teselliyi, Abdülhakim Arvasî’nın sohbetlerinde buluyor

“Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, sonsuza varmak...”(1939)

“Otuz üç yıl saatim işlemiş, ben durmuşum.
Gök yüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.” Bu mısralarında kendisini çok güzel anlatıyor.

Tasavvuf yolunu keşfettikten sonra, nefsiyle hesaplaşmalar yapıyor ve kıyasıya mücadele ediyor. Aynalar Yolumu Kesti isimli şiirinde bohem hayatı yaşadığı günler için göz yaşı döker.

Dönüş yaptıktan sonraki hayatında neler yapmadıki...

Geçmişi karalayanlara asla katılmadı, mukaddes emanete sahip çıkılması gerektiğini haykırdı:

“Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?”

İslâm düşmanları ile pervasız kalem mücadeleleri yaptı.
Cumhuriyet döneminde geçmiş dönemleri karalama başlamıştı.
Üstad şu mısralarla cevap verdi:

“İnanmıyorum bana anlatılan tarihe;
Sebep ne mezardansa bu hayatı tercihe?”

Bu amaçla Ulu Hakan Abdülhamit Han, Vahdettin Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu gibi kitaplar yazdı. Tarihin yeniden ve doğru yazılmasını istedi. Sultan Vahdettin’i anlatan kitabından dolayı yargılandı ve mahkûm edildi.

Yalan tarihle ve sahte kahramanlarla mücadele etti.

“Sakarya, saf çocuğu masum Anadolu’nun.
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun.
Sen ve ben, göz yaşıyla ıslanmış hamurdanız,
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız.
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader,
Aldırma; böyle gelmiş, bu dünya böyle gider.
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz.
Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz.

Yol O’nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya.
Yüz üstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya"

Mahkemeler, hapisler, zindanlar onu yıldırmadı; dava ve inancından vazgeçiremedi.

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir;
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir’ dedi.

“Ateşten zehrini tattım bu okun,
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum değdi burnuna yok’un,
Kustum öz ağzımdan kafatasımı.”

“Delilik ile deha arasında ince bir zar vardır, birinden ötekine geçmek mümkün. Necip Fazıl, ‘burnum değdi burnuna yok’un diyerek dâhî olduğunu göstermiştir.”

Yok’un burnu olmayacağına göre, burnu da bir şeye değmeyecektir. Ama bu harika buluş, Üstad’ın dehasını gösterirdi.

Mekanı cennet olsun. Nur içinde yat büyük üstad.


Serbest Kürsü

MollaCami.Com