Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Eshab-ı Kehf

Ümmetler, milletler insanlar hayatlarını devam huzur içinde devam ettirebilmeleri için
tevhîdin ilah-i nuru ile aydınlatmaları,
KAlplerini Hz Rasülüllahın muhabbeti ile doldurmaları,
İdraklarını Hz Kuran'nın hayat iksiri ile canlandırmaları ve sonrada nasıl bir ümmet nasıl bir millet
haline geldiklerini iyi bilmeleri lazımdır.
İşte bu saymaya çalıştığımız şartlar, hayatın, yaşamanın, ayakta durmanın temel şartıdır.
Çünkü aslını, esasını, cevherini, hakıkatını bilmeyen bir millet, geleceğinden emin olamaz.
İŞte onun içindir ki

Yeryüzünde yaşayan her milletin, her insanın, her devletin tarihinde maddî ve manevî
kahramanları vardır. İşte bu insanlar geçmişinde maddi ve manevi insanları olduğu zaman haklı olarakdan
geçmişleri ile iftihar ederler. Kendisine ders çıkarırlar...
Tabiki zıddı olup ve karanlığa gömülecek olan bir de o tarihi vardır ve kimse hatırlamak istemez.
(örnek almaz.) Mea fiîh Zaman zaman hatırlamalı ama kendisine ondan ders, ibret çıkarmalıdır.
Kendimize misâl olarak alacağımız o yiğitlerden Eshab-ı Kehfdir

Biz Ondan başkasına hiçbir zaman ilah demeyiz. Doğrusu o vakit akıldan uzak,
haddinden fazla bir yalan söylemiş oluruz. Çünkü O'ndan başka ilâh imkansızdır, yalandır.
İşte bu yiğitlerin işlerinin aslı şu idi Müşriklere karşı ayaklanma ile tevhidi ilândır.
İşte bu krallar putlara tapıyor, putlar için kurbanlar kesiyorlardı...
Bu konuda pek ileri gidenlerden biri de
Rum krallarından Dekyanus idi. Rum ülkesini dolaşıp putperestliği kabul etmeyen hıristiyanları
öldürüyordu. Nihayet Ashab-ı Kehf'in şehri olan "Dekinos"a indi.
İner inmez iman ehlinin takip edilmesini ve yakalanmasını emretti. İman edenler,
şuraya buraya kaçıp gizlenmişlerdi. Şehrin kâfirlerinden tayin ettiği zabıtaları
iman edenleri takip ediyor, gizlendikleri yerlerden çıkarıp Dekyanus'a getiriyorlardı.
O da putlara kurban kesilen mezbahalara sevkedip putperestlikle öldürülme arasında
seçim yapmalarını öneriyordu. Alçak dünya hayatına rağbet edip bu ölümden korkanlar,
onun dediğini yapıyorlar. Ebedî hayatı tercih edenleri de öldürüp, parçalayıp şehrin
suruna ve kapılarına asıyordu.

[b]Bunu gören o birkaç genç, Rum soylularından ve bir görüşe göre kralın ileri gelenlerinden
hür gençlerdi, çok etkilendiler. Bu fitnenin def edilmesi için Allah Teâlâ'ya göz yaşları ile
boyun eğerek namaz kılıp dua ediyorlardı.


Zorba kralın yardımcıları bu gençleri ihbar ettiler, bundan dolayı onları,
hücrelerinde bastırıp huzuruna getirtti ve bazı şeyleri söyledikten sonra
bunları ya putlara ibadet veya ölüm arasında seçim yapmalarını teklif etti.
O vakit o yiğitler de dediler ki
Bizim bir ilâhımız vardır ki, ululuk ve yüceliği gökleri ve yeri doldurmuştur.
Biz ondan başka birine ilâh demeyiz, asla putlara tapmayız, senin teklifini kabul etme i
htimalimiz sonsuza dek yoktur, hükmün ne ise yap!!!


Bundan dolayı üzerlerindeki kıymetli elbiselerin soyulmasını emredip onları yanından çıkardı
ve kendisi önemli bir iş için Ninova şehrine gitti ve geri dönünceye kadar onlara
düşünme için mühlet verdi, Onlara uyarlarsa uyarlar, yoksa diğer müslümanlara yaptığını yapacaktı.

Bunun üzerine yiğitler dinlerini korumak için karar verip şehrin yakınındaki
Benclüs dağında sarp bir mağaraya gizlenmeye karar verdiler. Her biri babasının
evinden bir şey aldı, bir kısmını sadaka verdiler, kalan kısmını nafaka edindiler ve gidip
mağaraya sığındılar; gece gündüz namaz kılıyorlar, Allah Teâlâ'ya
inleyiş ve feryad ile yalvarıyorlardı. Nafaka işini Yemlihaya bıraktılar. O sabahleyin bir miskin
kıyafetine girerek şehre giriyor, lazım olanı alıyor, biraz da havadis araştırıp arkadaşlarına dönüyordu.
Zorba kral, şehre dönünceye kadar bu şekilde durdular.
Kral gelir gelmez bu gençleri aradı ve babalarını yanına getirtti.
Babaları onların kendilerine isyan ve mallarını yağma etmekle çarşılarda israf edip
dağa kaçtıklarını söyleyerek özür dilediler. Yemliha, bu kötülüğü görünce,
pek az miktarda azık alıp ağlayarak vardı ve arkadaşlarına dehşeti anlattı. Onlar,
ağlaşarak secdelere kapanıp Allah'a yalvardılar, sonra başlarını kaldırıp oturdular,
yapacakları iş hakkında konuşuyorlardı. Derken Allah Teâlâ, bunlara bir uyku verdi, yattılar,
nafakaları baş uçlarında uyudular kaldılar. Beride Dekyanus hiddetinden ne yapacağını düşünüyordu...
Ne kadar uyuduklarını ve kaç kişi olduklarını belirten Ayet-i Kerimeler Kehf süresinnin tefsirinde geçmektedir...
( mollacami.net // ücharfbeşnokta )[/b]

Emeğinize sağlık kardeşim

Emeğine, yüreğine sağlık kardeşim..Eshab-ı kehfin bulunduğu bölgede oturmak gerçekten çok güzel..Rabbim şefaatlarına nail eylesin..

Emeğine, yüreğine sağlık kardeşim..Eshab-ı kehfin bulunduğu bölgede oturmak gerçekten çok güzel..Rabbim şefaatlarına nail eylesin..



Eshab-ı keyf Afşin- Elbistan diyarın dadır. Zamanın bir çok alimleri oraya işaret edip bazı kitaplar yazmıştır. Hatta geçen hafta TRT 2 de 1200 lü yıllarda yazılan kitaplarda orada olduğu söylenmiştir.

Cümlemizden rabbim razı olsun arkadaşlar...

Eshab-ı Kehf'in nerde olduğu hakkında çeşitli rivayetler vardır.

Merhum Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirine göz attığımızda şöyle bir ibare geçmektedir.

Mucemü'l-Büldan'da hemzenin zammıyla Üfsus Tarsus süğürunda bir şehirdir.Ashab-ı Kehf'in
beldesi deniliyor denilmiştir...

Hazreti Muaviye'nin Rum'a bir gazasında görmek istediği mağara da ya bu, Tarsus'taki olsa gerektir. Fakat Hiristiya'larca maruf efsus veya efes İzmir civarındadır.

Fahreddin-i Razı der ki doğrusu Eshab-ı Kehf'in nerde olduğu hakkında nede, ne zamanını ne mekanını aklen bilmeye imkan yoktur...

Acizane, en iyi bilen VALLAHÜ ALEMÜ...

İşte burdan yola çıkarak, Eshab-ı Kehf'in nerde, nasıl olduğu bizi pek fazla yargılamaz.
Ancak inanıp iman etmek, itigat etmek gerekir diye düşünüyorum...

Peygamber Efendimiz buyuruyorlar ki,
Evlatlarınıza Eshab-ı Kehf’in isimlerini öğretiniz. Çünkü onların isimleri bir binada bulunursa,
o bina yanmaz bir eşya üzerine yazılırsa, o eşya çalınmaz; bir hayvan üzerinde bulundurulursa
o hayvan kaçıp gitmez.

Yangında bir bez parçası üzerine Eshab-ı Kehf’in isimleri yazılıp ateşin ortasına atılsa, yangın söner.

Çok ağlayan çocuğun beşiğinde başının altına konulsa, çocuk ağlamaz.

Çekirge için, bir kâğıt üzerine yazılıp bir ağaca takılıp tarla ortasına dikilirse çekirgeler gider.

Hamile kadının sol oyluğuna bağlanırsa, doğum kolay olur.

Ayrıca; Uyuyamayan bir kimseye, Haşir Suresinin sonunda

Lev enzelnâ’dan başlayarak 4 ayet, arkasından da Eshab-ı Kehf’in isimleri okunursa, o kimse uyur.

Tarsus ağır basıyor.


Emeğinize sağlık kardeşim

Okuyan gözlere sağlık.
Allah razı olsun...

Tesekkurler, anlamli bir hikaye...


Hutbe ve Vaazlar

MollaCami.Com