Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Dilimiz Sadeleşti mi FAKİRLEŞTİ Mİ?

Selamün Aleyküm
Dünya'nın en zengin dili Arapça'dır. Kur'an-ı Kerim'in Arapça indirilmesinin sebeplerinden biriside budur. Osmanlıca da, içinde bulunan Arapça ve Farsça terimlerinde kattığı büyük zenginlikten oluşan bir şerbettir.
Osmanlıca'nın Arapça'dan farkı sadece etre ve ötre farkıdır ki bundan dolayı dil; hem yazma hem de konuşma bakımından Arapça'ya yatkındır, yakındır ve buna mukabil Kur'an-ı Kerim'i okuma ve yazma becerisini, hem de lügat bakımından kavrayabilmeyi kolaylaştırdığı için Allah tarafından bizlere sunulmuş olan ALTIN bir tepsidir.
(İçinde Arapça ve Farsça terimlerin büyük ölçüde eriyip gittiği) Latin alfabesiyle haşrolunmuş bir dil ile Arap Alfabesiyle haşrolunmuş bir dil Kur'an-ı Kerim açısından mukayese edildiğinde; Kur'an-ı Kerim'i güzel okuma ve anlayabilme hususunda aralarında nasıl bir uçurumun olduğunu düşünebilmekte ve anlayabilmekteyiz Elhamdülillah.
Şimdi soruma geleyim
Arapça bilmeyen müslümanların elinde bulunan bu ALTIN TEPSİ, neden yerini gümüş bir tepsiye bırakmıştır?
Saygılarım ve Sevgilerimle

Ve aleyküm selam.

Konu ile sorunuzu bağdaştırabilmek için birkaç kez okuduğumu söylemedem geçemeyeceğim!

Kur'an-ı Kerim ve arapça ile ilgili bahsettiğiniz şeyler güzel şeyler, tamam.
Anlayamadığım Türkçe ile Arapçayı mukayese ederek nereye varmak istediniz? Bir Türk çıkıpta arapça konuşmayacak herhalde ::)

Müslümanız Elhamdülillah. Kur'an okuyoruz elhamdülillah. Türk'üz 8) kabul. Türkçe konuşmaya çalışıyoruz! bunun neresi sorun?

Artı azıcık tarih takip eden biri iseniz eğer; latin alfabesi gelmeden evvel de aynı cümleler ile konuşulduğunu bilirsiniz.
Değişen tek şey kullandığımız harfler olmuş.

Hayır, Türkçe'ye giren yabancı kelimelerden bahsediyorsanız hay, hay tartışalım.

Saygı ile...

Selamün Aleyküm
Ben Türkçemiz ile Arapça'yı değil Eski Türkçe ile Yeni Türkçe'yi kıyaslıyorum.
Sorun Türkçe konuşmak değil, Arapça'dan uzak olmak.
Ayrıca ben de şöyle bir soru sorabilirim. Madem aynı cümlelerle konuşuyorduk birşey değişmedi neden dil devrimi yapıldı?
Ağacın kökü ve gövdesi Din (İSLAMİYET) dalları da kültürdür. O kültür dallarından biri de DİLDİR.
Şu anda bir milletin değil yüzyıllar boyu dinine ve özüne uygun olarak zamana ayak uydurup zenginleşen bir Ümmet'in dilinden bahsediyoruz.
Konu sadece harflerimiz değişti herşey aynı deyip basite indirgeyip geçebileceğimiz bir konu değildir.
Burada 623 yıl Dünya'ya hükmetmiş anlı şanlı bir medeniyet, bir tarih söz konusudur.
Yabancı dile gelince; siz İslam harflerini çıkarıp yerine batı medeniyetinin harflerini getirirseniz tabiki hangi kültürün dilinizi işgal edeceğini de belirlemiş oluyorsunuz. Burada dilimize giren yabancı diller değil, yabancı dillerin dilimize girmesi için hazırlanan zeminden bahsedilmelidir.
İnsan nereye bakarsa orayı görür; Önüne doğru bakan bir insan malumunuz üzere arkasını göremeyecektir.
İsteyerek ya da istemeyerek biz yüzümüzü batıya doğru çevirmişiz. Dil de o çevrilen yüzdeki ana bölgemiz yani göz niteliği taşımaktadır.
Latin Alfabesinin Kabulu hiçbir bilimsel gerçeğe dayanmamaktadır.
Ne kazandık ve ne kaybettik sorularının cevapları iyi düşünülüp ve irdelenip verilmelidir.
Osmanlıca Arap (İslam) harflerinden dolayı çok zor öğreniliyordu safsatasından başka oturtabilecek hiçbir meşru tarafı yoktur bu hazin vakıanın.
Bu safsatayı dillendirenlerin Japonca'dan ve Japonya'nın şu anki halinden,Çince ve Çin'in şu anki pozisyonundan haberleri yok herhalde.
Dil zenginliği düşünce zenginliği demektir; düşünceleri keskin ifadelerle anlatabilmek demektir. Siz Arapça ve Farsça gibi zenginliği tüm Dünya tarafından teyid edilen terimleri üstelik hiçbir bilimsel veriye dayandırmadan dilinizden soyutlarsanız dilinizin
anlam kabiliyetini daraltmış olursunuz. Bunun size hiçbir şekilde artısı olamaz.
Örnek olarak;
Yüce Allah'ın bize Kalü Bela'da sorduğu "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusuna Arapça tek bir kelime ile قَلُوا بَلى "Evet, sen bizim Rabbimizsin" cevabını vermişizdir. Burada Türkçe olarak tek bir kelime; evet ( Sen bizim Rabbimiz değilsin gibi) ya da hayır (Sen bizim Rabbimiz değilsin gibi) cevabını verdiğimizde soruya keskin bir ifade ve anlamla yanıt verilemeyecektir.
(Bu örnek Arapça'nın zenginliğini değil; Arapça'nın Türkçe'mize kattığı zenginliği vurgulamak için verilmiştir.)
Saygılarım ve Sevgilerimle

Ve aleyküm selam...

Tamam eski Türkçe ile yeni Türkçeyi kıyaslayalım. Eskisi Türkçe, yenisi Turkche'dir. Emin olun bu vak'a sizin bahsettiğiniz vak'adan daha vehamet arz eder.
Yukarıda ki yorumumda da bahsettiğim gibi Arapçanın değerini çok açıklamışsınız, teşekkür ederim.

Harflerin değiştiğinden bahsederken konuyu hafife indirgemiyor, dikkatten kaçan ya da dikkatin\m\izi çekmeyen bir konuya değiniyorum. Bu gün TDK Türkçe'sinde yer alan "oturgaçlı götürgeç" kelimesini biz Farsça ve Arapçanın birleşmesinden oluşan "Bi-siklet" olarak kullanıyoruz. Siz ne olarak kullanıyorsunuz bilemiyorum.

623 yıllık tarihimizin hepimizin gönlünde ayrı bir yeri vardır. Lakin, her güzl şeyin sonlanması gibi bu da sonlanmıştır. Ve bu gün biz onların yaptıklarını yaparak esas torunlar olduğumuzu göstermeliyiz. Yoksa harf devrimini gündeme getirip bunu tartışmak daha değerli konuları gözden kaçırmak demektir. Emin olun bu duruma ATAlarımız dahi üzülürdü!

dilimize giren yabancı diller değil, yabancı dillerin dilimize girmesi için hazırlanan zeminden bahsedilmelidir.


Ne güzel demişsiniz. Madem harf devrimi olmuş, madem hal böyle; ellerimizi mi sıvayacaz, kollarımızı mı bilmem, bir an önce çalışmaya başlayıp, en azından dışarıdan kelime girmesine engel olabiliriz. İşte bu noktada Arapçanın Türkçeye kattığı zenginlikten istifade edip, meramımızı ifade etmekte daha özgür davranabiliriz.

Verdiğiniz örnekten yola çıkarak şunu söylemek isterim; hep merak ettiğim bir şeydir ayrıca; diğer devletlerde ki müslüman insanlar ne yapsın? Onlar da kendi kullandıkları dillerin yetersizliğinden yakınıp Araça kullanmak mı istesin ::)

Evet, insan nereye bakarsa orayı görür. İleri bakan arkasını gözden kaçırır. Arkasını takip eden ise önünü göremeyip ilk çıkan engele toslar. Sağ ve solun tehlikeleri de cabasıdır. Hatırlamakta fayda vardır ;)

Son olarak konu harici bir şey söylemek istiyorum. Neden her yorumunuzda selam kullanıyorsunuz?
Bence bu gibi değerli vazifelerimizi olur, olmaz her anda kullanmak onu çok hırpalamak olur. Daha değerli kalmaları için itinalı olmamız gerekiyor ya da ben öyle düşünüyorum. Konu içi birinci yorumunuzu anlayışla karşılarım ama yorumun yorumlarında gerek olmadığını düşünüyorum. Düşünün ki her nefesinizde bir yudum su içiyorsunuz ;)

Saygı ile...

Allah razı olsun kardelen kardeşim kendi açımdan faydalı bir yazışma olduğuna inanıyorum.
Benim şu andaki mücadelem geçmişte (kanaatimce) yapılan doğru olduğu düşünülen bir yanlışın gün yüzüne çıkmasıdır ki müslümanlar eğriyi doğruyu ayırt etsin.
Eğrisi doğrusu ayırt edilemeyen ve bize çok pahalıya mal olan o kadar çok yanlış var ki...
Benim amacım derinin üstündeki yaraya dövme diye bakanların artık onun bir yara olduğunu görmeleri ve ondan yayılacak mikrobun vücuda verecek olduğu daha büyük hasarları önleyebilmektir.
Söylediğiniz gibi bir yandan da günümüzde; vücudumuzda meydana gelebilecek başka türlü hastalıklara, yaralara da nasıl tedbirler alınmalı; onunda çözüm önerileri üretilmesi lazım.
UNUTMAYALIM hastalığın çıkış sebebini bilemezsek panzehiri de üretemeyiz.
Saygı ile...


Serbest Kürsü

MollaCami.Com