Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Örtunmek kisiligini dişiliğinin ustune koymaktir.

Açık'ta bırakılmış kadınlar...

SENAİ DEMİRCİ
Kalabalıkta özellikle o dikkat çekiyor. Yakası açık bırakılmış, kolları
kısa tutulmuş, eteğinin ucu yukarıda bırakılmış, beli daraltılmış
elbisesi değil dikkat çeken.

Elbiseden taşan beden parçaları.. O elbiseyi özenerek seçmiş olmalı.
"Üzerinde güzel duracak" demiş olmalılar. "Bana yakışacak" diye umutlanmış
olmalı. Ama hoyrat bakışlar, elbiseyi değil, elbiseden arta kalan
kısımları süzüyor. Öylesine yok gibi ki elbise hepten çıplak kalmak
istediğini haykıran bedenin üzerinde "engel" gibi duruyor. Bedenin
tamamlayıcı parçası değil, "fazlalık" gibi görünüyor.

Bakılsın diye oradaydı bedeniyle. Bakıldıkça varolacağına inandırılmıştı.
Bir tür bakılma açlığı ile donanmış olmalıydı. Farkında olmadan, diğer
gözlerin "nesne"si haline getirilmişti. Öyle bir nesne ki, üzerine bakış
düşmediğinde karanlıkta kalıyordu. Gözler üzerinde olmadığında kıymetini
kaybettiğini sanıyordu.

Gözlerin kayması için açıkta bırakılmış bir bedene, teşhir etme niyeti de
eşlik ederse,-bu niyetle bakılanın gözleri de sizin bakan gözlerinize
kilitlenmişse- kendi içinde tutarlı bir sahne seyredersiniz. Seyredilmek
isteyen bir ruh ve seyredilen bir beden, birbiriyle yan yana, kardeşçe
oturuveriyorlardır: Sorun yok gibidir. Ama çıplak bırakılmış bedene,
içindeki ruh başka telaşlar peşinde koştururken gözünüz kaydığında, mağdur
edilmiş bir beden buluyorsunuz karşınızda. Uçağa yetişme telaşının
sardığı, tatilden dönme hüznünün hükmettiği bir ruhun ardı sıra yürüyen,
hâlâ daha plaj kıyafetine takılmış bir beden, gözünüzün önünde,
birdenbire
çıplaklaşıyor, topraklaşıyor, et ve kemik soğukluğuna düşüyor. "Açılmış"
değil "açıkta bırakılmış" oluyor.

Onu o çıplaklığa özendiren tüketim mekanizmalarıyla paketlenmiş, onu
açıklık içinde utanmaktan alıkoyan ısrarlı teşviklere sarılmış bir cesedi
sürüklüyor ardı sıra. Kadın bedeninin özellikle sivriltilmiş birkaç
detayına indirgenmiş bir kişilik sergisine icbar edilmiş, zorlanmış,
itilmiş oluyor. Özel bir insan olarak yaratılmış, yüzü özel, duyguları
biricik, kalbi bi'tane, varlığı müstesna bir kadını, "her kadın gibi"
eyleyen, "herhangi bir kadın" gibi "den den"leştiren, sıradan bir serinin
modüler parçası kılan sürecin ucuna yerleşiyor: Kalça hareketleri kadar
var olan bir kadın. Göğüs dekoltesi kadar öne çıkan bir kadın. Yüzünden
çok belden aşağısı muhatap alınan bir kadın. Kişiliği dişiliğine
kilitlenmiş bir kadın.

Mağlup, mağdur, mazlum o. Kendi rızasının şimdi ve burada olması bir şeyi
değiştirmiyor. Kendi rızasını iptal eden, kendi iradesini unutturan,
utanma duygusunu uykuya yatıran hayli uzunca, karşı konulmaz ve sistemli
bir ikna sürecinin kurbanı.. Ara sıra, varlığını hatırlatan o kadınsı
irade, o utanç duygusu hiç uzamayacak eteğini refleksif bir hareketle
çekiştirtiyorsa da ona; nafile. Bedeni üzerine yapışmış gözleri
kabullenen, yaban bakışları evcilleştiren bir çaresizlikle oturduğu yerde
oturtuyor onu görünmez bir iktidar. Alnına boncuk boncuk dizilmeye
hazırlanan utancını müşfik bir el hareketiyle siliveriyor. Bir anda
çıplak olarak yakalandığını hissettiği o nadir şaşkınlık anlarında
gözlerini kurnazca kapatıveriyor. Sakinleştiriyor onu, uysallaştırıyor,
hırçınlığını gideriyor.

Kendinden uzağa düşürüyor kadını çıplaklık. "Kendine özel", "sahici" ve
"sahih" bakışlar arıyor boşuna. Baştan ilan edilmiş bir sadakatsizlik
vardır çıplak bedende.. "Bakan sadece sen değilsin ki bana!" "Ben bütün
bakışlara açı(ğı)m." "Bunca bakanım var benim." "Sen de kim oluyorsun?"
Galip gibi duruyor ama mağlup. Zulmediyor görünüyor ama mazlum. Kadir
kıymet bilmiyor ama kadir kıymeti de bilinmiyor. Mağdur ediyorken mağdur
ediliyor.

"Açık"ta bırakılmış kadın, sırf şehvet üzerinden tanımlanıyor. "İnsan"da
olan ama tümüyle "insan" olmayan bir şehvet üzerinde dikelmeye zorlanıyor.
Böylece, "dişi" yanı "kişi" yanına galip getiriliyor. Olan "kişi"ye
oluyor. Önce ve hep "insan" olan kadın, bedeninin kıvrımlarına sürgün
ediliyor, teninin sığlıklarında hapis tutuluyor. Kadın ruhu, kadın
bedeninin altında eziliyor.

Örtünmek, kişiliğini dişiliğinin üstüne koymaktır. Kendini sonsuza
saklamaktır. Kadınsı merhameti, kadınsı inceliği, kadınsı zerafeti ipekten
tüller ardına saklayıp inci gibi büyütmektir örtünmek. "Tesettürsüzlük
nedir?" diye sorsaydınız bana, "Kadının dişiliğini kişiliğinin önüne
geçiren her haldir" derdim... Bir "kişilik tutulması"... Bir "kadınlık
eklipsi"... Ay tutulur ya hani dünyanın gölgesi üzerine düştü diye.
Dişiliğin kişiliği gölgede bırakıp kadın ruhunu gözden kaçırdığı bir tür
eklips hali bu.. Saçları kapatmaktan fazlası: Kadın ruhunun bedenle
kapatılması...


Serbest Kürsü

MollaCami.Com