Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


zaferlerin görünmeyen kahramanı annelerimiz

Annelik mefhûmu, tek başına numarasız bir gözlük gibidir. Bir akrep bile yavrularını sırtında taşırken, doğurmuş olduğu yavrusunu bir sebeple yol kenarına bırakan da annedir; sakat doğmuş evladını yaşadığı müddetçe şefkat ve merhametiyle kuşatıp, üzerine titreyen de annedir.

Hakîkî annelik, evladını doğurmak, yedirip içirmek, yani ten planında beslemek değil; o masum yavruları, fedâkâr, şuurlu ve sâliha bir gönülle kuşatarak onları iki cihan saadetine ulaştırmaktır.

Ashâb-ı Kirâm’ın hanımları, işte bu hakîkî anneliğin zirvesinde feyizli ve bereketli bir hayat yaşamışlar ve kendilerinden sonra gelecek nesillere nice kâ’bına varılmaz fazîletler armağan etmişlerdir.


Bu meyânda o yüce gönüllü anneler, evlatları Rasûlullâh’ı görmekte geciktikleri ve uzun bir müddet görüşmedikleri zaman onları îkâz ederlerdi. Yavrularının Rasûlullah’ın dizi dibinden ayrılmamalarını isterler ve böylece Varlık Nûru’nun sohbetinin feyzi ile yetişmelerini temine gayret ederlerdi. Nitekim Huzeyfe -radıyallâhu anh- birkaç gün Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’i görmediği için annesi ona kızmış ve azarlamıştı. Kendisi olayı şöyle anlatmaktadır:

Annem bana sordu:

“–Peygamber Efendimiz’le en son ne zaman görüştün?”

Ben de:

“–Birkaç günden beri onunla görüşemedim.” dedim.

Bana çok kızdı ve oldukça sitem etti. Ben de:

“–Dur kızma anneciğim! Hemen Rasûlullâh Efendimiz’in yanına gideyim, onunla beraber akşam namazını kılayım; benim ve senin için istiğfâr etmesini ondan taleb edeyim.” dedim. (Tirmizî, Menâkıb, 3781; Ahmed, 5/391-2)

İşte asıl şefkat ve merhamet nümûnesi annelik!.. İşte kalbini, İslam’ın feyiz ve nûruyla dolduran âbide annelerin hâli!..


Ve işte, böyle annelerin terbiyesinde yetişmiş bir başka çocuk...

Halife Hazret-i Ömer, sıcak bir günde abdestini almış, ağır ağır Mescid-i Nebevînin yolunu tutmuştu. Yanından hızla geçip mescide doğru koşan bir çocuk dikkatini çekti. Masum yavru, sanki bir şeylerden kaçıyor veya bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. Halife, çocuğun ardından seslendi:

“–Oğlum, nereye gidiyorsun böyle?”

Çocuk, Hazret-i Ömer’e nefes nefese:

“–Namaza gidiyorum!” dedi.

Hazret-i Ömer sordu:

“–Peki neden acele acele gidiyorsun?”

Firâsetli çocuk, şöyle cevap verdi:

“–Dün, mahallemizde küçücük bir çocuk öldü. Anladım ki, ölüm küçük büyük ayırmıyor!.. En iyisi vakit kaybetmeden ben de hazır olayım!”

Halife bir çocuktan duyduğu bu sözler karşısında duygulandı ve o nur yumağı yavruyu bağrına bastı.

Hiç şüphesiz, küçücük bir çocuğun kendi kendine böyle yüce duygu ve hissiyâtla dolması mümkün değildir. Yâni, onun bu güzel ve hikmetli hâlinde aslında yüce gönüllü sâliha bir annenin terbiye ve eğitimi vardır.

Kısacası toplumlar, hanımlık haysiyet ve vakarını koruyan sâliha annelerle âbâd; koruyamayan annelerle de berbat olur. Ne mutlu, zaferlerin gözükmeyen kahramanı, hakîkî annelere!..

Annelik mefhûmu, tek başına numarasız bir gözlük gibidir. Bir akrep bile yavrularını sırtında taşırken, doğurmuş olduğu yavrusunu bir sebeple yol kenarına bırakan da annedir; sakat doğmuş evladını yaşadığı müddetçe şefkat ve merhametiyle kuşatıp, üzerine titreyen de annedir.


İşte asıl şefkat ve merhamet nümûnesi annelik!.. İşte kalbini, İslam’ın feyiz ve nûruyla dolduran âbide annelerin hâli!..




Çok güzel bir yazı, paylaşım için Teşekkür ederiz.

Tesekkürler kardesim.

teşekkürler çok güzel + 8


Annelik ve Çocuk Eğitimi

MollaCami.Com